3.BÖLÜM: HAYAL KIRIKLIĞI

Start from the beginning
                                    

Daha geleli iki gün olmuşken yaşadığım bu şeyleri yazsam, roman olurdu sanırım, değil mi?

--

Kahvaltıyı yapmış, biraz televizyon izlemiş ve annemlerle görüntülü konuşmuştum. Saat öğleden sonraya geliyordu. Akşam ki yemeğe sadece üç dört saat kadar kalmıştı ve ben ise elimde kahve lobide oturmuş gelen giden insanları seyrediyordum. Canım fazlasıyla sıkılmıştı, yapacak bir şey de bulamıyordum. Acilen kendime arkadaş bulmalıydım. Zaten akşam yalnız başıma masada oturup ne yapacağımı da hiç bilmiyordum.

Kahveden bir yudum aldığımda içeriye giren güzel giyimli birkaç kadın dikkatimi çekti. Aslında çoğu gelen giden güzel giyimli kadınlar vardı ancak bu iki kadında farklı olan bir şeyler hissetmiştim.

Saçları çakma sarı, kaşları gözleri abartılı bir şekilde boyalıydı. Boyları ayaklarında ki neredeyse on santimlik topuklular sayesinde upuzun duruyordu. Bakışları ise kibirliydi. Birbirlerine bir şeyler anlatarak resepsiyona doğru ilerliyorlarken koyu sarı ve diğerine göre daha güzel olan kız etrafı süzdü.

Onları izlediğimi fark etmiş olmalı ki bana doğru döndü. Gözleri beni bulduğu an da duraksadı ve bana daha dikkatli bakmaya başladı. Beni birine benzetmiş gibi görünüyordu.

Kahveyi bir kez daha yudumladım ve önümde ki büyük sehpanın üzerine bıraktım. O sıra yanında ki kız da konuşmasını kesmiş bana doğru dönmüştü.

Birlikte bana bakıyorlardı ancak koyu sarı saçlı olan kız gibi değildi. O daha çok, şaşırmıştı görünüyordu. Zaten çok sürmedi arkadaşına döndü ve bir şeyler söyledi.

Sonrası ise bir karmaşa gibi oldu. Etraf yine kalabalıklaştı ve Asaf Al Hamad otele giriş yaptı.

Bu kez tek başınaydı ancak çalışanlar yine gerilmiş, etrafında pervan olmuştu. O her geldiğinde böyle mi olacaktı. Her zaman ortam gerilecek, insanlar yapmacık bir hale mi bürünecekti.

Gözlerim patronuma doğru döndü. Kendinden emin adımlarla o iki kadının olduğu tarafa doğru ilerliyordu.

Nedensizce bana bakmasını, beni görmesini ve tekrar benimle konuşmasını istiyordum ancak işler istediğim gibi gitmedi.

Ben öylece oturmuş Asaf Al Hamad'ın cesur yürüyüşünü izlerken o sarışın kızların yanına vardı ve bir an da ,beni ilk fark eden, koyu sarı saçlı kıza sarıldı. Afallamıştım.

Yüzümde ki büyük tebessüm yok olmuştu. İkisi de bana bakmıyordu ancak kız nispet yapar gibi Asaf Al Hamad'a sırnaştı ve gözleri kısa bir anlığına beni buldu.

Yanında ki kız da onları sırıtarak izliyorlardı. Demek patronumun sevgilisiydi. Ben neden bu kadar üzülmüştüm bilmiyordum. Ancak şu an moralim hiç iyi değildi. Ayağa kalktım ve onlara göz ucuyla bile bakmadan yanlarından geçerek asansöre doğru ilerledim.

Akşam için hazırlanmalı, kafa dağıtmalıydım. Nedensizce moralimin düşmesinde onların payı çoktu ancak ben neden böylesine kırılmış ve üzgün hissediyordum? Bu çok saçmaydı. Kafamda kim bilir neler kurmuştum.

--

Topuklu ayakkabıların sesleri, sessizliği delip geçiyor, insanlar neşeyle sohbet ederek büyük tahta kapıya doğru ilerliyordu. Herkes şık giyimli ve güzel görünüyordu. Aralarında tek kırmızı ben giyinmiştim. Salık bıraktığım dalgalı saçlarım, açık omuzlarımı okşuyordu. Kırmızı rujum ise elbisemle bir ahenk içindeydi.

Yeşil gözlerime sürdüğüm siyah kalemle de gözlerimi ön plana çıkardığımı düşünüyordum.

Tahta kapılar her açıldığında uzun ve boş koridorun içi piyano sesini bize ulaştırıyor, kapandıkça da ses derinlere geri iniyordu.

ABAD: ÇÖL GÜNEŞİWhere stories live. Discover now