37.Bölüm - Stymphalian Kuşları

En başından başla
                                    

Pirinçten yapılmış pençeleri, keskin metalden yapılma tüyleri olan bu hayvanlar, insanlara bu silahları ile saldırıp onları avlıyorlar, ya da o çevredeki tarlalara veya meyve bahçelerine zarar veriyorlardı.

Kuşları sık ormanlarla kaplı Stymphalia Gölü Bölgesinden görüp okla vurmak cok zor olduğu için, Herkül kuşları sık ağaçların arasında göremiyordu. Tam bu sırada yine ilahi kudretlerin araya girmesi ile Herkül, Athena ve Hephaistos’tan ufak bir yardım almış, bu tanrıların onun için özel olarak ürettirdiği çıngırakların çıkardığı sesler ile kuşların bulundukları ağaçlardan kaçmasını sağlamış, daha sonra zehirli okları ile kuşların birçoğunu öldürmüş, kaçanlar ise bir daha geri dönmemek üzere uzak diyarlara kaçmışlar, bir daha da izlerine hiçbir yerde rastlanmamıştır.”

Hikayenin sonunu bağlayan Frederick oldu. “Ta ki, bugüne kadar.”

“Ares’in evcil hayvanları dendiğine göre, Symphalian kuşunu o mu yolladı yani?” diye sordum. Hiçbirinin kesin olarak cevaplayamayacağı bir soruydu bu. Yanımda oturan İnci’nin sesiyle ona döndüm. “Muhtemelen öyle. Yani onlar ciddiye alıyorlar. Kuş bu anlama geliyor olmalı.” Başımla onayladım.

“Ares onun evcil hayvanını öldürdüğümüz için daha da sinirlenmeyecek mi?” Olenka’nın bunu söylerken yüzünde endişe kırıntıları olduğunu fark etmiştim.

“Siz bir şey yapmadınız. Ben öldürdüm.” Hector’ın bu düşüncesine kesinlikle katılmıyordum. Bundan daha saçma bir şey diyemezdi hatta.

İtiraz etmek zorunda hissetmiştim. “Biz bir takımız. Birimizin yaptığı hareket, yanlış ya da doğru, hepimizi etkiler. Kendini ayrı bir birey olarak düşünmemeni tavsiye ederim.” Bu akşam Hector ile anlaşamadığımız bir gerçekti. Aslında Hector ile genel olarak hiç anlaşamadığımız da bir gerçekti.

“Artık kuraya geçsek olmaz mı?” İnci’nin sesiyle herkes bunu bekliyormuş gibi kitapları toparlayıp masanın üzerine bıraktı. İnci tam kağıtlara ilişecekken Olenka ondan önce davrandı ve kağıtları alıp geriye kalan üç kişinin ismini yazdı. İnci’nin suratı olması gerekenden çok daha fazla hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Ben onun yıkılmış ifadesine gülerken Hector çoktan bir ismi seçmişti bile.

“Dianna.” İnci’nin yüzü şimdi nedensizce aydınlanmıştı. Kafasında bir şeyler olduğu çok belli olsa da kurcalamamaya karar verdim.

“Bence Dianna Artemis’in çocuğu.” dedim daha Hector soru bile sormadan. Hector gülümseyerek bana baktı. Hiçbir şey söylemeden zaten masada duruyor olan meşhur kitabını alıp bir sayfaya geldiğinde durdu.

“Artemis, Roma'daki adı Diana, Zeus ile Leto’nun kızı. Phoebe olarak da bilinir. Apollon’un ikiz kız kardeşi, vahşi doğa, avcılık ve ay tanrıçası. Ares'in dostu ve en büyük Yunan tanrıçalarından biridir. Kardeşinden bir gün önce doğup Apollon’un doğumu sırasında annesine yardım etmiştir. Annesinin çektiği acıyı gören Artemis evlenmemeye ve bakire kalmaya yemin etmiştir. Delos adasında doğmuştur. Apollon güneşi, Artemis ise ayı temsil eder; Apollon’a "Phoebos" (parlak, ışıklı) denildiği gibi, Artemis’e de "Phoebe" denilirdi. İkisi de yayla silahlanmıştır, oklar atarlar; oklar güneş ve ay ışınlarının sembolüdür. Artemis, güzel, endamlı, ciddi yüzlü, Tanrısal bir bakiredir. Artemis ok, yay ve arabayla yakından ilgilidir. Onun için "hedefi vuran", "gümüş yaylı" sıfatları da kullanılmıştır. Yayını sadece avlanmak için değil kardeşi Apollon gibi insanları cezalandırmak ve öldürmek için de kullanır.  Avcıların, müziğin, sihirbazlığın da koruyucusudur. Nymphelerle beraber ormanlarda gezer. Bütün hayvanlar ona tâbidir. Geyik ve ayı onun kutsal hayvanlarıdır. Artemis ve avcıları bakirelik yemini etmiştir. Artemis de bütün avcıları 13-15 yaşlar arasında ölümsüz olarak sabitlemiştir. Satirler Artemis ve avcıların hayranıdırlar. Çünkü Artemis hayvanları ve doğayı çok sevmektedir. Fakat hiçbir erkek veya satir asla Artemis ve avcılarına yaklaşamamaktadır. Artemis kendine yaklaşan erkekleri ya bir çeşit geyiğe ya da tavşana çevirerek onları cezalandırmıştır. Ayrıca Artemis ev ve orman tanrıçasıdır. Bunun yanında Artemis bakireliğini bir erkeğe verip gebe kalan kadınları okuyla öldürmüştür.”

KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin