37.Bölüm - Stymphalian Kuşları

En başından başla
                                    

“Emily, gel bir şey taşıyacağız.” dedim omzumun üstünden bizi izleyen gruba dönüp. Muhtemelen ne konuştuğumuzu duyamıyorlardı. O nedenle Emily’e bir kez daha seslenecektim ki, Hector yine üstün yeteneğiyle kolumu bu karanlıkta bulup yakalamayı başardı.

“Emily misafir. Yalnız taşıyacaksın.” Artık uzatmanın manası yoktu, bir hayvanı taşımaktan da bir şey çıkmazdı zaten. Kanıyla yapış yapış olmuş ve sert tüylerinden hayvanı yakaladım ve kaldırıp asfalt zemine fırlattım. Yere attığımda iğrenç bir ses çıkmıştı ama o ses bile benim ellerimdeki tüyler ve kan ile eşit seviyede iğrenç değildi. Bunu da Hector’a ödeteceğime yemin ettiğim fakat bir türlü nasıl olacağını bulamadığım şeyler listesine ekledim. Aslında bu kez aklımda klişe de olsa bir fikir vardı. Fakat sağ çıkar mıydım, şüpheliydi. Ellerimi arkamda birleştirdim ve Dianna ile birlikte tekrar yanımıza gelen Hector’a ilerledim.

“Yüzünde ne var?” Kanlı ellerimi yüzünün iki yanına yerleştirdim ve elimde kurumamış olan tüm kanı yüzüne sürdüm. “Ah, kan varmış.” Sırıtarak geri çekildim. Yaptığım şey tehlikeliydi… Gözlerinin renginin koyulaştığını gördüğümde hemen ellerine baktım, tahmin ettiğim gibi yumruk şeklindeydiler. Derin bir nefes aldı ve hiçbir şey demeden yanımdan geçip cesede çömelmiş olan Dianna’nın başına dikildi.

“Şanslıyız ki gagasını ve pençelerini yakmamışsın. Tüyleri siyah fakat bu kadar koyu olmaları nedeniyle tüylerinin yanmadan önce de siyaha yakın bir renk olduğunu düşünüyorum. Gümüşi, belki de zaten siyah renkte olabilir. Ayrıca tüylerinin yanmamış olan yerleri çok sert. Belli olduğu üzere bu normal boyutlarda olmayan bir kuş.” Dianna sözlerini bitirdikten sonra hayvanın neredeyse tüm cesedini kaplayan geniş ve uzun kanadını kaldırdı.

“Teşekkürler.” Hector Dianna’nın yerden kalkması için ona elini uzattı. “Benim için bir zevkti.” dedi Dianna kinaye dolu bir ses tonuyla.

“Peki, ben ne yapacağım?” Olenka diğerlerinin arasından çıkıp benim yanımda durdu.

Hector hemen sorusunu cevapladı. “Senin yaratığı toprağa karıştırmanı istiyorum. Jane, canavarı tekrar eski yerine taşı.” Şimdi sinir olma sırası bendeydi. Ona ters ters baktıktan sonra cesede doğru ilerledim.

Tam Hector’ın yanındayken durdum ve sadece onun duyabileceği şekilde konuştum. “Yüzünde yeni kan lekeleri istediğin çok belli.” dedim dişlerimin arasından. Cevabını beklemeden yaratığın pençelerinden yakaladım ve sürükleyerek onu toprağın üzerine bıraktım. Geçen sefer kaldırdığımda ağır olduğunu bilmiyordum ve taşırken epey zorluk çekmiştim zaten. Eski yerime doğru ilerlerken elimi tekrar Hector’ın üstüne sürmeyi planlamıştım fakat gözlerindeki denemememi tembihleyen bakış, bu planımın hayata geçirilemeden bozulmasını sağladı. Olenka’nın başarısını izlemek yerine tuvalete gidip ellerimi yıkamakta karar kıldım.

*

“Stymphalian Kuşları.” Hector’ın birden bire tüm sessizliği bozan sesiyle başımı kitaptan kaldırıp ona döndüm. Bugün birini açıklamadan önce bu yaratığın ne olduğunu bulmayı teklif etmişti ve hepimiz de kabul etmiştik. Kitaplığından her birimize kitaplar vermiş ve yaratığa yakın bir şey bulursak paylaşmamızı söylemişti. Gerçi yine yaratığı bulan o olmuştu. Emily’i tek başına evde bırakmış olmamız hiç hoşuma gitmiyordu ama Emily cep evrene giremeyeceği konusunda ısrar etmişti.

Hector’ın sesiyle düşüncelerimden ayrıldım. “Stymphalian Kuşları, Savaş Tanrısı Ares’in evcil hayvanları olarak anlatılan insan yiyen efsanevi mitolojik canavarlardı. Herkül'ün 12 görevinden altıncısı, bu kuşları yerleşip etrafa önemli zararlar verdikleri, Stympalia Gölü bölgesinden kovmaktı.

KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin