20. bölüm

1.9K 94 16
                                    

Bölüme başlamadan önce bir açıklama yapam. Ben Keroş'la şipliyom fakat kitap Can ve Mert aşkı için yazılmış bir kitap. Bu yüzden ne yapcağımı bilmiyrem. Ha bu arada Mert hâlâ Can'a aşık az drama katam kitaba sıkıcı oldu yaw (normalde de sıkıcıydı zaten ehehe :/)

Hey bu hikayeyi okuyan kişi eğer varsan seni öperim♡♡

~~~~~

Mert'ten

Güneş'in sinir bozucu ışınları gözlerime tecavüz ederken gözlerimi zorda olsa açmayı başardım. Ellerimle gözlerimi ovuşturup varlığımı sorgulamaya başladım. Gözlerim direkt olarak yanımda yatan -yanımda yatması gereken- kişinin yerine takıldı. Yanım boştu lan. Yatakta doğrulup düşünmeye başladım. Kendimi kirletilmiş ve kullanılmış hissediyordum. Kafamı sağa sola sallayıp odada gözlerimi gezdirdim. Gözlerim yastıkla kesişince üzerinde bir not olduğunu gördüm. "Hah! En azından not bırakmış." diyerek kendimi teselli ediyordum. Kağıdı alıp okumaya başladım.

"Erken gittiğim için üzgünüm fakat annen odaya girip Can'ı aldatmış diye bağırınca orada daha fazla duramazdım açıkcası. Neyse uyanınca mesaj atarsın artık kanka."

Can'ı aldatmak mı?

Kanka mı?

"KANKA MI?" diye bağırarak telefonuma sarıldım.

Zalım yâr: Sen her kanka dediğinle öpüşür müsün?

Keroş: Hayır sadece biriyle.

Keroş: Onun da sevdiği biri var. Eh ara bozan olmak istemem doğrusu.

Zalım yâr: Hööm taam kanka okulda görüşürüz.

Keroş: Görüşürüz kardeşim :)

Zalım yâr: Kardeşin siksin seni.

Keroş: Olr .dd

Zalım yâr: Sakat aq

Keroş: Kes ve okula gel aşkm .d

Zalım yâr: Geleceğim ve bu konuya bir açıklık getireceğiz tamam mı?

Keroş: Tamam be sabah sabah az mutlu da mı olmıyah

Zalım yâr: Olma

(Görüldü)

Keroş: Pki.

Bu çocuğun beyninde bir sorun vardı kesin. Telefonu kapatıp yatağa bıraktım. Elimi saçımdan geçirip gelişi güzel dağıttım. Felsefe hocamız doğum iznine ayrıldığı için bugünkü iki dersimiz boştu. Bu yüzden yaylana yaylana hazırlanmaya başladım. Zaten Can olayı yüzünden okulu baya bir boşlamıştım. Bugün de okula gitmezsem devamsızlığın dibini sıyırıcaktım. Son günümdü bugün. Odamdan çıkıp aşağı indim. Annem veranda da kitap okuyordu. Yanına gidip oturdum.

"Günaydın sultanım."

Umursamazca yüzüme bakıp kafasını tekrar kitabına çevirdi. Ağzının içinde bir günaydın mırıldandığını zor da olsa duymuştum.

"Küs müyüz?" dedim.

"Yok. Ama sabah gördüğüm manzara hiç hoş değildi Mert." dedi siyah kemik gözlüğünü masaya koyarken.

"Anne Kerim yani aramızda bir şey yok. O beni seviyor. B-ben Can'ı seviyorum." dedim. Kahretsin kekelemiştim.

"Mert. Bak. Kızdığım şey yan yana yatmanız değil. Benim kızma sebebim seni seven birini odana alıp ona umut vermen. Üstelik başka birini severken. Kerim gerçekten efendi bir çocuk. Onun duygularıyla oynama. Üzülen hep Kerim olacak çünkü. Bir karar ver ya o ya da Can."

"Haklısın anne. Bugün Kerim ile düzgünce konuşup her şeye açıklık getireceğim. Emin olabilirsin." dedim kendimden emin bir şekilde.

'Ne eminsin ama?' diyen iç sesimi yok sayarak mutfağa gittim. Masanın etrafına dizilmiş olan sandalyelerden birini çekip oturdum.

Kerim'i neden öptüm? Kerim'e karşı bir şey hissediyor muyum? Can nerede? gibi zibilyon tane soru aklıma üşüşünce masadaki tabaktan bir elma alıp ısırdım. Oflayarak kalkıp odama çıktım. Dolabımdan sarı bir sweatshirt ve siyah dar pantolonu alıp yatağa bıraktım. Elma çöpünü çalışma masama bırakıp banyoya gittim. Dişlerimi fırçalayıp tualetimi yaptım. Ellerimi yıkayıp odama döndüm. Kıyafetleri üzerime geçirip aşağı indim.

"Anne ben çıktım!" diye bağırdım tek elim kapının kulpundayken.

"Tamam oğlum fazla geç kalma." diye cevap verdi annem. Araba anahtarımı alıp garaja girdim. Arabaya oturup çantamı yan koltuğa fırlattım. Arabayı çalıştırıp okula sürdüm.

~~~~~

Hikayenin iğrenç ilerlemesi beni intihara sürüklüyor ;'(

çocukluğum {askıda}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin