1.8

33.9K 2.3K 2.6K
                                    

"Rose ile bir şekilde konuşman lazım. Bu böyle olmaz. Sen Jungkook'u seviyorsun. O sadece hoşlanıyor. Onun geri çekilmesi lazım. Senin değil."

Başımı iki yana salladı. "Yapamam Jisoo. Bu çok bencilce."

Jisoo oflayıp ayağa kalktı ve yüzüme baktı. "Ne yani? Bu böyle nereye kadar devam edebilir? Anlattığına göre Jungkook da senden hoşlanıyor."

Gözlerim fal taşı gibi açıldı. "Saçmalama."

Jisoo kaşını çattı. "Evet. Hani dün çok üzgündü?"

Onun beni sevmesi imkansızdı.

Jisoo kafasını iki yana salladı. "Neden sevmesin? Sen tescilli bir malsın."

Başımı salladım. "Haklısın."

Jisoo bana doğru döndü. "Rose ile konuşman lazım. Bak yoksa Jungkook'a aşık falan olacak. Şu an sadece hoşlanıyor."

Dudağımı büzdüm. Şu an bizim sınıf beden dersindeydi. Jennie ve Rose voleybol oynuyordu. Ben ve Jisoo voleybol oynamayı sevmediğimiz için oturuyorduk. Üstümde siyah bir tayt ve beyaz uzun bir tişört vardı.

"Jungkook için savaş lalisa."

Nefesimi dışarıya verdim. "Daha yüzüne bile bakamıyorum."

"Malsın çünkü. Jimin de Jungkook da sana güzel olduğunu söyledi. Daha neyin şeyini yapıyorsun azıcık özgüvenli ol."

Başımı olumlu anlamda salladım.
Aslında Tayland'da iken özgüvenli bir kızdım. Birçok arkadaşım vardı ve okulda popülerdim. Aslında okulda popüler olmak benim için önemli değildi sadece bana biraz da olsa saygı duyulmasını istiyordum. 3 gündür hiçkimse bana laf atmıyordu. Hiçkimse yüzüme bile bakmıyordu. Sanırım bir şeyler düzeliyordu.

Jisoo derin nefes aldı. "Bak Rose ve Jennie geliyor. Sen Rose'yi alıp diğer banka git ve her şeyi anlat."

Sanırım bunu gerçekten yapmam lazımdı. Başka şansım yoktu. İçimdeki acı beni iki büklüm ediyordu. Ona geri çekil falan demeyecektim tabiki. Sadece dürüst olacaktım. Rose ve Jennie bize doğru yürürken ayağa kalktım.

Rose kaşlarını kaldırdı. "Bir şey mi oldu?"

"Seninle bir şey konuşmak istiyorum Rose."

Başını salladı. "Tamam konuşalım."

Jisoo ve Jennie'ye baktım. "Özel."

Başını olumlu anlamda salladığında, beraber biraz ilerideki banka doğru yürüdük. Nasıl söyleyeceğim hakkında zerre fikrim yoktu. Beraber banka oturduğumuzda çok gergindim. Rose'nin yüzüne baktım. "Rose.. ben..."

Gülümsedi ve bana döndü. "Bende sana bir şey diyecektim aslında."

Kaşlarımı çattım. "Ne?"

Rose gülümsemeye devam etti. "Jungkook ile mesajlaşıyoruz."

Yutkunamadım. İçimde bir şeylerin koptuğunu hissediyordum. Galiba kalbim kırılmıştı.Şaşkınca Rose'nin gözlerine bakmaya başladım. Çok mutlu gözüküyordu. Birden cebinden telefonunu çıkarıp bana uzattı. "Bak oku."

Elim titriyordu. Telefona biraz göz gezdirip Rose'ye uzattım ve zorla gülümsedim. "Ne güzel."

Rose ellerimi tuttu."Sen de Jimin ile çok mutlu olacaksın. Sana çok güzel bakıyor."

Jungkook, Rose ile nasıl konuşurdu?
Tamam, ona Rose'yi üzmemesi gerektiğini söylemiştim ama bu kadarı canımı yakıyordu. Konuşuyorlardı belki de sevgili olacaklardı. Hayır, buna katlanamazdım. Sanırım Jungkook'u özlemiştim.

imkansız Where stories live. Discover now