a

650 61 44
                                    

Mikasa önlüğünü çıkarıp dolabındaki askıya astı ve kıyafetlerini çantasından alıp lavaboya ilerledi.

***

Armin ilk iş günü bu kadar güzel geçtiği için kendini harika hissediyordu. Kafe kapanalı onbeş dakika olmuştu ve şimdi ahşap masalardan birine oturmuş Hanji nin teşekkür amaçlı getirdiği beyaz çikolatalı kahveyi içiyordu. Ve, Mikasa ile çalışmak harikaydı. Kız hızlı, atik ve becerikliydi. Armin in açıklarını kapatıyor, zarifçe siparişleri dağıtıyordu. Hareketleri otomatikleşmiş gibiydi. Müşterilere gülümsüyor ve önerilerde bulunuyordu. Oldukça fazla bahşiş toplamış olmalıydı.

"Armin. Gidip üzerini değiştir." kızın sesini duyduğunda kahvenin son yudumunu içiyordu. Arkasını dönüp gözlerini Mikasa ya dikti ve hafifçe gülümsedi. Kız kesinlikle mütevazılıkta sınır tanımıyordu. Üniversitelerindeki öğrencilerin yarısı okulun özel tasarladığı kolej hırkalarıyla yaşarlardı ve bir servet giyerek sokağa çıkmayı ihmal etmezlerdi. Mikasa ise bordo renk askılı bluzu ve siyah kumaş pantolonu ile sıradan bir genç kızdan daha fazlasına benzemiyordu. Sabah sürdüğü ruju çıkarıp tekrar sürmesi dışında yüzünde hiç makyaj yoktu. Ama hala o kadar güzel görünüyordu ki, Armin gözlerini ondan almakta güçlük çekti.

***

Hanji eliyle sandalyeye vurarak Armin e oturmasını işaret etti. Uzun kahverengi saçlarını omuzlarının arkasına iterken diğer eliyle fincanının kulpunu kavradı ve kahvesinden birkaç yudum aldı. "Ben de Mikasa nın kafeye geldiği ilk gün hakkında konuşuyordum." gözleri dalgın dalgın bakıyordu. Belli belirsiz bir gülümseme yerleşmişti yüzüne. "Onun sayesinde çok daimi müşteri kazandık açıkçası." Mikasa itiraz etmek için ağzını açtığı sırada Petra tezgahın arkasından söyledikleriyle kızı susturdu. "Hanji haklı, Mika. İlk günden fanlar edinmiştin." Armin kadının konuşurken gülümsediğini duyabiliyordu. Hanji nin yanına oturdu ve Mikasa ya çekingen bir bakış attı. Bu konuda daha fazla konuşmak istiyordu. Fakat düşüncesini sesli dile getirmesi kabalık olurdu.

"Ben sadece sizin hak ettiğiniz gibi biri olmaya çalıştım." dedi Mikasa tekdüze bir sesle. Gözlerini Hanji nin fincanındaki altın rengi zarif çizgilere dikmişti. "Daha fazlası olmadığını siz de biliyorsunuz."

Hanji ve Petra aynı anda güldüler.

Armin bu sıcak ortamda kendini ne kadar rahat hissettiğini düşündü. Sadece bir günde bugüne kadar yaşadığı her utanç verici ilkin acısını çıkarmıştı. Okuldaki ilk günü, ilk arkadaşı, ilk mülakatı... Düşündükçe kafasını bir yerlere çakma isteği artıyordu. Ama bu sefer farklıydı. Belki Hanji nin içten tavrı yüzündendi. Ama Armin her şeyin Mikasa ile ilgili olduğunu biliyordu.

Acaba herkese soğuk olmasının sebebi benimle aynı mı? Hayal kırıklığına uğratma korkusu mu?

Sasha yı düşündü. Ve Mikasa nın gülümsemesini. İlk adımı atan kim olmuştu acaba? Arkadaşlıkları bir seçim miydi, yoksa raslantıdan fazlası değil miydi?

Armin Sadece doğru bir karar. diye düşündü. Belki biraz cesaret gösterse, bu kadar strese girmesine gerek kalmazdı. Denemeye değer gibi duruyordu.

"Mikasa ne kadar zamandır burada çalışıyor, Bayan Zoe?" diye sordu Armin kısa bir sessizlikten sonra. Hanji Zoe bir süre düşündü. "Sanırım bir yıl olacak. Geçen yazın ortalarında gelmiştin, değil mi Mikasa?" kahverengi gözlerini Mikasa ya dikip bir cevap beklediğini belirten şekilde baktı kıza. "17 Temmuz du, Hanji." diye yanıtladı Mikasa. Sonra kafeyi saran büyük buğulu camlardan dışarıya baktı ve "Geç oluyor." diye devam etti. "Gitsem iyi olacak."

thalassophile Where stories live. Discover now