† Ölmek mi istiyorsun? † -END

Start from the beginning
                                    

Renin'in yeri benim için her zaman ayrı olmuştu. Bana ve babasına Risus'dan bile daha düşkündü.

Fazla kırılgandı ama bizi üzmemek için ağlamamaya çalışırdı. İki yaşında olmasına rağmen beş yaşındaki ağabeyi ve dört yaşındaki ablasından daha düşünceliydi.

Bu da demek oluyordu ki çocuklarımız büyüdükçe akıllarını boklarına katıyorlardı.

"Ah üzgünüm geciktim" Jungkook içeri girdiği gibi çocuklar "Baba!" diyerek Jungkook'un kucağına atlamıştı.

Benim koca hayvanım ikizleri kucağına alırken Risus ve İmera da bacaklarına yapışmıştı.

Jungkook o halde yanıma gelip Dudaklarıma bir öpücük vermiş ve uslu bir şekilde sırasını bekleyen Renin'i de kucağına almıştı.

Şu an o kadar tatlı görünüyorlardı ki bin yıl boyunca burada durup onları izleyebilirdim.

"Babişş, Hoseok amca bana sen çok güzelsin dedi" İmera saçlarını savurup Jungkook'un dizine oturduğunda gülmemek için kendimi zor tutmuştum.

Ben de daha fazla olduğum yerde dikilmeden eşimin yanına oturmuş ve Minu ile Suni'yi Kucağıma çekmiştim.

Risus kendine açılan alanı gördüğünde İmera gibi Jungkook'un dizine oturmuştu.

"Doğru söylemiş bebeğim. Çok güzelsin sen" Jungkook kucağında uyuklayan Renin'in sırtını okşarken bir yandan da İmeranın yanağını seviyordu.

"Babii, oyun oynayalım" Suni Jungkook'un kolunu çekiştirdiğinde Jungkook Suni'nin alnına minik bir öpücük kondurup kıkırdamıştı.

"Bugün Jimin, Hoseok, Yugyeom ve Yoongi sizinle oynayacak bebişlerim. Benim annenizle ufak bir işim var" Jungkook bana bakarak konuştuğunda yaptığı imayı anlamıştım ama böyle bir şeyi evde yapamazdık biz. Beş çocuk elbette bizi basardı.

"Ne işi buu" Minu büyük gözlerini daha çok büyüterek sorduğunda Jungkook minik ellerine öpücükler kondurmuştu. Minu mutlulukla cırlarken Suni ise onu kıskanıp Jungkook'un koluna iyice yapışmıştı.

"Beni öp ben sana benzediğim için daha yakışıklıyım babacığım Minu yakışıklı değil"

Buna alınması gereken bendim, çünkü Suni her ne kadar Jungkook'un kopyası gibi olsa da Minu da benim kopyam gibiydi.

"Sen bana çirkin mi diyorsun şimdi?" kaşlarımı çatıp Suni'nin omzunu dürttüğümde bana dönüp yüzümü minik elleri arasına almıştı.

"Hayır anneciğim sen çok güzelsin, Minu çirkin"

"Ben anneme benziyorum bir kere! Çirkin olamam"

"Ya susun Renin uyuyamıyor"

Risus, Renin'in sırtını okşayarak sessizce söylemişti. Risus her ne kadar biraz yaramaz olmaya başlasa da minik kardeşini düşünen bir ağabeydi.

"Jimin amca bak şimdi ne yapacağım"

Minu elindeki saksıya minik bir tohum yerleştirip büyük çabaları eşliğinde filizlenmesini sağlamıştı.

Jimin onu tebrik etmek için ellerini çırparken bir yandan da Yoongiye, Suni'yi hoplatmaması için uyarıda bulunuyordu.

Minu ve Suni yarı Tanrı oldukları için Minu bitkileri büyütebiliyor, Suni ise küçük canlıları iyileştirebiliyordu.

Risus Tanrı, İmera ise Tanrıçaydı.

Risus neşe Tanrısı iken, İmera gündüz Tanrıçasıydı. İmera küçükken güçlerini kontrol edemediği için çok defa geceyi gündüze çevirmiş, gece Tanrıçası Nyks ile saç baş birbirimize girmemize sebep olmuştu.

Curse •taekook•Where stories live. Discover now