BÖLÜM-28

3.6K 108 0
                                    

"Nişan gerçekleşmeden önce Ozan'ı kaçıralım derim."
"Yok artık," dedi Nehir.
"Bence süper fikir, sadece gelinler kaçar ya da kaçırılır diye bir kural mı var?" dedi Aslı.
"Siz iyice uçtunuz ama yani, arabayı geçtim ehliyetimiz bile yok, Ozan'ı da taksiyle kaçıramayacağımıza göre o iş yaş olmaz yani."
"Evet Nehir bizim arabamız olmayabilir ama eniştemizin var," dedi İpek.
"Enişte nereden çıktı deme şöyle İpek."
Yeter ama Nehir, hala inkâr ediyorsun yapma. Çok geç olmadan bu yanlış anlaşılmayı düzeltmemiz lazım," dedi Aslı.

"Başka çaremiz yok sanırım, ne yapıyoruz o zaman?" diye sordu Nehir.
"Şimdi ilk önce ikimiz seni güzelce hazırlıyoruz, sonra atlıyoruz bir taksiye o nişanı basıyoruz!" dedi İpek. Aslı makyaj malzemelerini çıkarırken, İpek de arkadaşının dolabından kıyafet seçmeye çalışıyordu.
"İpek çekici bir şeyler ayarla, aşırı olmasın rahat ama çekici yani anladın mı?"
"Anladım canım anladım da Nehir"in gardırobundan o tarz şeyler çıkar mı bilmiyorum, varsa yoksa pantolon, tişört, kazak."
Çekici olmasına ne gerek var, bir pantolon üzerine sweatshirt oldu işte," diye itiraz etti Nehir.
"Sakın dinleme onu İpek. Bak Nehir gittiğimiz yer öyle bir pantolon sweatshirtlük bir yer olduğunu zannetmiyorum, hem bence bu sefer Ozan'ı biraz şaşırtalım diyorum," dedi Aslı. Genç kız ellerini havaya kaldırarak "Pekâlâ teslim oldum, ama yine de çok abartmayın," dedi. İpek havayı da göz önünde bulundurarak uzun kollu mavi gömlek, koyu renk dar kot pantolon, camel rengi kalın topuklu süet bootielerle bir kombin oluşturdu. Seçtiklerini Nehir'e gösterdiğinde tam not aldı en son dolabın kapısını kapatırken gri renkli, cepleri olan kalın uzun bir hırka gözüne çarptı.
"Nehir üzerine de bu hırkaya ne dersin, güzel olur gibi bence?"
"Tamam, İpek böceğim dener bakarız."
"Sahi bir ara senin dolabına el atmam lazım, tarzını gözden geçirmemiz gerekiyor ve mümkünse bir an önce de şu tişortlerden kurtulmalıyız."
"Hiiii... ver bakayım onu bana."
Bir hışımla önünde en sevdiği dizinin adı yazan beyaz tişörtünü İpek'in elinden kaptığı gibi dolaba geri koydu.
"Ne isterseniz yaparım, hatta ödevlerinizi bile ama yeter ki Friends tişortüme ellemeyin."
"İpek sen bilmiyorsun, geçen gün Nehir'in fincanını aldım sallama çay yapacağım, üzerinde love like Ross, dress like Rachel falan yazıyor, Nehir'i görmen lazım bana doğru bir koşuşu var, Usain Bolt halt etmiş yani, daha sıcak suyu fincana koyamadan yanımda bitti."
"Ne var canım, kitaplarımdan sonra en sevdiğim eşyalarım onlar, hem başka fincan mı yoktu?"
"Ne bileyim canım özellikle yapılmış bir şey değildi, masanın üzerinde duruyordu dikkatimi çekti sadece ondan içmek istedim."
"Nehir ya ne var o dizide, hayır beraber izledik ben o kadar takıntılı değilim yani."
"Seviyorum işte."
"Hadi kızlar, gündemimize geri dönelim," dedi Aslı.

Genç kız arkadaşının hazırladığı kombini giydiğinde görüntüsünü kendisi de çok beğendi, gömleğin düğmelerini ideal ölçüde açık bırakıp, üzerine pazar ürünü olduğu anlaşılmayan hırkasını giydiğinde artık makyaj için hazırdı. Aslı arkadaşının makyajına yardım ederken ilk iş olarak ağlamaktan şişmiş gözlerini biraz daha yumuşatmaya çalıştılar.
"Acaba etek giysen daha iyi mi olur, pantolonla gereken çekiciliği yakalayamadık sanki?" diye sordu Aslı.
"Bence pantolon iyidir Aslı, ne de olsa adam kaçıracağız yani, rahat olmalı diye cevap verdi İpek.
"Aman Allah'ım ne yapıyorum ben? Biri duysa adam kaçırma falan, başımız belaya girecek."
"Çok güzel bir şey yapıyorsun tatlım, dedi İpek arkadaşının omuzlarından tutarak, "Aşkın için savaşıyorsun." Nehir kendini sandalyeye bırakarak, anlık bir yenilgiye kapıldı.
"Yok yok ben yapamayacağım valla, Ozan da ne hali varsa görsün." "Saçmalama Nehir, onu o sarı çıyana bırakacak değilsin herhalde," dedi İpek. Üç arkadaş hazırlandıktan sonra üniversitenin kapısından taksiye bindiler, Nehir sürekli kolundaki saate bakıyor geç kalmaktan korkuyordu bu yüzden şoföre daha hızlı gitmesini söyledi.

Sahile indiklerinde nişanın yapıldığı mekâna gelmek üzereydiler, fakat trafik yüzünden dur-kalk şeklinde ilerlemeye çalışıyorlardı.
"Off bir bu eksikti, Aslı nerede bu yer ne kadar kaldı? Aslı arka koltuktan arabanın ön camından ne kadar kaldığını gösterdi, neredeyse 150 metre vardı. Genç kız daha fazla dayanamayarak kapıyı açmaya yeltendi, "Nereye?" diye sordu İpek. "Ben daha fazla duramayacağım, koşarak gideceğim."
"Daha var ama Nehir, nasıl koşacaksın oraya kadar?" diye sordu Aslı.
"Yetişmek zorundayım, madem bir işe kalkıştık ve buraya kadar geldik, geç kalmak istemiyorum,"dedi Nehir ve bir anda kendini taksiden dışarıya attığı gibi koşmaya başladı, taksiciye parasını ödedikten sonra İpek ve Aslı da onun peşinden gitti.

Boğazın hemen kenarında, havanın soğuk olması nedeniyle kapalı ama çok şık bir mekan seçmişti Selin, aslında bir restoran olan mekan bir günlüğüne misafirlerine kapılarını kapatmış, nişan için hazırlanmıştı. Ozan, Selin ve arkadaşları geldiklerinde diğer davetlilerin çoktan geldiklerini fark ettiler, çiftin ailesi de kapıda gelenleri karşılıyorlardı. Selin Ozan'ın kulağına doğru yaklaşarak,
"Daha erken gelmeliydik, diğer davetlilerle birlikte değil, hep senin miskinliğin yüzünden," dedi.
Tek bir kişinin haricinde herkes çok mutlu görünüyordu, arabalar valeye teslim edildikten sonra montlar vestiyere bırakıldı. Yerlerde kırmızı halı, iki duvar aynalarla kaplı led ıþıklarla aydınlatılmış uzun bir koridordan geçtikten sonra, Ozan ve Selin alkışladılar, ıslıklar eşliğinde davetlilerin arasından daire şeklinde büyük bir salona girdiler.

İNCİ TANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin