BÖLÜM-1

23.4K 418 7
                                    

Nehir'in hiç istemediği halde korktuğu gün gelmişti sonunda,18 yaşına geldiği zaman yetiştirme yurdundan ayrılmak zorundaydı. Yeni bir hayat onu bekliyordu, heyecanlı ve bir o kadar da korkuyordu. Okul hayatları boyunca hem İpek'in hem de Nehir'in dersleri çok iyiydi, üniversiteye gitmeyi kafaya koymuşlar, üstelik aynı okula gitmek için aynı yerleri yazdılar.

Yetiştirme yurdundan ayrılma günü geldiğinde ikisi için de çok zordu, Necla Annenin yanından ayrılmak çok üzücüydü. Her şeye rağmen kızların morallerini yüksek tutmaya çalışarak, "Dışarıda sizi yepyeni bir hayat bekliyor, birbirinizden hiç ayrılmayın," dedi Necla Anne. Nehir kadar İpek de üzülüyordu ama yeni insanlarla tanışmak ve üniversiteye başlama konusunda arkadaşından daha hevesliydi. İki arkadaşın birlikte kayıt yaptırdıkları, üniversitenin kızlar yurdunda yerleri hazırdı, bir yurttan çıkıp başka bir yurda yerleşiyorlardı. Fakat asıl sorun bu değildi, onlar yurtta kalan kızlardan daha çok alışkanlardı yurt ortamında yasamaya. Asıl sorun, Nehir ve İpek'in aynı odada yer bulamamasıydı. Bu zamana kadar hiç ayrılmadılar ne de olsa, yeni bir ortama uyum sağlamaları uzun sürmezdi ama daha çok birbirlerinden ayrı kalmaya alışmaları gerekiyordu.

Yurtta kalmaya başladıkları ilk günler tam bir curcunaydı. Herkes kendine göre en iyi ranzayı kapmaya, dolaplara eşyalarını yerleştirmeye çalışıyorlardı. Arada bir kavga da çıkmıyor değildi, özellikle iki kişi birden aynı yatağı istiyorsa. Nehir tam da bu kaos ortamından nasıl kurtulurum diye düşünürken telefonu çaldı, "Yerleştiysen hadi gel keşfe çıkalım, ben bahçedeyim," diye teklifte bulundu İpek. Odadan çıkmak üzereyken aynı anda içeriye giren başka bir kızla çarpıştı. "Yavaş biraz ya, önüne baksana," diye söylendi. Daha ilk günlerden olay çıkarmamak için alttan almak durumunda kaldı genç kız "Affedersin, benim hatam," dedi odadan çıkarken.

Nehir bahçeye arkadaşının yanına giderken İpek'in çoktan kendine arkadaş bulup sohbet ettiğini görünce şaşırdı. Kısa bir tanışmanın ardından sohbet ederek yürümeye, yeni bir hayata adım attıkları okulu keşfetmeye başladılar. Nehir ve İpek'in okulun ikinci yılında birlikte yurttan ayrılıp eve çıkma hayalleri vardı, ama bunun için bir an önce iş bulup para kazanmaya başlamaları ve mümkün olduğu kadar da para biriktirmeleri gerekiyordu. Aradan birkaç hafta geçtikten sonra Nehir ders çıkışında yine her gün olduğu gibi duyuru panolarını kontrol ediyordu. Henüz ikisi de bir iş bulamamıştı.

Fakat İpek ile birlikte o gün yine panoyu incelerken sonunda beklediği ve istediği işi buldu. Üniversitenin kütüphanesinde yardımcı olarak öğrenci arıyorlar, öncelikle Edebiyat Fakültesinde okuyan birini istiyorlardı. "Oooo.." diye havalara uçtu İpek, arkadaşının sevincini paylaşarak. "Bundan iyisi Şam'da kayısı. Tam sana göre bir iş, hemen başvur." Sen merak etme İpek böceğim, bu fırsatı hayatta kaçırmam." Günler geçip giderken sonbahar kendini iyice göstermiş, neredeyse her gün yağmur yağar olmuştu. Genç kız bu durumdan hiç şikâyetçi değildi elbette, çünkü sonbahar yeni başlangıçların, daha çok kitap okumanın, yazın verdiği o rehavetin ortadan kalktığı mevsimdi.

Okula başladıklarından beri Nehir ve İpek eskisi gibi birlikte vakit geçiremez olmuşlardı. Ara sıra kütüphaneye ders çalışmaya geldiğinde ya da kafeteryada buluşup sohbet ediyorlardı, bu soruna Nehir'in güzel bir çözümü vardı. "Yemek yapmayı öğrenmemiz gerekiyor, biliyorsun önümüzdeki sene eve çıktığımızda ihtiyacımız olacak." Nehir ne zaman yemek yapmaktan bahsetse İpek gözlerini devirir, oflayıp puflamaya başlardı. İşte bu da o anlardan biriydi.

"Of yemek yapmak mı? Dışarıdan hazır yemek yemek varken kim uğraşır ki yemek yapmakla?" Evet, belki haklı olabilirsin ama maddi olarak 7/24 dışarıdan yemek siparişi veremeyiz değil mi? Üstelik hiç sağlıklı değil."
"Valla Nehir 'cim sen istersen öğren ama benden isteme ne olur. Hadi ben kaçtım derse geç kalmasam iyi olur, sonra görüşürüz canım," dedikten sonra İpek kafeteryadan ayrıldı.

Genç kız okulun kütüphanesinde çalışmak için başvurmasının üzerinden iki hafta geçmişti. Tam iki haftadır ya arama ya da bir mesaj, kabul edilip edilmediğine dair bir haber bekliyordu, bu yüzden gözü kulağı hep telefonunda hiçbir aramayı kaçırmak istemiyordu. Kafeteryada tek başına otururken çantasından okumaya devam ettiği kitabını çıkardı ve bir kahve söyledi kendine. Dışarıda bardaktan boşalırcasına yağmur yağarken birçok öğrenci buraya sığınmış herkes birbiriyle sohbet ediyordu.

Kendini soyutlamayı severdi genç kız, özellikle böyle kalabalık ortamlarda herkes birbiriyle konuşup gülüşürken, kendini okuduğu romanın dünyasına kaptırır sadece o ve kitabı olurdu. Sanki tüm dünya Nehir'in kitap okuduğunu fark eder kendini sessize alırdı, insanlar, hayvanlar, arabalar herkes her şey hareket halinde ama hiç birinden ses çıkmıyormuş gibi. Genç kız kitabına dalmışken, masanın üzerinde sessize aldığı telefonun titrediğini fark etti. Elindeki kahvesini masaya bırakıp kimin aradığını görmek için ekrana baktığında yabancı bir numara arıyordu. Günlerdir beklediği haberin geldiğini hissediyordu. O çok istediği işe kabul edilmiş, kütüphane sorumlusu Derya Hanım'ın yardımcısı olarak çalışmaya başlayacaktı. Ertesi gün ilk iş gününe başlamak üzere kütüphanenin kapısında içeri girmek için heyecanının dinmesini bekliyordu. Kütüphanenin çift taraflı açılan kapısından içeriye adımını atar atmaz burnuna gelen o eşsiz kitap kokusunu derin bir nefesle içine çekerken "Ne kadar da özlemişim," diye düşündü kendi kendine, üst kata çıkan merdivenleri gördüğünde buranın çok katlı bir kütüphane binası olduğunu anladı. Genç kız sanki dünyanın yedi harikasından birine bakıyormuş gibi büyülenmişti, gülümseyerek etrafına bakarken bir anda nereden geldiğini anlayamadığı uzun boylu, esmer, orta yaşlarda bir kadın belirdi yanında.

İNCİ TANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin