BÖLÜM-20

4.1K 137 4
                                    

"Bu da kim şimdi?" diye söylenerek telefonu eline aldı, Selin arıyordu. Gergin bir şekilde cevapladı genç adam, "Ne?"
"Pardon Ozan ile mi görüşüyorum?" "Uzatma ne var Selin?"
Bu akşam Can'ın evinde toplanıyoruz, sen de gel diyecektim." Can Selin'in eski sevgililerinden biriydi.
"Gelemem Alex ile film izliyoruz." Selin Alex'ten hoşlanmazdı, bir araya geldiklerinde kendini yalamaya ya da koklamaya çalışmasını sevmiyordu.
"Sonra görüşürüz," diyerek telefonu kapattı. Hemen arkasından bu sefer de mesaj geldi, yarın kendi ailesi ile birlikte Ozan'ların ailesinin evinde yemek yiyeceklerini haber veriyordu Selin. Genç adam mesaja cevap bile vermeden başka kimse arayıp rahatsız etmesin diye telefonunu tamamen kapattı.

Üç kişilik geniş kanepede iki dost birbirine sokulmuş film izlerken Ozan'ın aklına Nehir düştü yine, Selin ve onun Alex'e olan tutumları ne kadar farklı diye düşündü. Film boyunca Alex ne zaman ekranda robot R2D2 yu görse bir anda televizyonun önüne gidiyor daha yakından izlemek istiyordu. Akşam yemeği zamanı geldiğinde yine birlikte yediler yemeklerini, uyku zamanından önce minik köpeğin tuvalet ihtiyacını gidermek için kısa bir yürüyüş yapmaya karar verdiler, nasıl olsa yağmur da etkisini kaybetmişti artık. Temiz hava ve tuvalet molasından sonra eve döndüklerinde genç adam Alex'in patilerini temizledi ve dişlerini fırçalamak için yatak odasına gitti. Alex yatak odasında dolanıp etrafı kokluyordu, derken ufaklık yatağın altında bir şeyle oynamaya başladı Ozan bunu görünce, "Oğlum ne buldun sen bakayım,' diyerek eğildi ve Alex'in patisinden son andan kurtardığı şeyin üzerinde çiçek desenleri olan açık kahverengi bir fular olduğunu gördü. Ozan o fuların kime ait olabileceğini düşünürken, koklamayı da ihmal etmedi birkaç saat öncesine kadar çok yakından aldığı, hafif vanilya kokusu sinmişti. Bir gece önce gece kulubünde eğlenmeye giderken fuları boynuna takan Nehir'e aitti. Derin bir nefes alıp tüm parfümü içine çekti genç adam ve kime ait olduğunu çoktan biliyordu, "Nehir," diye fısıldadı ciğerlerindeki doldurduğu nefesini bırakmadan.

Haftadan ilk günü gelmişti yine, çoğu insan gibi Nehir pazartesi sendromu denilen şeye kapılmazdı, aksine o gün nasıl başlarsa tüm haftanın nasıl geçeceğine dair ipuçları verdiğini düşünür, günü iyi geçirmeye çalışırdı. Oldukça yoğun olan Nehir, öğlene kadar derslere girdikten sonra kütüphanede çalışması ve daha sonra ilk yemek dersi için Ozan'ın evine gitmesi gerekiyordu. Sabah ilk dersine gitmek hazırlanırken yanına İpek uğradı, dün gece kulübünde Ozan'ın yanında olan arkadaşını sordu.
"O mu? Ozan'ın en yakın arkadaşı Koray, dedi Aslı sabah erken saatte dersi olmadığı için hala yatağında uzanıyordu.
"Hmm yakışıklı çocukmuş, dedi İpek. "Yakışıklı ama aynı zamanda nişanlı, okul bittiğinde evlenecekleri konuşuluyor," diyerek İpek'i uyarmadan edemedi.
"Orası belli olmaz canım, konuşuluyor olması gerçek olacağı anlamına gelmez," dedi İpek.

Daha sonra İpek ve Nehir o günkü programları hakkında konuştular, birlikte bir kahve içmek için bile fırsatları yoktu. İpek bugün avukatlık bürosunda iş görüşmesine gideceğini, öğlenden sonra da dersleri olduğu anlattı. Arkadaşı çok sevindi bu habere, neden daha önce söylemediğini sorunca, hafta sonunda bir türlü fırsat olmadığını söyledi. Üç arkadaş biraz daha sohbet ettikten sonra kimi dersine kimi iş görüşmesine giderek her biri bir tarafa dağıldı. Nehir bu kadar yoğunluğun içinde Ozan'ın bir kere bile aklına gelmeyeceğini düşünse de hiç de öyle olmadı. Tek düşünebildiği o ve onun kendisi için söyledikleriydi, duyduğu şeyler hem çok hoşuna gitmiş hem de korkmasına sebep olmuştu. Daha önce kalbinin anahtarını kimseye vermemiş, ruhunu bir başkasına teslim etmemişti.

Nehir öğlene kadar olan derslerini tamamladıktan sonra kütüphanenin yolunu tuttu, içeri girdikten sonra kulağına gelen klasik müziği duyunca "Oh ya bir parça huzur," dedi kendi kendine. Haftanın ilk günü olması sebebiyle gözle görülür bir kalabalık vardı, öğrencilerin kimi raflardaki kitapları inceliyor, kimisi masalara yerleşmiş ders çalışıyordu. Genç kız Derya hanımın etrafta görünmediğini fark edince, çantasını dolabına bırakıp boynuna isim kartını taktıktan sonra biraz sohbet etmek için Elif'in yanına uğradı.
"Selam Nehir, ne haber? Hafta sonu nasıl geçti?" diye sorduğunda genç kız çok da ayrıntılara girmeden başından geçenleri anlattı. İkisi sohbet ederken öğrencilerden biri kahve almak için gelince sohbetleri de kısa sürdü. Nehir Elif'i kafede yalnız bırakarak rafların arasında kayboldu, öğrencilerden biri bir kitabın yerini sorunca, kitapları düzenlenme işini bırakıp onunla ilgilendi. Genç kızın okuduğu bölümde herkes onun ne kadar iyi ders notları tuttuğunu bilirdi. Hem hocaları iyi dinlemesi, hem de hızlı ve güzel el yazısına sahip olmasıyla ünlüydü. Bu yüzden birçok öğrenci zaman zaman ondan ders notlarını almak için yanına gelirdi. Yine böyle bir anda ve Koray'ın onu takip ettiğinden habersiz kendisinden ders notlarını almaya gelen bir öğrenci tarafından, yanağına oldukça masum bir teşekkür öpücüğü verirken Koray'a yakalandı. Nehir bir anda yapılan bu hamleyi anlayamamış çok önemsememişti.

Genç kız kendini kaptırmış çalışırken telefonu titredi, Fatma abla saat altıda gelip gelemeyeceğini sormak için arıyordu, Nehir de saat beşte işinin bittiğini ve istediği zaman orada olacağını söyledi. Nehir yeniden Ozan'ın evine gideceği için heyecanlıydı, evi şehir dışında olduğundan en az bir saatlik yolculuk demekti bu da yol boyunca kitap okumak için şahane bir fırsattı. Genç kız hem ilk defa gerçek bir yemek yapacak olmaktan heyecanlı, Ozan'ın evde olmadığını bildiği için tedirgindi. Fatma abla ile hangi yemeği yapacaklarını merak ediyordu, otobüsten inip bir süre yürüdükten sonra, evin bahçe kapısından girdiğinde zili çalmaya hazırdı. Tatlı gülümsemesiyle Fatma abla kapıyı açtı, "Hoş geldin kızım, içeri gel," diyerek Nehir'i eve buyur etti.

İNCİ TANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin