Ellerimi uzatıp göz kapaklarına düşen saçlarını hafifçe ittirirken olabildiğince sessiz yapmaya çalışıyordum bu işi. Kaşları çatıldığında korkuyla ellerimi geri çekerken nefesimi tuttum. Yavaş yavaş eski uykusuna döndüğünde rahat bir nefes vermiş, bu sefer parmaklarımı bana göz kırpan pembe dudaklarına götürmüştüm.

Uzun bir süre öylece onu izlerken istemsizce nefesim kesiliyor, Namjoon sunbaenin bana dediği şeyleri düşünüyor ve heyecanlanıyordum. Kendime gelmem gerektiğini fark ettiğimde ve utandığım yeni aklıma geldiğinde elimi hızlıca geri çekmiştim. Fakat sunbae elimi anında tutmuş dudaklarına götürüp ufak bir buse kondurmuştu.

Yanaklarım kızarmaya başlarken yavaşça gözlerini açmasını bekledim. "Maria," diye mırıldanmıştı acı bir gülümseme ile birlikte.

"M-merhaba!" Elime yeniden bir buse kondurduğunda elimin terlediğini hissettim, bu şubat ayında kavrulmuştum. Gözlerimi kaçırıp utanç içerisinde hiçbir şey düşünmemeye çalıştım.

"Maria," dedi yeniden. "Bana bak." Elini uzatıp çeneme koyduğunda zorlukla da olsa ona bakmıştım. Gözlerinin o anda neden parladığını yeni anlamıştım.

Ve birden tüm suçluluk duygusuyla hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

"Hey," demişti panikle. Ne olduğunu anlamazcasına yatakta doğrulduğunda acıyla inledi. "Maria, neden ağlıyorsun?" Ellerini yanaklarıma yerleştirirken baş parmağıyla göz yaşlarımı silmeye çalışıyordu fakat o kadar içten ve fazla ağlıyordum ki o sildikçe yenileri ekleniyordu sürekli. "Sakin ol yalvarırım," dediğinde ise onu daha fazla üzmemek için güçlükle de olsa kendimi toparlamıştım.

"Sunbae," diyebildim hıçkırıklarımın arasından. Meraklı bakışları üzerimde gezerken kendime bir yandan da kızıyordum, kızıyordum çünkü tüm sinirlerimin onun yanında boşalmasını istememiştim. "Seni kaybedeceğim diye çok korktum."

Ve ben yeniden ağlamaya başlarken o tüm acılarını unutmuş, bana sıkıca sarılmıştı. Buna ihtiyacım varmışçasına kafamı onun boynuna gömerken o da saçlarımı okşuyor, sakin kalmamı istiyordu. "Ben buradayım," diye fısıldadı kulağıma doğru. "Geçti güzelim, korkmana gerek yok artık."

Ona daha sıkı sarılıp gülümsedim. O yanımdaydı, birlikteydik.

"Yüzünü görmeme izin verir misin?" diye sormuştu çekingenlikle. "Ben seni özledim." Her ne kadar kızarsam da, kötü ve sümüklü gözüksem de istediği olsun diye yüzümü ona göstermiştim. "Gözlerin ağlamaktan ne kadar da küçülmüş, benim yüzümden mi ağladın?"

Başımla onaylayıp burnumu çektim. "Hepimiz çok korktuk."

"Korkulacak bir şey yok, ben iyiyim."

Kaşlarımı çatıp kollarımı ondan çektiğimde merakla bekledi. "İntihar ederken bizi düşünmedin mi? Hayır, hayranlarını ya da aileni düşünmedin mi? Neden yaptın bunu? Neden intihar ettin sunbae?" Sesim giderek yükselirken yeniden ağlamamak için kendimi olabildiğince sıkmıştım.

Öylece suratıma bakarken birden gülmeye başladı. "Ne?" diye sordu şaşkınlıkla. "İntihar mı?" Aptalca bakan yüz ifademe bakıp gülmeyi kestiğinde ciddi olduğumu anlamıştı. "Siz intihar ettiğimi mi düşündünüz?"

"İntihar etmedin mi?"

"Etmedim!"

"Ama aldığın antibiyotikleri gördüm, alkolle ilaçları karıştırmadın mı?"

"Maria, hayal gücüne hayranım." Aklıma Namjoon sunbaenin dedikleri geldi, o da bana sunbaenin asla intihar etmeyeceğinden bahsetmişti.

"İlaç kutusunda sadece bir tane antibiyotik vardı, onu da alkol almadan altı saat önce almıştım zaten. Sonrasında sadece iki bira içtim, midemde karışmışlar. Amacım intihar etmek değildi, öyle bir şey yapmam."

Üzerimden büyük bir yük kalkmıştı. "Çok, çok fazla rahatladım sunbae." Gülümseyerek suratımı incelerken göz yaşlarımı silip ben de aynı şekilde ona gülümsemiştim. "Jimin sunbae seni görmeyi çok istiyor, onu çağırmalıyım."

Başını iki yana sallayıp kolumdan tuttuğunda şaşkınlıkla ağzımı araladım. "O çok konuşuyor, sen kal."

"Öyle şey olmaz," diye ısrar ettim kolumu zorlukla çekerek. "Herkes çok üzgün, ben daha sonra da gelirim."

Onu zorla ikna etmem sonucunda odasından çıktığımda herkes başımda toplanmıştı çabucak. "Durun," dedim onları kendimden uzaklaştırırken. Onlara sunbaenin intihar etmediğini anlattıktan sonra Jimin sunbaeye döndüm. "Sunbae, Yoongi sunbae seni bekliyor."

Jimin sunbae mutlulukla arkamdaki kapıyı açıp içeri girerken ben de rahatlamış bir şekilde Woori'nin yanına oturmuştum.

"Maria?" dedi şaşkınlıkla. "Sen yanıma mı oturdun şimdi?"

"Hm-hm," diye mırıldandım çok normal bir şey yapıyormuş gibi. "Rahatsız mı oldun yoksa?"

"Sen benden rahatsız oluyorsun, ben değil."

"Ben senden rahatsız değilim ki," dedim omzumu silkerek. "Sen benim en yakın arkadaşım değil miydin?"

Kısa bir gülüş ortaya atarken, "Senin en yakın arkadaşların Nana ve Geurin, bunu senin antilerin bile biliyor," demişti. Fakat ardından ciddi olduğumu görünce tüm vücudunu bana çevirdi. "İki buçuk aydır konuşmuyoruz, şimdi değişen ne?"

"Her şeyi öğrendim," dedim karşımızda oturan Namjoon sunbaeyi gösterip. "Yoongi sunbaeyle aranızda bir şey olmadığını ve ikimizin birlikte olmasını istediğin için bu olaya dahil olduğunu biliyorum."

"Tamam, neyse ne."

"Woori," dedim yeniden. "Seninle bu konuda konuşmadığım için pişmanım, buraya geldiğimden beri yanımda sen vardın ve ben sana bunu neden yaptın diye sormadım bile. Sorsaydım eminim bana eninde sonunda anlatırdın, sürekli seni terslediğim için üzgünüm."

Gözlerinin dolduğunu görünce hızlıca ona sarıldım. "Woori, seni çok seviyorum."

"Benden nefret etmiyorsan ben de seni seviyorum."

Rahat bir nefes verdim. Woori ile bu sorunu zor da olsa halletmemiz -en azından şimdilik- beni o kadar sevindirmişti ki, ona uzun zamandır hasrettim ve onu asla kaybetmek istemiyordum. Sunbaenin uyanması ve intihar etmemesi de beni oldukça rahatlatmıştı. Mutluydum.

Sunbae beni mutlu ediyordu, ona hayrandım.

ave maria ❀ yoongi    ✅जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें