2×13. Bölüm Yeni Kurtulanlar, Yeni Düşmanlar

Start from the beginning
                                    

Ama adam tersleyerek "Bu oğlan evimize gizlice girdi ve kız kardeşimin bacağına tekme attı. Bunun hesabını vermelisiniz! O zaman arkadaşınızı salarım." dedi.

Can sakince, "Tıbbi eşya mı istiyorsun? Tamam veririz. Elimizde hepimize yetecek kadar var. Ama saçma bir şey yapma." dedi.

Adam bu sefer, "Sizin market çalışanlarından olmadığınızı nereden bileceğiz?" diye sordu.

Emre bunun üzerine şaşırdı. Bu bahsettiği adamlar ormana geldiklerinde onun ve Barış'ın silahını alan haydutlardı. Adama "Emin ol bizde onlara karşı düşmanız. Bizim silahlarımızı almışlardı." diyerek adamı rahatlattı.

Adam bunun üzerine silahını indirdi. Arkasından Ali'nin iplerini çözdü. Ali ellerini geri alınca arkasını döndü ve adama ağır bir yumruk attı. Adam bu sert yumruk karşısında yere devrildi. Ali arkasından adama peşpeşe yumruklar indirmeye başladı. Emre hemen araya girerek Ali'yi sakinleşmesi için yere devirdi. Ali'yi zar zor tutuyordu. Tutmasa adamı öldüresiye dövecekti. Bu esnada Burak ve Barış'da tesise girdi. Yaşanan olayı görünce Burak ev halkından Ali adına özür diledi. Hemen tıbbi malzemeleri verdiler. Ev halkından ihtiyaç duydukları boyutta ki tekerleği istediler. Evdekiler onlara tekerleği yarın verebileceklerini ve bu akşamı burada geçirebileceklerini söylediler. Bu güzel bir teklifti. Bu alışverişten herkes memnundu. Yani Ali dışında. Adamın ona yaptığı muameleyi aklından çıkaramıyordu. Ve ona karşı büyük bir öfke besliyordu.

***

Barış dudağına buz tutan genç adamın yanına gitti. Adam onu görünce gülümseyerek selam verdi. Barış, "Şimdi nasılsın?" diye sordu. Adam gülerek "Daha iyi zamanlarım oldu." diye cevap verdi. "Ben Yiğit."dedi. "Bende Barış, memnun oldum." diye cevap verdi Barış. Yiğit, "Nereye gidiyorsunuz Barış?" diye sordu. "Sabiha Gökçen'e. Orada askeri bölge kurulmuş. Sanırım sivilleri de alıyorlar." dedi Barış. "Ciddi misiniz? Orası çoktan ele geçirildi. O şeyler orayı yok etti." dedi Yiğit. "Bizde oraya gidiyorduk ama ele geçirildiğini gözlerimizle gördük. Daha sonra burayı bulduk."

Barış, "Hepsi ailen mi?" diye sordu. "Evet. Kızım, kız kardeşim ve babam." dedi Yiğit. Aslında karımda bizimle gelecekti ama ısırılmıştı. Onu gitmeden öldürmem gerekirdi ama yapamadım. O... O dönüştü."

Yiğit kendini tutamadı ve ağlamaya başladı. Hemen kendini topladı ve anlatmaya devam etti. "Kızıma, Sevgi'ye gerçeği söylemedim. İş gezisinde olduğunu bize daha sonra katılacağını söyledim. O gün bugündür "Annem ne zaman gelecek?" diyor."

Bir süre bekledikten sonra anlatmaya devam etti.

"Daha sonra kız kardeşimi yani Tuğçe'yi ve alzheimer hastası babam Mustafa'yı yanımıza aldım." dedi Yiğit.

"Annen?" diye sordu Barış.

"Onu 2 yıl önce kaybettik. Akciğer kanseri vardı."

"Başınız sağolsun."

"Sağolasın. Tuğçe ile yaşıtsın sanırım. İkinizde üniversite de üçüncü yılınızda kalmışsınız sanırım."

"Evet hatta Ali'de öyle. Mühendislik okuyordum. Maalesef salgın bitirmeme izin vermedi."

"Evet. Hepimizin hayatı ve hayalleri yarıda kaldı."

***

Hep beraber akşam yemeklerini yediler. Barış'ın Yiğit ile olan sohbetini ve arkadaşlığını görünce Ali iyice deliye döndü. Bu adam her şeyi elinden almıştı. En yakın dostunu ve kendisine göre olan onuru... En sonunda dayanamadı. "Hey Yiğit!"

"Efendim kardeşim."

"Bu evi nasıl kullandınız acaba? G*tüm daha temizdir." diye ağır bir laf etti Ali.

"Afedersin anlayamadım?" dedi Tuğçe masanın diğer tarafından.

"Tuğçe sen karışma bence..." Yiğit lafını bitiremeden Ali bu sefer;

"SENİ İLGİLENDİRMEZ S*RTÜK! BU BİZİM ARAMIZDA!"diye bağırdı.

Bunun üstüne Tuğçe ağlayarak odadan çıktı. Bu duruma Yiğit öfkelenmişti. " Bir kadına böyle davranamazsın. Seninle gel biraz konuşalım dışarıda." dedi. Ali'de kabul etti ardından birlikte dışarı çıktılar. Ali'nin hareketine gruptakiler de memnun kalmamıştı. Mustafa Bey'de sakinleştirmek için kızının yanına gitti.

***

"Senin derdin ne ha!" diye çıkıştı yiğit. "Asıl senin ne! Her şeyimi elimden aldın! Arkadaşlarımı, kankamı ve onurumu benden aldın!"

Yiğit kendine güvenen bir sesle,

"Eminim şu an ki sen sen değilsin. Sende bu virüsten sonra değişen tiplerdensin." dedi.

"KAPA ÇENENİ!" diye bağırdı Ali. Gün boyunca fazlasıyla alkol almıştı ve kafası yerinde değildi.

***10 Dakika Sonra***

Ali koşarak içeriye girdi ve kapıyı sertçe kapattı. Herkes şok içinde bakıyordu ona. Tuğçe ve babası Mustafa Bey'de sofraya oturmuştu. Ali nefes nefese "Dışarıda konuşurken saldırıya uğradık. Bir kaç market üniformalı adam Yiğit'i yakaladı. Bana da "Bu size mesajımızdır. Yiyecekleri yarın istiyoruz." dediler. Ne yapacağız?" dedi.

Herkes neye uğradığını şaşırmıştı. Burak, aile lideri olmadığı için Tuğçe'ye;
"Hani güvenliydi burası!" diye sordu.

Kız olaydan tek kelime anlamamıştı. "Evet onlar kötü adamlar ama aramızda böyle bir olay olmamıştı. Niye böyle bir şey yaptılar?"

Yeğeni Sevgi her şeyden habersiz "Babam neden gelmedi hala?" diye sordu.

Tuğçe ne yapacağını bilmiyordu. Hem yanı başında ondan açıklama bekleyen 20 kişilik grup, hemde kaybolan ağabeyi. Sadece "Bil... Bilmiyorum." diyebildi.

"Ben biliyorum! O şerefsizleri öldüreceğiz ve Yiğit'i geri kurtaracağız! Daha sonra anlaşmamızı yapacağız!" dedi Burak. Tuğçe'ye dönüp "İzin verirseniz bu evde biraz daha kalmak istiyoruz, bir mahsuru var mı?" diye sordu.

"Ağabeyimi kurtaracaksanız, seve seve." dedi genç kız.

Burak masadan kalktı ardından herkese, "Pekala! Herkes toparlansın, birazdan gizli bir kurtarma görevine girişeceğiz."

***Bölüm Sonu***

The Walking Dead TürkiyeWhere stories live. Discover now