2×8.Bölüm Ormandaki Kamp Grubu

343 28 34
                                    

Grup birbirleriyle tanışmıştı. Yaklaşık 40-50 kadar insan burada saklanıyordu. Gruptaki erkekler ava çıkıyor, nöbet tutuyorlardı. Kadınlar ile çocuklar ise çalı çırpı toplama, yemek yapma yada giysileri yıkama gibi işlerle uğraşıyorlardı. Yaklaşık 10'a yakın kişi ise yataktan kalkamayacak kadar hasta yada yaşlıydı. Burak, kendisinden 15 yaş daha yaşlı olan bir adama;

Burak- Hüseyin amca Elif nerede?
Hüseyin- Dal toplamaya gitmişti. Şimdi gelecektir.
Burak- Onu yalnız başına gönderemezsin amca. Yanında onu koruyacak biri olmalı.
Hüseyin- O zaten kendini koruyabilir. Ayrıca ormanda onlardan biri yok.
Emre- Yanılıyorsunuz. Ormana gelmeye başladılar. Dikkat etseniz iyi olur.

O sırada ileriden sesler gelmeye başladı. Dalların çatırdama sesi rahatlıkla duyulabiliyordu.

Orhan- Dikkatli olun. Et yiyenler olabilir.

Herkes geri çekildi. Polisler tabancalarını kaldırdılar. Ama çalılıkların içinden bir ısırgan değil, hala insan olan genç bir kız çıktı. Ama sendeliyordu. 20-25 yaşlarında görünüyordu. Elinde ki parçaları yere attı ve bacağına baktı. Bir çizik vardı. Diğerlerine dönüp;

- Merak etmeyin, sadece gelirken dalın büyük bir dikeni battı.
Burak- Elif. Bizi çok korkuttun. Artık o şeyler kampa yaklaşmaya başladı. Çalı çırpı toplarken seni koruyacak biri lazım.
Elif- Hayır memur bey. Kendi başımın çaresine bakabilirim. Sadece şu bacağımla bir süre yere basmak istemiyorum.
Hüseyin- Hadi kızım biraz dinlen. Bende bir bakayım sürülebilecek bir şey var mı oraya diye.
Elif- Tamam baba.

Kız ve babası çadırlardan birine girdiler. O sırada Burak diğerlerine dönüp;

Burak- Herkesin burada bir işi var. Örneğin siz erkeklerden iyi silah kullanabileniniz var mı?
Emre- Ben.
Ali- Bende.
Orhan- Güzel. Siz o zaman av için uygunsunuz. Burası bir ormanda olsa da hayvan yakalamak hiç kolay olmuyor.
Burak- Haklısın. Artık işe koyulalım. Bayanlar sizde orada ki diğer kadınlara yardım edebilirsiniz. Kalanlarda kamp güvenliği için nöbet tutabilir.

***

Hava kararmaya başlamıştı. Herkes çok yorgundu. Özellikle ava giden erkekler gelir gelmez yattılar. Ertesi sabah herkes kahvaltıya oturdu. Kahvaltı tabağı oyuncak gibi bir şeydi. Küçük bir salam dilimi, bir parça hafif küflenmeye başlamış beyaz peynir ve bir dilim kuru ekmek.

Burak- Yemeğimiz çok azalıyor. Ne yazık ki avdan getirilen kuşlar ve tavşanlar dişimizin kovuğunu bile doldurmuyor. Bu yüzden bir grup kuracağız ve aramızdan gönüllü 5 kişi oradan, ilçe meydanında ki süpermarketten yiyecek getirecek.
- Neden bunu göze alacağız?
- Erzak arayanların çıkarı ne olacak?
- Para verseniz şehre geri dönmem!

Herkes karşı geliyordu. Ama yapacak bir şey yoktu. Yiyecekleri 1 hafta onları götürmezdi. Grup kalabalık olduğu için kimse kendine yeterli yiyecek alamıyordu. Burak bağırarak;

Burak- Bakın! Bunun böyle olmasını bende istemiyorum. Ancak durum bu. Yiyeceğimiz tükeniyor ve ilacımız da az. Kararı beğenmeyenler gelmek zorunda değil. İlla ki oraya gitmek için gönüllü biri vardır.

Elif- Ben giderim.

Herkes merakla ona baktı. Daha dün kendini sakatlamış genç kız yeniden tehlikeye atlıyordu. Babası ona yaklaşarak;

Hüseyin- Kızım. Lütfen yapma. Grupta daha bir sürü kişi var. Bırak onlar gitsin.
Elif- Baba. Kendi başımın çaresine bakabilirim. O şeylerden kaçmak hiç zor değil.
Hüseyin- O zaman... Dikkatli ol.
Elif- Olacağım.

The Walking Dead TürkiyeWhere stories live. Discover now