O BENİM

127 4 1
                                    

Bu benim ilk deneyimim ve hikayemi önyargılı olmadan okumanızı öneririm. Çok meraklı bir şekilde başlıyorum umarım siz de beğenirsiniz.

Uçaktan indiğimde bana endişe dolu gözlerle bakan dayımı görmüştüm. Bana neden böyle baktığına dair hiçbir fikrim yoktu. Acaba yine ne yaptım?  Yoksa geçen yaz gitmeden önce Gevezeyi özgürlüğüne kavuşturmamı mı farketti? Tabi farkedicek sersem! Sonuçta geveze onun ev sakinlerinden biriydi. Bilmiyorsanız söyliyim: Geveze dayımın kuşuydu ve ben geçen seneye kadar kuşların kafeslerde hapsolduklarına inanırdım. Meğer olay başkaymış, o dayımın dert ortağıymış. Düşünceler aklımı kurcalarken dayımın yanına varmıştım. Neyse ki yüz ifadesi endişeden gülümsemeye doğru bir hal aldı. İçim rahatladı doğrusu. Sonuçta dayım çok kafa dengi olsa da kızdı mı tam kızardı. Dayımla selamlaştım:

- Merhaba dayı! Çok mu bekledin yoksa?

- Hayır yeni geldim.

- Neden bana hortlak görmüş gibi bakıyorsun?

- Çok değişmişsin canım. (gülerek)

Ve sonunda bombayı patlattım:

- Artık burda yaşayacağımı biliyor muydun? 

Cevap gelmedi. Sanırım yeni öğrendi ve şoku atlatmaya çalışıyor. Adam da haklı tabii. Onca yaptıklarımdan sonra beni kim birdaha ister?

 Dayım yeni bir eve taşınmıştı. İlk kez geldiğimden, büyüsüne kapılmıştım. Çok hoş bir villaydı doğrusu. Burda yaşayacağım için kendimi şanslı saydım. Girişte mavi demir kapısı ve üstten sarkan yeşil asmalar ayrı bir güzellik katıyordu. Bahçe kocamandı. İçinde kaybolucam sandım. Bahçenin zeminleri sahte çimenlerle kaplıydı.kahverengi taşlarla kaplı villaya doğru giden yol ise bej rengi taşlarla diziliydi.  O da ne! Karşımda kırmızı boyalı bir salıncak duruyordu. Bahçenin muazzam görüntüsüne ayrı havası vardı. Üstüme uyumlu mavi çantamı yere bıraktım ve koşarak salıncağa doğru gittim. Sallanmaya başlıyordum ki demir sesleri ardından güm!! Ve yerdeydim. Canımın acımasına rağmen gülerek ''Hiç büyümicem'' dedim. Artık lise 2 ye geçtim doğrusu ama salıncaktan düşüyorum. Rezillik olsa gerek. Ardından kafamda şimşekler çakmaya başladı. Bu benim 5 yaşından beri üstünden inmediğim beyaz salıncağımdı. Dayım boyamış tabi. Bir renk ne kadar değişik hava katmıştı. Heyy, sorun bende değil ki. Beni taşıyamayan o! Ben niye rezil oluyormuşum? Dayımın sesiyle irkildim. Salıncağı da sorun etmememi söyledi. Şaşırdım. Kızmasını beklerdim. Tabi o niye kızsın ki salıncak benden kalma bişeydi. Yine dünyadan kopup düşüncelere dalmıştım. '' Hadi çık odana bak. Çatı katından sağdaki ilk oda senin. '' diyen ses yine beni düşüncelerden alıp çekmişti. İçeri girdiğimde içerisi de beni benden aldı yahu. Bordo duvarlar, bembeyaz amerikan mutfaklı, kocaman krem renk koltuklu salonuyla göz kamaştırıyordu. Her iki yanda ise beyaz renk kapılı odalar vardı. Mavi arka kapının yakınında olan kahverengi taşlı şömine ve merdivenlerin aynı renkte olması gözümden kaçmamıştı. ''Dayım ne zevkli adammış meğer'' derken merdivenlerden çıkıyordum. Dört odalı üst kata çıktığımda ve başımı yukarı kaldırdığımda harika bir manzarayla karşılaştım. Tavan komple camdı. Gökyüzü, kuşlar hiç bu kadar hoş değildi. Sağdan ilk odaya yani odama girdiğimde tavanda ki manzara da benle beraber devam ediyordu. Beyaz ve toz pembe çizgili duvarları, yavruağzı renginde mobilya takımı ile harikaydı. Özelliklede odamdaki balkon ve plaj manzarası harikaydı. O balkonda bol bol taş çocukları kesebilecektim. Plaja eskisindende yakındık. İnsanlar çok net görülüyordu. Hatta plaja gitmeden bu balkonda bile güneşlenebilirdim.Yok be plajda o kadar taş çocuğun arasında güneşlenmek varken bu da neydi? Saçmalığın daniskası. Acaba bu yıl Rüzgar'ı görebilecek miyim? Rüzgar, dağınık sarı saçlarıyla, o şebek bakışlı kahverengi gözleriyle benim çocukluk aşkımdı. Ayy nasıl unuturum? Ece ve Beren'i aramayı unuttum. Gözleri yollarda kalmıştır. Onlar hep burda yaşadıkları için yazdan yaza görüşürdük. Ama artık burda, dayımın kolejinde onlarla eğitim görücektim. Bundan haberleri yoktu tabii. Telefonla konuşmanın ardından plajda her zamanki yerimizde buluşucaktık.

O BENİMWhere stories live. Discover now