bir

402 13 5
                                    

''Chanyeol sandalyeni sallama, düşeceksin!''

Sesimi en yüksek voltta çıkarttığım için hafifçe öksürdüm. Çocukların başında durmak yeterince zor değilmiş gibi, yardımcı öğretmen etrafta dolanıp duruyordu. Anaokulu öğretmeni olmak, neden seçmiştim bunu? Küçüklüğümden beri anaokulu öğretmeni olmak istiyordum, dişimi sıka sıka olmuştum. Üniversiteyi bitirdikten sonra ilk olarak devlet okulunda çalıştım, sonrasında özel okulda çalışmaya başladım, bu okulda olmak gerçekten güzeldi.

Anaokulu olmamız bize pek işlemiyordu, çünkü yaz okulu da vardı. Öğretmenlerin çoğu tatile çıktığı için sınıflarda eksiklik vardı. İki sınıfı birleştirip ikisine bakıyordum, yardımcı öğretmen ise dışarıya çıkıp bol bol sigara içiyordu. Bu gidişle onu boğacaktım, sigara içip geldikten sonra parfümü üstüne boşaltması midemi kaldırıyordu.

Kafamı camdan çekip yanıma doğru gelen Nancy'ye döndürdüm. Çocuklar yanıma ne zaman gelseler ya birbirlerini şikayet ederler ya da çişim geldi derler. Önüne düşen tacını kaldırıp saçını düzeltti. Dudaklarını büzüp masum bir şekilde bana baktı.

''Öğretmenim şu aptal...yani Yugyeom benimle oyuncakları paylaşmıyor''

Henüz 5 yaşında bir kız aptal kelimesini nasıl öğrenebilmişti? İstemsizce dudaklarım 'o' şeklini aldı. Artık şikayetlerden bıktığım için kendimi zorlukla tutarak gülümsedim. Seninle oyuncağını paylaşmıyorsa bana söylememen gerekli, oyuncak benim elimde değil.

''Nancy arkadaşlarımızı şikayet etmiyoruz ve güzelce konuşuyoruz, değil mi? Yugyeom'dan rica et''

Onu yerine yollayıp derin bir nefes verdim. Koltuğuma yaslandım, yardımcı öğretmenin geldiğini görünce gözlerimi kapattım. Elindeki poşete baktığımda markete gittiğini fark ettim.

''Ben çıkıyorum, gelirim birazdan''

Cevap vermesine izin vermeden sınıftan çıktım. Kahveyi pek sevmeme rağmen artık günde 1 kahve beni rahatlatıyordu. Şu tatildeki öğretmenler gelse de rahatlasam her şey güzel olacak.  Mutfağa geçip, ayaklarımı karşıdaki sandalyeye uzattım. 

Da Hye çoktan masadaki kahvesini bitirip, kurabiyelere yöneldi. Da-Hye'yle ortaokuldan beri yakın arkadaştık, lisede bana olan baskısı sayesinde içimdeki öğretmenlik ruhunu hatırlatıp anaokulu öğretmeni olmaya karar vermiştim. Pişman değildim, elbette zorlandığım bölümler vardı.

''Çok yorgun görünüyorsun, dalgınsın''

Duyduğum ses ile düşüncelerimden ayrıldım. Saat çoktan öğle yarısı olmuştu, bazı aileler çocukları erken alsa bile diğer aileler altı, yedi de bile alıyordu. Genellikle okulda ben nöbetçi oluyordum-yani hep- çünkü öğretmenlerimiz tatildeydi. Yeni gelen öğretmenlerin bilgisi olmadığı için erkenden kaçıp gidiyorlardı. 

''Tatile giden öğretmenler yüzünden acı çekiyorum! Özellikle Daisy'nin altına işeyip durması sinir krizi geçirmem için yeterli. Ağladıktan sonra bile 'çok ağladım biraz da işeyeceğim' diyerek altına işiyor''

Söylediklerimden sonra Da Hye'nin kulağımı ağrıtacak kadar yüksek seste olan kahkahasını duydum. Tatile gitmediğim için o kadar pişmanım ki, aptallığımın geç farkına varmam gerçekten çok kötüydü. Ailemle beraber yaşamadığım için onlardan pek haberim olmuyordu, annem 2 hafta da 1 defa evime gelip dolabımı doldurup gidiyordu. Ailedeki tek çocuk olmanın faydalarını görmek güzeldi, çocukluğumda ne istesem yapmışlardı. Ayrı eve çıkma kararımı zor olsa da kabul etmişlerdi, 25 yaşında olup hala aileme bağlı olmak hoş değildi.

''Ji Eun öğretmenim, çocuklar yemek yedikten sonra uyku odasına geçecekler''

Küçük grupta olan çocuklar öğle yemeğinden sonra uyuyordu. Büyük grup ise uyumuyordu, sınıfta dinleniyordu.  Kafamı tamam dercesine salladım, yemekhaneye gidip masalara bakındım. Çocukları tek tek uyarmak ölüm gibiydi.

''Nancy, Daisy konuşmak yerine yemeğinizi yiyin''

Kafasını tamam anlamında sallayıp gülümseyerek yemeğini yemeye devam etti. Çocuklar bazen çok sinir bozucu olsa da laftan anlamaları güzeldi. Küçük grup yemeğini bitirip uyku odasına geçiyordu, büyük grubu aşağı sınıfa indirecektim.

''Baekhyun, Chanyeol'a yemeği fırlatma! Oraya gelirsem güzel şeyler olmaz''

Baekhyun ve Chanyeol ikilisi, aralarında baskın olan Baekhyun'du. Chanyeol daha masum ve pasif olandı. İlk geldiği gün okulda ambulans sireni gibi ağlayıp durmuştu, başkalarıyla oynamaya başlayınca yavaşça sessizleşmişti. 

Uyuması gereken çocuklar gittikten sonra yemekhanedeki sandalyeye oturdum. Çocuklar yemeğini bitirip tekrar istedikleri için hala buradaydım. Aniden merdivenlerde duyduğum ayak sesleri ile irkildim. Bay Kang bazen biraz korkutucu oluyordu, sanki(?) 

''Ji Eun birkaç gün sonra yeni çocuklar gelecek, burada olamazsam ilgilen''

Burada yaklaşık 1 yıldır çalıştığım için, velilerle ben ilgilenirdim. Bay Kang'a okul devredilmişti, ondan önce ailesinden birisi ilgileniyordu. Sarı saçları ve kahverengi gözleri gelen velileri tahrik edecek türdendi, 28 yaşında olmasına rağmen genç görünüyordu. Görüşmeye gelen velilerin, olumsuz yanıtla geri döndüğünü henüz görmemiştim.

''Bay Kang, dün gelen veliyle de görüştüm sanırım adı Im Nayeon'du. Bugün kayıt için geldi mi?''

Kafasını evet anlamında sallayarak, gülümsedi. Kang Daniel'in suratına kim hayır diyecek insan tanımıyorum. Okula gelen çocukları direkt olarak kayıt etmiyoruz, en sevdiğimiz özelliğimiz buydu. İlk gün 3 saat kalıyor, ikinci gün 5 saat, üçüncü gün ise normal eğitim süresi oluyordu. Çocuğun alışması için daha rahattı. Tabi bazı veliler ilk günden vermek isteyince okul eziyet gibi geçiyordu.

Dün geldiğinde çocuğuyla ilgilendim, 3 saat boyunca beraber oyun oynadık. Bayan Nayeon çok tatlı bir kadındı. Kendisi müzik öğretmeni, eşi ise emlak şirketinin sahibiydi. İşe başlamak için kızının 4 yaşına gelmesini beklemiş, okuldaki bazı veliler gibi 2 yaşındaki çocuğu elimize atmıyordu en azından.

~~~

Saatin 7 olduğunu fark ettim, sonunda okuldaki çocukların hepsi gitmişti. Gelen her veliye söylediğim şey 'okulumuz 6'ya kadar açık' ama hepsi inatla 6'dan sonra almaya yeminlilerdi. Sınıfa bakındığımda savaş alanına döndüğünü gördüm. Ayağa kalkıp sınıfı toparlamaya başladım.

Okulu toparladıktan sonra aşağıya inip etrafa bakındım. En alt katta ayna olması güzeldi, çocuklara daha kolay şekilde bakılıyordu. Ne yaptıklarını, kendime bakarken görüyordum. Masanın üzerindeki telefonumu alıp çıktım. Kapıyı kilitledikten sonra artık bir şey kalmadığını görünce gülümsedim.

Okula pek uzak olmayan evimin önüne geldiğimde eski nişanlımı görünce kaşlarımı çattım. Yaklaşık 3 ay nişanlı kaldıktan sonra ortak karar olarak-baskın olarak benim kararım ile- ayrılmaya karar vermiştik-tabi beni aldatması da bu kararı vermemi sağlamıştı- Onunla görüşmek istemediğim için Da Hye'ye gitmeye karar verdim. Yolumu değiştirip yavaş adımlarla yürüdüm.

''Neden evinin ters yönüne doğru yürüyorsun?''

Duyduğum ses ile arkamı döndüm, fazla yavaş yürüdüğüm için beni fark etmiş olabilir. Hızlı yürüsem de dikkat çekecektim kaçışım yoktu anlaşılan.

''Hep düz gitmekten yoruldum biraz ters yolu denemek istedim, neden buradasın?''

Aramızdaki mesafeyi kapatarak yakınıma yaklaştı. Bu Jae Bum'un hoşuma giden özelliklerinden biriydi. Yakın temas ve göz teması, bu ikisi benim gardımı indiriyordu.

''Konuşacak bir şeyimiz kaldığını düşünmüyorum''

Alayla gülümseyip elini suratıma doğru uzattı. Yüzüme gelen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

''Sen düşünmüyor olabilirsin ama ben düşünüyorum''

Cevap vermek üzereyken duyduğum köpek sesiyle Jae Bum'un kolunu tuttum. Tutmakla kalmayıp sıktım. Çocukları seviyor olabilirim ama köpeklerden pek hoşlanmıyorum.

''Köpek korkun geçmemiş''

Bana bakarken yanımıza gelen köpeği görünce yere doğru eğildi. Önündeki köpeği sevmeye başladı. Elini uzattığında köpek patisini uzattı. Jae Bum köpekle ilgilenirken buradan sızmam en mantıklısıydı. Hızlıca apartmana doğru yürüdüm, asansöre bindim. 

❝true love❞|jjk²Where stories live. Discover now