17. Bölüm

73 19 0
                                    


Telefonu cebime atıp restoranın kapısından içeri girdim. Emir ayağa kalkmış yanıma geliyordu. Telaşla ona yaklaştım. Aramızdaki farkı kapattıktan sonra elinden tutup koşar adımlarla dışarı çıkardım.

"Ne oldu?" diye sordu. Kaşlarının arasındaki o belirgin çizgi yine ortaya çıkmıştı.

"Cemre." dedim. Sesimin nasıl çıktığını bile anlamamıştım. Devam etmem için ısrarla bakıyordu.

"Babası, babası kaçırmış." dedim. "Havaalanına gidiyorlar."

Ellerini yanaklarıma koyup, baş parmağıyla gözümden akan yaşı sildi. Ne ara ağladığımı bile anlamamıştım. Bu ağlamakta sayılmazdı. Sadece bir iki damla akıp dudaklarımda kaybolmuştu.

"Şimdi gidip onu alıcaz, endişelenme." dedi. Gözleri güven veriyordu. Başımı bir kaç kez aşağı yukarı salladım. Göz yaşlarım tamamen durduğunda elimi tuttu. Birlikte karşı kaldırıma koştuk. Arabaya bindiğimizde Emir gaza öyle bir bastı ki arka koltukta uyuyan Ela doğrulup şaşkın şaşkın bize bakmaya başladı. Ona döndüğümde en mutu olduğunu tahmin ettiğim sesiyle ve heyecanla "Abicim! Yoksa lunaparka mı gidiyoruz?" diye bağırdı. Emir aynadan ona bakıp "Hayır fıstığım, şimdi önemli bir görevimiz var." dedi. Ela'nın yüzünde bariz bir hayal kırıklığı vardı şimdi. Dudaklarını iki yana sarkıtırken "Ama bana söz vermiştin. Sözünü hiç tutmuyosun." dedi. Emir "Zaten her hafta sonu gidiyosun ya." dedi.

"Ben o beyaz kıyafetli kadını sevmiyorum hiç. Annem de, babam da, sen de benimle gelmiyosunuz. Hiç biriniz beni sevmiyosunuz." diye bağırıp arkasına yaslandı. Arkamı dönüp Ela'ya baktım. Kollarını bağlamış çatık kaşlarla yola bakıyordu. Fısıldayarak "Abin yarın seni götürcekmiş." dedim. O da yanıma yaklaşıp "Gerçekten mi?" diye fısıldadı. Başımı aşağı yukarı sallayıp "Evet, ama onu öpmen gerekiyormuş." dedim. Ela yaklaşıp Emir'i öptü. Sonra da Emir'in talimatları üzerine kemerini bağlayıp arkasına yaslandı.

Ömer telaşlanıp aradığında ona da anlattım. Telefonu kapattıktan sonra Ela heyecanla "Eve gitmiyo muyuz yani?" diye sordu. Ona dönüp "Bir arkadaşımızın başı dertte onu kurtarmaya gidiyoruz." dedim. Ela'nın fazla soru sormasına fırsat kalmadan gelmiştik. Arabayı otoparkın girişine bırakıp anahtarı görevliye attı. Sonra Ela'yı kucağına alıp benim de elimi tuttu ve koşmaya başladık. İçeride uzun bir arama kuyruğu vardı. Emir ve ben ayna anda çok acil bir durum olduğunu söyleyip durarak bir şekilde önlere geçmeyi başarmıştık. Fazla oyalanmadan girdik içeri. Emir saatine bakıp "Sen o tarafa git, 10 dakika sonra burda buluşalım." dedi. Ters yönlere doğru koşmaya başladık. Gözlerim deli gibi etrafta geziniyordu. İnsanlara istemsizce çarpıyor, özür dilemeye fırsat kalmadan yeniden koşmaya başlıyordum. Ama onu göremiyordum. Uçuş saatlerinin yazılı olduğu kocaman bir duvarın önüne gelmiştim farkında olmadan. Ne olduğunu anlayınca hemen uçuşlara baktım ama en erken Ankara uçağı yarın öğlendi. Burada olamazlardı. Gerisin geri koşarak buluşma noktamıza döndüm. Bir kaç dakika sonra kucağında Ela'yla Emir de gelmişti.

Gelir gelmez elimden tutup beni dışarı doğru çekiştirdi. Bir yandan da "Burada olamaz, en yakın uçak yarın ama onda da biletleri yok. Ya özel arabalarıyla gidiyolar ya da otobüsle." diyordu. Ara vermeden otoparka kadar koştuk ama trafik havaalanının içinde bile tıkanmıştı. Arabaya bindiğimizde "Terminal burdan yirmi dakika." dedi. Hızlı hızlı konuşması bana o kadar umut veriyordaki trafiği tamamen es geçmiştik. En fazla iki dakika sonra yolda kalmıştık. İlerleyemiyorduk. Emir telefonunu uzatıp "Ankara otobüslerine bak, kaçtaymış?" dedi. Telefonu alıp internete girdim. O da bu sırada güvenlik şeridine geçmiş ilerliyordu. Bir süre sonra orası da tıkandı. İlerde muhtemelen kaza olmuştu.

"Tam 1 de bi otobüs var." dedim. Sonra saate baktım.

12.43

Umutsuzlukla başımı sallayıp "Yetişemeyeceğiz." dedim. Emir deli gibi kornaya basıyordu. Sonra camı açıp yanındaki motorcuya "Kardeşim bi dakika bakar mısın?" dedi. Adam kaskını çıkarıp Emir'e baktı. Emir de arabadan indi. Bir süre hararetli bir şekilde konuşmaya başladılar. Sonra Emir cama eğilip "İnin." dedi. Arabadan çıktım. Ela da inmişti. Emir motoru kaldırıma çıkarıp "Atlayın." dedi. Uzun zamandır sesi çıkmayan Ela'nın şimdi ağzı kulaklarına varmıştı. Emir bizim arabaya binen adama telefon numarasını verip motora bindi. Emir'le aramıza Ela'yı oturtmuştum. Kaskları takarken "Sen bunu sürmeyi biliyor musun?" diye sordum. Bana dönüp sırıtırken "Öğreniriz." dedi. Sonra gaza yüklendi. Önce bir çığlık atıp sonra Emir'e yapıştım. Ela kahkahalarla gülüyordu. Anlaşılan halinden çok memnundu.

SON DANSOnde histórias criam vida. Descubra agora