6. Bölüm

181 100 7
                                    

İYİ OKUMALAR :)

Gözlerimi açtığımda saat on bire geliyordu. O günün üzerinden neredeyse bir hafta geçmişti. Bugün benim dersim yoktu ve dışarıda yağmur yağıyordu. Ömer çoktan çıkmıştı. Bende kahvaltıyı dışarıda yapmaya karar verdim. Yağmuru özlemiştim. Aslında yağmurdan çok Ankara'nın kendine has grisini özlemiştim. Hızlıca hazırlanıp kapıya çıkmıştım ki karşı kapı da açıldı. Sanırım geçen gün bizi azarlayan teyzenin oğluydu. Geçen gün dediğime bakmayın. Bi gün önce de olabilir bi ay önce de.

Ayakkabılarımızı giyerken kısaca selamlaştık. Merdivenlerden inerken "Dışarıda yağmur yağıyor, isteseniz gideceğiniz yere kadar bırakabilirim." diye bir teklifte bulundu.

"Teşekkürler, aslında bende tam da bu yüzden dışarı çıkıyorum." dedim.

En fazla 25 yaşında olabilirdi ama  saçlarında beyazlıklar vardı.

"Buralı değilsiniz sanırım." dedi.

"Ankaralıyım." diye cevapladım. Binanın kapısını açtığında teşekkür edip "Asya ben." dedim.

"Onur." deyip gülümsedikten sonra büyük adımlarla arabasına gitti. Bende kapüşonumu geçirip iyice yavaşlamış yağmurun altında yürümeye başladım. 10-15 dakika kadar yürüdükten sonra dükkanların olduğu bir caddede buldum kendimi. Dışarıdan güzele benzeyen kafe tarzı bir yere girdim. Cam kenarına oturdum. Üzerimdeki ıslak hırkayı çıkarıp kenara koydum. Gelen garsona siparişimi verdikten sonra insanları izlemeye başladım.

Herkes koşuşturuyordu. Yağmur vebaymış gibi kaçıyorlardı. Karşıdaki teyze elindeki poşetlerle bir dükkana sığındı. İki kız yavaş adımlarla yürüyorlardı. Sanırım havalarını bozmamaya çalışıyorlardı. Bir çocuk annesinin arkasından resmen sürükleniyordu. Sevgili olduklarını tahmin ettiğim iki genç çığlık çığlığa kahkahalar atarak koşuyorlardı. Gülümsedim. Yağmur yerini doluya bırakırken caddede yavaş yavaş boşalıyordu. Kafede doludan kaçan insanlarla dolup bir hayli yoğunlaşmıştı. Az önce gördüğüm sevgililer içeri girdiklerinde boş yer bulamayınca yüzleri asıldı. Kızla göz göze geldiğimiz de hafifçe gülümseyerek başımı salladım. Sevgilisini çekiştirerek yanıma gelince izin istedikten sonra oturdular. Gençler lise 3. sınıfa gidiyorlarmış ve uzun zamandır sevgililermiş. Uzaktan bakınca çok mutlu ve iyi anlaşıyormuş gibi görünüyorlardı ama yanımdayken kız çekingen cevaplar veriyor, oğlansa tam tersine patavatsız konuşuyordu.

Yağmur dinip hava açıldığında kafe sakinleşmişti. Gençlerle sohbet edip yemeklerimizi yemiştik. Elimizde birer kahve konuşurken içeri üç kız girdi. Sonra biri bu tarafa doğru el sallayıp yanımıza geldi. Oğlan tedirginlikle gelen kızı gösterirken "Bu, kuzenim Leyla." dedi. Ortada bir şeyler döndüğü belliydi. Leyla araya girip "Sevgilim, saklanacak bir şey mi var? Söylesene." dedi. Sonrası belliydi zaten. Kız şaşkınlıkla ayağa kalkıp sevgilsinin doğrulamasını bekledi. Sonra da gözündeki yaşlar ve hızlı adımlarla dışarı çıktı. Bende hesabı ödeyip dışarı çıktım ama çoktan gözden kaybolmuştu.

Yavaş adımlarla yürürken düşünmeye başladım. Birlikteyken çok mutlu gözüküyorlardı ama kızı aldatıyordu. Neden bir kızla mutlu olurken diğerine ihtiyaç duyduğunu düşünüp durdum. Sonra da fazla kafa yormamaya karar verip eve yürüdüm.

Eve gelip bir kaç bölüm dizi izlemiştim ki Ömer arayıp hazırlanmamı ve bu gece bara gideceğimizi söyledi. Neredeyse bir haftadır Ezgi hariç kimseyle konuşmamıştım. Telefonu kapattıktan sonra hızlı bir duş aldım. Heyecanlanmıştım. Siyah, dizimin bir karış üstünde biten bir etek ve pembe, uzun kollu, salaş bir kazak giydim. Her zamankinden daha koyu bir makyaj yapıp saçlarımı bol bir şekilde ördüm. Korna sesini duyunca hızla eteğimin boyuna gelen kot ceketimi ve siyah, ipli topuklu ayakkabılarımı giyip koşarak aşağı indim. Ömer hala kornaya basıyordu. Karşı dairedeki teyzenin cık cık sesleri kulağıma geldiğinde duymamış gibi yapıp arabaya bindim.

SON DANSWhere stories live. Discover now