9. Bölüm

166 72 11
                                    

Hızlıca Ömer'in yanına gittim. Koluna girip yürümeye başlayınca "Ömer, senden habersiz bir şey yaptım. Umarım kızmazsın." dedim.

"Evet, fark ettim. Elinin ağzına etmişsin."

"Emir mi anlattı sana?" diye bağırdım. Bir şey demedi. Sanırım erkekler arasında da bir dedikodu ağı vardı.

"Hande'yle kavga etmişsiniz duydum." dedi. Yüzüne dik dik bakıp "Kavga falan etmedik." dedim.

"Evet kızı tır çarpmışa döndürmüşsün."

Hala ısrar ediyordu. Kaşlarımı çatıp "Saçmalama, dokunmadım bile." dedim.

"Ayağı sargıya alınmış. Nasıl topuklu ayakkabı giyicem diye etrafı yıkıyordu." deyince şaşkınlıkla gözlerimi açtım. Hatta ağzımı da açtım. Ve kulaklarım da duyduğu şeye inanamayıp kabarmış olabilir.

"Ömer, ciddiyim. Ben gerçekten dokunma..." Aklıma gelen şeyle ellerimi birbirine vurup "Tabi ya." dedim. "Masa düşmüştü. Ayağına düşmüş olabilir." diye de ekledim. Ömer elini cebine koyup "Sonuçta kızı haşlamışsın işte." dedi.

"Abartıyor, masa plastikti." deyip güldüm. Neredeyse otoparka gelmiştik. Aklıma Cemre meselesini hala söylemediğim gelince kendi kendime kızdım.

"Ömer, ben sana başka bir şey söyleyecektim." deyip durdurdum. Beni takmayıp telefonu kulağına dayadı. Birini arıyordu. Karşıdaki kişi telefonu açar açmaz konuşmaya başladı. Ömer sadece "Tamam." deyip kapattı. Yeniden yürümeye başladığında kolundan tutup durdurdum. Ya da durdurmaya çalıştım.

"Ömer, beni dinleyecek misin artık?" dedim sesimi yükselterek.

"Bizi bekliyorlar." dedi, hala yürümeye çalışırken. Saatimi kontrol edip "Hayır, beklemiyorlar. Çünkü Ezgi'nin dersi on dakika sonra bitiyor." deyip tekrardan durdurdum.

"Dinleyecek misin?"

"Ne anlatacağına bağlı." deyip otopark girişindeki banka oturdu. Ona bir şeyler anlatmamdan korkuyordu. Sanırım saklı bir şeyler hala vardı. Öyleyse ısrar etmeyecek, bana söylemesini bekleyecektim. Beki de sadece yeterince güvenilir değildim. Bunları düşünmeye bir son verip yanına oturdum.

"Ankara'dan bir arkadaşım vardı, adı Cemre. Hatırlıyor musun?" diye sordum. Bana dönüp gülerek "Hatırlamaz mıyım. Daha  6. sınıftayken bizi ayarlamaya çalışıyordun." dedi ve bir kahkaha patlattı. Bende bir süre gülüşüne eşlik ettim. İkimiz de sustuğumuz da ne söyleyeceğim ve nasıl söyleyeceğim bir anda aklımdan uçmuştu sanki. Ömer devam etmem için yüzüme baktığın da, ciddileşti. Yüzümden kim bilir hangi ifade geçiyordu. Cemre'ye istemsizce duyduğum acıma ve üzüntü mü? Yoksa özlem mi? Ya da babasına karşı duyduğum nefret ya da öfke mi? Yakalanma ihtimalinden deli gibi korkmam ya da Ömer'in vereceği tepkiden dolayı endişem de olabilir. Kafamı yere eğdiğimde su birikintisinde ki yansımamı gördüm. Gözlerimi yansımamdaki gözlerime diktiğimde her şeyden biraz gördüm. Hissettiğim her şey vardı.

"Ne oldu?" dedi Ömer oldukça ciddi bir sesle. Kafamı kaldırıp "Cemre'nin babası onu eve hapsetmiş ve eziyetler falan..." dedim ama düzgün bir cümle bile kuramamıştım. Ömer hemen "Ne yapacağız?" diye sordu. Omuzlarımı biraz daha dikleştirip "Ben ayarladım, evden kaçacak. Sende bir şey demezsen bizimle kalsın diyecektim." dedim.

"Bunu söylemek için mi kıvranıyosun bi saattir? Kalsın tabii." dedi. Derin bir nefes verip Ömer'in boynuna sarıldım. Bir öksürük sesi duyunca Ömer'i bırakıp kafamı kaldırdım. Emir'di.

"Hanımlar, milletin içinde yapmayın şöyle şeyler." dedi ve ardından eğilerek Ömer'in yüzüne baktı. "Haa bu bizim Ömer'miş."

Ömer çoktan ayağa kalkıp Emir'i kovalamaya başlamıştı bile. Bende peşlerinden otoparka girerken gülüyordum ama fazla uzun sürmedi. Emir kırmızı bir arabaya sertçe çarpıp yere düşünce alarm çalışmış ve güvenlikçi amca gelmişti. Ben korkuyla güvenlikçi amcaya bakarken arabaya binip hızla çalıştırdılar. Sanırım beni almayacaklardı. Arkamı dönmüş yavaş adımlarla ilerlerken yanımdan geçerken sertçe fren yaptılar. Arkama baktığım. Adamın arkamızdan koştuğunu görünce vakit kaybetmeden arka koltuğa oturdum. Kapıyı kapatıp arkaya bir kez daha baktım. Güvenlikçi amca epey kızmıştı.

SON DANSWhere stories live. Discover now