Toplantı bittiğinde ilk ayağa kalkan ve odayı terk eden Cemal oldu. Emir onun bu yaşananları hemen Güniz'e anlatacağını adı gibi biliyordu ama onunda kendince yapacakları vardı.

"Her şey hallolduğuna göre bize müsaade"

Hakan hala aynı alaycılıkla konuşmaya devam ediyordu.

"İstediğim şartlar hazır olduğunda Gökçe Hanım işlere buradan devam eder"

Emir ve Aykut'u geride bırakırken Gökçe tek bir cümle dahi kurmadı. Hakan'ın geçmesi için açtığı kapıdan çıktı ve koridor boyunca ilerledi. İnsanların şaşkın ve yargılayan bakışlarının elbette farkındaydı ama hiç birisi zerre umurunda değildi. Asansörün önüne geldiklerinde Emir ve Aykut'un hemen arkalarında olduğunu her ikisi de biliyordu. Hakan sanki Emir'i yeterince sinir etmemiş gibi "Çok acıktım. Akşam yemekte ne var?" dedi. İkili gelen asansöre binerken Emir'in kulaklarında sadece "Kuru fasulye ,pilav" yankılanıyordu.

Emir sinirli adımlarla odasına girdi. Odanın kapısını hızla çarparken "Kuru fasulye pilavmış" diye düşündü. Gökçe'nin o ikiliyi ne kadar güzel yaptığı aklına gelince daha da delirdi. Telefonu kaldırıp sekreterine "Cemal'i bulun bana" diye kükredi ki odasında olan Cemal'in bu kükremeyi duymaması imkânsızdı. Patronun sinirini en iyi kendisi bilirdi ve şimdi bu sinirin hedefi olmak inanılmaz derece de rahatsızdı. Emir ise aynı gerginliği Cemal'i beklerken yaşıyordu. Odanın içine sığamazcasına ileri geri yürüyor sinirini akıtacak yer arıyordu. Kapı açılıp Cemal göründüğünde yumruklarını sıktı. Onun lakayt ve hadisiz bir şekilde Gökçe ile konuşması ve aşağılaması kulaklarından gitmiyordu.

"Beni çağırmışsın"

Gerginliğini yadsımak istercesine rahat adımlarla odaya girdi ve oturdu.

"Sorun ne?"

Emir masasına oturmak yerine Cemal'in tam karşısına oturdu. Dirseklerini dizlerine koyarak öne doğru eğildi.

"Sorun sensin Cemal" dedi tehlikeli bir sakinlikle. "Sen ve kendini bir şey zanneden hallerin"

"Emir..."

Emir elini kaldırarak onu susturdu.

"Sen değil ben konuşacağım. Bugün konuşma hakkını kullandın sen. Hem de hiç hoşuma gitmeyecek bir şekilde kullandın. Bu şirket benim. Ne senin ne annemin ne de Güniz'in ne yapacağıma karışmaya hakkı yok"

"Ben..."

Emir adamın konuşmasına izin vermeyerek devam etti. "Gökçe ile bir kez daha bugün konuştuğun gibi konuşacak, ona en ufak bir imada bulunacak olursan seni silerim Cemal. Tek kalemde silerim"

Cemal , Gökçe'nin yeniden Emir'in etrafında olmasının ne denli tehlikeli olacağını biliyordu. Bunun bilinci ile panikledi ve ne kadar yanlış şeyler söylediğini fark etmeyerek haykırdı.

"O kadının seni dolandırdığını ne çabuk unuttun? Bana kalsa çoktan hapsi boylamıştı..."

"Sana ne lan? Şirket benim para benim! Sana ne?"

Emir resmen zıvanadan çıkmıştı. Adamın söylediklerinin doğruluğu canını yaksa da kimsenin Gökçe den hesap sormasına izin vermeyecekti.

"Sana ne dedim ben. Bu benim meselem ne yapılacağına da ben karar veririm"

"Ben neyim peki. O paralar benim kontrolümdeyken çalındı..."

"Daha dikkatli olsaydın sen de o zaman"

İki adam seslerinin son perdesi ile bağırırken odaya giren Aykut'u fark etmediler.

"Ne yapıyorsunuz siz? Bütün şirket sizi dinliyor. Kendinize gelin"

Sensiz Geçen YıllarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin