•Kelimelerin Cesedi•

4K 290 259
                                    

Merhaba... Nasılsınız?😍

Yorumlarınızı bekliyorum, keyifli okumalar.♥️

•••

Şiddetli bir beden ağrısını bile geride bırakacak kadar ağrıdı ruhum.

Önce gidene ağrıdı.

Çağrı'nın benden ilk gidişinde göğsümün ortasında büyük bir çukur açılmış ve o çukurun içine bütün güzel hislerden arınıp acı verici bir hal almış duyguların dolduğunu hissetmiştim.

Sonra bitene ağrıdı.

Zamanla o kirli boşluğun içimde var oluşuna alışmış, onunla yaşamayı bir şekilde öğrenmiştim. Dün gece ise içimde ki o boşluğu bile yerinden eden bir hesaplaşmanın ardından, izlerini ruhuma kadar silmiştim. Tecavüz girişiminde bulunması, içimde yanan o küçücük kıvılcımı bile küle çevirmeye yetmiş, etrafımızı saran kasırga ile tozunu dahi kaldırmıştı benden. Ruhumdan.

Şimdi ise, gelmeyene ağrıyordu.

Şefkate tutunur huzurlu, umuda tutunur güçlü, güvene tutunur mutlu olurdu insan. Ama insana tutunan insan, eninde sonunda uçurumun dibini andıran bir karanlığa ve o karanlığın içine sızmış yalnızlığa sahip olurdu. 

Karanlıkta önce bedenime ardından ruhuma işleyen yalnızlık, zamanla kendi dudaklarımdan dökülen kelimelerin bile katili ederken beni, intihar eden cümlelerimin cesetlerini gömdüm kendi mezarlığıma. Üzerinde kuzgunların uçtuğu kurak mezarlığı taşıyan göğsümden uğursuz ötüşler dolarken kulaklarıma korkuyordum karanlıktan. En çok da yalnızlıktan.

Gelmeyen yakıyordu içimi.

Saçlarımın kırıklarında gezen parmakların, solgun yüzüme inen sıcak dokunuşu kapanmaya meyilli gözlerimi aralarken, uzandığım koltukta başımı yasladığım dizde kıpırdandı yüzüm.

"Daha iyi misin?" Diye soran Emre'nin, yanağımda gezinen avucuna biraz daha sığdırdım yüzümü.

İyi olmanın nasıl bir duygu olduğunu unutacak kadar doluyken zihnim, verilen cevap hiç bir samimiyeti kucaklayamazdı. "Bilmiyorum." Kıpırdayan dudaklarımdı duyduğum ses bana aitti ama o kadar sıyrılmıştım ki dünyadan, hissizliğin dikenli eşiğinde sarsaklıyordu dilim.

"Neden kendi evinde kalmadığını anlamıyorum."

Kimse bir çok şeyi anlamıyor.

"İlaçlattım." Diye bir yalan salladım en karasından. Ona Çağrı'nın evinde bedenimin kilitli kaldığını, buna tüm tiksintime rağmen katlanmak zorunda olduğumu söyleyebilmeyi fazlasıyla isterdim. "İçinde ben varken ilaçlamalarının bir sakıncası olmayacağını inandıramadım onları."

Yanağım parmak uçlarının arasında makaslanırken, Emre'nin gülümsediğini hissettim. "Böcek." Diye konuştu elini tekrar saçlarıma yerleştirirken. "En sonunda seni ben haklayacağım."

Bacaklarımı karnıma doğru biraz daha çekerken, cılız bedenimi ruhumun hakettiği kadar küçülttüm. "Acısız bir ölüm olsun." Dedim alaya alarak. Saçımın hafifçe çekilişinden bu cümlenin Emre'yi kızdırdığını anlamam zor olmadı.

"Boş yapmaya başladın yine." Diye homurdandı. "Saptırma daha fazla da anlat. Zaten kaç gündür işede gelmiyorsun, yakında serviside bana kitleyecek nemrut patronun."

Koltuktan aşağı sarkan elimin içine çevirdim kırgın bakışlarımı. Yara bandının altına gizlenmiş uyuklayan acı daha iyi durumdaydı. En azından derin değildi, kanamıyordu. Ruhumun üzerinede papatya yapraklarından bant yapsam diner miydi ağrısı?

Papatya Mezarlığı (Eroin) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now