•Kızıla Çalan Yangın•

3.1K 245 230
                                    

Çoook uzun zamandır, çok keyif alarak yazdığım en içime sinen bölümlerden biri oldu. Ritmi çok yüksek... Umarım beğenirsiniz.

Yorumlarınızı merakla bekliyor olacağım. 🙌 Keyifli okumalar😍

•••

Ansızın kapılıp gidilir bazen.

Ansızın kopulup gidilir.

Ansızın sevilir, ansızın öpülür, ansızın kaybedilir...

Yarının varlığını çok da düşünmemek, çok da düşlememek lazımdır belkide.

Belkide bu yüzdendir mutsuzluğumuz.

Umudu bugüne değil, yarına bıraktığımız için.

Umuda bugün değil, yarın tutunurum dediğimiz için...

Kanunsuz bir düzenin içine sıkışıp kalmışlığın getirisinde, sorguladığım yaşantımın hiç bir getirisi yoktu bana. Olmayacaktıda biliyordum. Sustuğum her anın önüme bir engeli daha dizdiğinin apaçık farkındaydım üstelik.

Gök kuşağında kendine yer bulamamış bir renk gibiydim.

Karşımda ki bedenin varlığı savrukluğumda ürkütsede beni, gözlerimi üzerinden ısrarla çekmedim ve başımı eğecek bir utancı kendime ait kılmadım.

"Size soruyorum." Dedi Çağrı bir kez daha kelimeleri hoyratlığa alışık dilinin içinde ezerken. "Ne halt ediyorsunuz?"

Elimi omuzuma atıp ağır ağır kaşırken, gözlerimi yorgun yüzünde gezdirdim. Her zaman derli toplu duran siyah saçları, asiliği gibi dağınıktı ve bir kaç günlük sakalları çehresinin keskin hatlarına yerleşmişti. Yüzünde belirgin bir çöküntü vardı. Kirpiklerini kırpmaksızın suratımdan ayırmadığı gözlerine odaklandığımda, hafifçe alt dudağımı büküp omuz silktim.

"Açıklanacak bir şey yok." Ellerimi iki yanıma saldığımda, Efkan'ın varlığını bir adım gerimde hissediyordum. Çağrı'nın varlığı, Efkan'ın varlığının heyecanını yaşayan uzuvlarımı bastırmıyordu. Aksine, sırtımı arkamdaki bedenin göğsüne yaslamanın kışkırtıcı iç güdüsüyle kaplanıyordu içim. Kaşlarımı alnımın ince çizgilerine doğru yükselttim. "Ne görüyorsan o."

Sözlerimin üzerine Efkan'ın içine kuşku düşeceğini düşünmüyordum. Samimiydim. Ama Çağrı'nın başını iki yana sallayarak gülümsemesiyle, gelecek darbenin azınlığı yıkacak güçte olduğunu sezebildim. Duruşumu dikleştirdiğim anlarda, Çağrı'nın koyuluğuyla bir ruhu ürkütebilecek kahverengileri ikimizin üzerinde gidip geldi.

"Neden şaşırmıyorum acaba?" Tekrar gülümsedi. Dudak kıvrımlarına oturan gülümsemenin ve ifşalık imanın geçmişin en azılı acılarından olduğunu biliyordum. Biliyorduk.

"Soluğunu evinde alsaydın, zahmet etmişsin buraya kadar." Efkan'ın ortamın içindeki elektriği çakıştıran sesi düzdü. Çağrı'nın sözlerinin altında yatanı deşelemedi ve doğrudan bir adım önüme geçip karşısına dikildi. "Gördüğün gibi, pek müsait değiliz."

"Ne zamandır siz?" Diye konuştu Çağrı. Ölüm, sanki dilinin ucundaydı. O beni bedenim ve ruhum olmak üzere hep farklı noktalarımdan yaralarken, benim onu hep aynı noktadan vurmama alışamadığını gözlerinde görüp, sesinde duyabiliyordum. Tek fark, artık umursamıyordum.

Papatya Mezarlığı (Eroin) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now