•Kemiksiz Hisler•

3.4K 251 256
                                    

Merhabaa😍 Siz okurken ben muhtemelen yeni bölümü yazmaya başlayacağım. Keyifli okumalar😍

•••

Ahşap kapının gıcırtısı, yer yer boyası dökülmeye yüz tutmuş duvarlar, kabarmış kahverengi parkeler, sayfaları eskimiş kitaplardan yükselen o saf koku ve sigara dumanının izlerini taşımaktan sararan perde...

Melankolik bir havanın sindiği ortamda kendimi bulduğum yer evimdi.

Tıpkı benim gibi göze değen her noktasından yorulduğu belli olan evim.

Beynimin içinde güçlü bir karmaşa vardı gırtlağına halat dolanmış. Bir tür döngünün içinde, kaostan kaosa koşan ve ipe sapa gelmeyen dizginsiz hücrelerin asi baş kaldırışları. Kafam asit yağmurunun altında kalsa, içindeki hasarın boyutuna erişemeyecek bir dış hasara uğrardı sadece. Düşüncelerim öylesine yoğun ve beyin tırmalayıcıydı.

Geçmiş, düşe kalka dizlerinde oluşan yaralara aldırmayan uslanmaz bir çoçuk gibiydi karşımda. Kuruyan kabukları tırnak uçlarıyla kaldırmaktan geri durmayan, iyileşmesine fırsat vermeyen ve sürekli kanatan.

Gelecek ise pek bir karanlıktı. Ruhumun derinliklerinde gizli kalmış utançlar ve sırlar kadar. İleriye baktığımda göz gözü görmüyordu. Hiç bir ışık gözlerimin merceğine değmiyordu. Yaşam, nefes almak ve vermek döngüsünün ortasında debeleniyor, hissedilmek için çırpınıyordu. Ama onu koynuna alıp kollarına yatıran karanlık, çığlıklarını avuçlarıyla bastırıyordu.

Bu yüzden insan oğlu, görmüyor, duymuyor ve bilmiyordu.

Parmaklarım avucumun içinde ki ince çizginin üzerinde usul bir kaşıntıyla kıpırdarken, iyileşmiş olan ince kesiğe indirdim gözlerimi. Kendimi defalarca kez kaybetmeme rağmen bir kez bile bulamamıştım henüz. Belkide yoksul bedenimin tek arayışı benliğimeydi.

Ruhumda kalmış lekeleri çıkaramazdım. Üzerine kilit vurulmuştu her birinin. Geçmiş benim için anılarım değildi, sadece utançlarımdı. Ellerimi boşluğa saldım. Kaç gündür inişli ve çıkışlı bir beynin kuklası olduğumu kestiremiyordum geçen zamanın içinde. Kendimi banyoya attım. Elime geçen bütün temizlik malzemelerini aldım önce, ardından kırmızı kovaya şeffaf suyun doluşunu izledim.

Suyun berraklığını kıskanacak kadar kirliydim.

Çıplak ayaklarım tekrar salonumun ortasında durduğunda, ıssız evimin sararmış perdelerini söktüm. Ruhumun perdelerini sıyırırcasına bir azim doldu parmak uçlarıma. Derimin altında ki sinir uçlarımda beliren uyarılmalar, beynimin kıvrımlarına ulaşıyordu. Lekeden gözükmeyen camları sildim. Azmim ve yarışım kendi silikliğimeydi. Neden bu kadar yoğun bir acı vardı göğsümün ortasında kestiremiyordum.

Sanki yalnızlık kanımda kıvılcımlanıyordu.

Koltukları çektim, halıları kaldırdım. Bedenimden temizleyemediğim zehrin avuçlarımın arasında olduğunu hayal ettim ve hırsımla sildim süpürdüm bütün tozları. Sırtıma saplanan pençenin acılı sızısını kemiklerimin yüzeyinde hissediyordum. Sancılı ve ağrılıydı bu azap.

Issız ve karanlık bir oda kadar ürkütüyordu zihnimin içi beni.

Burun deliklerimden sızarak, kararmış ciğerlerime dolan deterjanların kokusuyla uzun zaman sonra evimin ilk kez temiz olduğunu görüyordum. Haketmediğim kadar. Caddeden gelen gürültülü seslere alışkınlığım, bugün kafamın içini yoruyordu. İlk kez bir pervaza sığınmak istemiyordum ve bu his bana fazlasıyla yabancıydı.

Papatya Mezarlığı (Eroin) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now