† Kahine gidiyoruz †

Start from the beginning
                                    

"E bir zahmet, kahinsin sonuçta" umursamazca söylediğimde Jungkook belimden tutup beni arkasına çekmiş ve boğazını temizlemişti.

"O zaman söyle bana" O da benim gibi kızdan hoşlanmamış olacak ki sesini zar zor kontrol ediyordu.

Kız tırnaklarına bakmaya devam edip hafif güldüğünde iyice gerilmiştim. Gülüşü insanı gerecek cinstendi. "İkiniz zaten o kişinin kim olduğunu biliyorsunuz" Jungkook tuttuğu belimi sıkarken kafamı geniş sırtına yaslanıştım. Burnunu çektiğinde zaten ağlamaya başladığını anlamıştım.

"Başka bir yolu olmalı" zar zor kunuştuğunda göz yaşlarımı elimin tersiyle silip ağlamaktan kasılan sırtını öpmüştüm.

"Aslında bir yolu var" kız umursamazca söylediğinde Jungkook dizleri üzerine çökmüş ve kıza yalvarmaya başlamıştı. Benim hayatım için gururunu hiçe Sayıyordu.

"Lütfen" sesi o kadar ince ve çaresiz çıkmıştı ki ağlamam şiddetlenmişti. Canının acımasına dayanamıyordum. Benim için kendini ezdirmesini istemiyordum. "Sana yalvarıyorum yardım et bize" kızın ayaklarının önünde küçüldüğünde onu yerden kaldırmaya çalışmıştım ama kalkmamıştı. Kız yüzündeki memnun gülümsemeyde oturduğu yerden kalkıp Jungkook'un karşısına dikilmişti.

"Size yardım edeceğim ama önce, sizden bir şey isteyeceğim"

"Ne olursa yapacağım lütfen söyle" Jungkook başını kaldırıp çaresizce kızın gözlerine baktığında kız bundan zevk alıyormuşçasına gülmüştü. Onu parçalama isteğim artıyordu. Bu iş bittikten sonra hayvanlarımı üzerine salmayı planlıyordum.

"Buz krallığına gidip kraliçenin boynundaki buz kristalini bana getireceksin" dediğinde Jungkook hızlıca onaylamıştı. "Söz veriyorum getireceğim, şimdi söyle lütfen. Taehyung ölmeden karanlığı nasıl yok ederiz." kız tahtına geri oturup beni süzmüştü.

"Biliyorsun Jungkook. Karanlığın sona ermesi için kehanette yazan kişiye güneş taşını vermen gerekiyor ve onun da bu taşı kullanabilmesi için kendisini kurban etmesi gerekiyor."

Jungkook burnunu çekip başını salladığında kız gülümseyip devam etmişti. "Güneş taşını kullanıp da ölmesine gerek kalmayacağı bir yol var tabiki ama tüm parçaları topladıktan sonra yine Taehyung'un dokunuşuna ihtiyaç var" Jungkook birden başını kaldırmış ve "ne?" demişti.

"Kehanette karanlığı yok edecek kişi değişmiyor akıllım. Sadece ölmesini engelliyoruz burda. Güneş taşı şeytan taşıdır, can alır. Onu kullanabilecek tek kişi vardır o da kehanet için kutsanmış kişidir. Şimdi size söyleyeceğim taşları da sadece o kişi kullanabilir. Yani karanlığı yok etmek hala Taehyung'un elinde sadece bunu yaptıktan sonra ölmeyecek"

Jungkook rahat bir nefes verirken kız gözlerini devirip tahtına iyice yayılmıştı. "Gerisini sen bana kolyeyi getirince anlatacağım"

Jungkook bir şey söylemeden onayladığında kız çıkmamız için elini bıkkınca sallamıştı.

Burnumdan soluyarak kızın suratına bakmıştım. Gülümseyerek sahte heyecanıyla bana el sallamıştı. Sürtük!

Eve geldiğimizde Jungkook ağlamaya devam ederek beni uzunca bir süre öpmüştü.

İki gün boyunca onu göremeyecektim ve bize yetebilmesi için biraz sevgi depolamıştık.

Onunla gitmek için resmen götümü yırtmıştım ama bana şöyle söylemişti. 'Oraya adım attığın an donarak ölürsün. Zaten ölmemen için uğraşıyorum, ölümün ayağına götüremem seni'

Curse •taekook•Where stories live. Discover now