19.BÖLÜM

9.1K 412 70
                                    

<<Luhan'ın Ağzından;>>

Tao'nun bana getirdiği tabağı istemeye istemeye elime aldım.Yemeyi hiç istemesemde aşırı aç olduğum için yemek zorundaydım.Zaten onların gece eğlenceleri(!) olduğu için odadan da çıkamayacaktım.

Elimdeki tabakla yatağın kenarına oturdum.Sanırım sadece bu böreğe benzer şeyi yapmıştı.Ya da bana sadece bunu vermişti.

Tabaktaki 4 tane börekten birini,sadece çatal getirdiği için çatalla parçaladım.Bir parçasını ağzıma atıp çiğnemeye başladım.İçine koyduğu şey her neyse tadını pek alamıyordum.

Pek umursamadan yemeye devam ettim.İlk böreği bitirip ikincisine başlayacaktım ki nefesim darlaşmaya başladı.

' Tanrım,bu da ne?' Kucağımda duran tabağa bakarken,elimle boğazımı tuttum.Bu da neydi böyle?Sanki birisi boğazımı sıkıyormuş gibi ya da boğazım nefes almamı engellemek istermişçesine kapanıyor gibiydi.

Belki geçer umuduyla öksürmeye başladım.Ancak hiçbir işe yaramıyordu ve daha çok tıkanmaya başlıyordum.Sesli bir şekilde nefes almaya çalıştım.Ama pekte başarılı olduğum söylenemezdi.

İnsan kalp atışlarının yavaşladığını ya da beynine oksijen gitmediğini hissedebilir miydi?Şu anda bunları tam anlamıyla hissedip,bütün acısıyla yaşıyordum.

Damarlarım zonkluyor,yüzüm yanıyordu.Boğazım sanki parçalanıyormuş gibi acıyordu ve ufacık bir havanın geçmesine izin vermeyecek şekilde tıkanmıştı.Gözlerimin dolduğunu,yanmasından ve bulanık görmemden dolayı rahatça anlayabiliyordum.

Yatağın ucundan tutunarak ayağa kalkmaya çalıştım.Ancak nefes alamadığımdan,bacaklarımdaki son güç kırıntıları da yok olmuştu.

Elimin tabağa çarpmasıyla beraber gürültüyle yere düşüp bin parçaya ayrıldı.Aynı zamanda bende, kalkacak güzü bulamadığım için sert bir şekilde yere düştüm.Kapıya dönük ve yan bir şekilde yatıyordum.

Yere saçılan böreklere gözüm kayınca ne olduğunu anladım.Bunun için mi sormuştu?Beni öldürmek için mi?

Son bir denemeyle yerde nefessizlikle çırpınırken ellerimi boğazıma attım.Sanki boğazımı sıkan görünmez eller varmışta onlardan kurtulmaya çalışır gibiydim.

Ağzımı,nefes alma çabalarımla kapatamıyordum.Ama ne kadar çabalasamda inleme benzeri seslerden öteye geçemiyordu çabalarım.İstemsizce çıkardığım sesler ise nefesim yatmediği için yarıda kesiliyordu.

''Wu-...Wu-...Fan'' ilk ve son kez bilinçsizce ağzımdan çıkarabildiğim tek kelime olmuştu.

Dolan gözlerimden yaşlar,yere dönük olan kulağıma doğru akıyordu.

' Tanrım,korkuyorum...

Ölmeyi o kadar çok isterken,ölümden korkuyorum.

Wufan'ı o kadar çok isterken,Wufan'dan korkuyorum'

Konuşamayıp,içimden Tanrıya sesleniyordum.Yine annemin o melek yüzünü görmeye başlamıştım.

Küçükken yaşadıklarım,şimdiki yaşadıklarım...

Eski Wufan,yeni Kris...

Eski saf ben,yeni kirli ben...

Hepsi bir bir gözümde canlanırken,gözlerim kaymaya ve bilincim kaybolmaya başlıyordu.Artık çırpınamıyordum.Son kez içimden Tanrının hiçbir zaman duymadığı ya da duymak istemediği dualarımdan ettim.

' Tanrım!Bu hayatta bir çok şeyden korktum.Hepsini de teker teker bana yaşattın ve yaşatıyorsun.Herkes gibi ölümden de korkuyorum.Ama yalvarırım diğer korkularım gibi bunu da yaşat bana.Yalvarırım daha fazla yaşamama izin verme...Al canımı...Bu son korkum olsun...'

<<Yazar'ın Ağzından;>>

Kris odaya girip,onun adını bağırarak içeri koştuğunda gördüğü görüntüyle nefes alamadığını hissetti.

O küçük,dayanıksız beden şimdi,kırık tabak parçalarının arasında savunmasızca yatıyordu.Ona doğru yaklaştı.Çocuğun dudakları morarmıştı ve damarları çıkmıştı.Bembeyaz suratı ise kıpkırmızı olmuştu.

Çocuğun gözünden akan yaşlar,kırmızı yüzünü sırılsıklam etmişti.Gözleri kaymıştı,ancak kaybolmamıştı.Göz bebekleri hala görünüyor ve titriyordu.

Dudakları mor,gözleri yaşlı da olsa suratında bir gülümseme vardı.Her ne kadar acı çekse de,ölmek istiyormuş gibiydi.

Kris korkuyla koşup,çocuğun hemen yanına çöktü. ''LUHAN'' çaresizce onun adını bağırarak,çocuğun solgun yanaklarından tutup kafasını kaldırdı.

Kris onun kendine gelmesi için sarsarken,çocuk yarı açık ve titreyen gözleriyle ona bakıyor ve gözünden yaşlar aksa da acıyla gülümsemeye devam ediyordu.

''HAYIR! LUHAN...YALVARIRIM BİR ŞEY SÖYLE!'' büyük olan onun kafasını göğsüne yaslamış,gözünden akan yaşlardan habersiz bir şekilde,küçüğe yalvarıyordu.Küçüğün kafası,Kris'İn göğsündeydi ve Kris'in bir eli onun suratnı yanağından tutarak sarsıyordu.

''Yalvarırım...Sen de bırakma beni'' büyük olan yalvarmaya devam ediyor ve arkalarında korkuyla onları izleyen Tao'yu tınlamadan,sesli bir şekilde ağlıyordu.

Kris bir eliyle küçüğün sırtından,diğer eliyle de bacaklarının altından tutarak kaldırdı.Şu anda Kris,Luhan'ı gelin tarzında taşıyordu.

Luhan o kadar hafifti ki neredeyse 13 yaşındaki bir çocuk onu,rahatlıkla kaldırabilirdi.Tabi ki bu zayıflığın nedeni malumdu.

Kris,kucağında Luhan'la koşarak odadan çıktı.Çocuğun kafası,Kris'in kolunun üstünden aşağı sarkıyordu.Sol koluda aynı şekilde kendi vücudunun yanından bilinçsizce aşağı doğru sarkıyordu.

Kris,arabasına koşarken kucağındaki minik beden sertçe sarsılıyordu.Arabanın yanına gelip zorda olsa anahtarı çıkardı .Arka koltuğun kapısını açtı ve küçüğü arka koltuğa dikkatlice yatırdı.

Bütün bunlara sebep olan Tao ise donmuş bir şekilde evin kapısından onlara bakıyordu.Kris ise onu düşünmeyerek,koşup sürücü koltuğuna geçti.Biliyordu ki her saniye çok önemliydi.

Arabayı panik olduğu için zorla çalıştırabilmişti.Yolda hızla ilerlemeye başladılar.

Kris bir yandan ağlıyor bir yandan da aynadan Luhan'a bakıyordu. ''Yalvarırım...B-Biraz dayan'' göz yaşlarının arasında yolu görmeye çalışıyordu.Aynadan Luhan'a bakmaya devam ederken bundan 16 sene öncesini hatırladı.

\\\\ FLASHBACK ////

Kris,Luhan ve Sehun bir arkadaşlarının doğumgünü partisine gelmişlerdi.Kris,küçüğün sağ elini tutarken,Sehun sol elini tutuyordu.

İki küçük arada bir sinirle birbirlerine bakıyorlardı.Küçük olan ise farkında olmadan,sevinçle arada bir zıplayarak yürüyordu.Kolları ise,boyu büyüklerine göre fazlasıyla kısa olduğu için havadaydı.

Çocuk kıkırdıyor ve yeni giysilerine bakıyordu.O yeni sansa da üzerindeki giysiler Kris'in eskileriydi.Çünkü annesinin durumu olmadığı için bir doğumgünü partisi için yeni giysiler alacak kadar lüksü yoktu.Kris'in annesi ise böyle bir çözüm önermişti.

Çocuğun üzerindeki lacivert tulum bacaklarını,kalçasının biraz aşağısına kadar kapatıyordu.Boyu tam olsa da bacak kısımları biraz boldu.Ancak bu minik Luhan'da fazlasıyla tatlı duruyordu.

Tulumun içinde ise beyaz renkte ve üzerinde bebek mavisi küçük noktalar bulunan,kısa kollu bir gömlek giymişti.Gömleğin yakasında özenle tutturulmuş lacivert papyon ise bu tatlılığı tescilliyordu.

Lacivert cırtcırtlı ayakkabısının içinden dizinin aşağısına gelen bebek mavisi öorap alt bacağının yarısını kapatıyor ve çocuğun ince bacaklarında tozluk gibi duruyordu.Sapsarı saçları,anlını kapatarak özenle taranmıştı.

Luhan üstlerine bakıp kendi kendine kıkırdıyordu.O sırada birisi Sehun'u çağırdığı için,Sehun onlardan ayrılmıştı.

Kris,fırsattan istifade çocuğu kendine çekti. ''Luhan,sakın yanımdan ayrılma ve başka çocuklara bakma.Tabi Sehun'a da tamam mı?Sadece benimle oyna'' Kris,onu çocukluğun verdiği kıskançlıkla ciddi bir ses tonuyla uyardı.

Küçük olan ise kafasını kaldırıp,ışıldayan büyük gözleriyle ona baktı. ''Tamam.Ama şende kimçeye makmıcaksın tamam? Hem de miz eblenmistik unuttun mu?'' çocuk söylediğinde büyük olan tanarak kafasını salladı.

Luhan,parmaklarının ucuna yükseldi ve hala yetişemediği için Kris'i üstünden tutup,aşağı çekiştirdi.Yanağına bir öpücük kondurduğunda ikisi de kızarmıştı.

''Niye bu kadar kısa giydin Luhan?'' büyük olan huysuzca sorduğunda küçük 'Bilmiyorum' der gibi dudağını büzerek omuzlarını kaldırdı ve cevapladı. ''Men milmiyoyum.Annem möyle giydiydi'' çocuk üstünü çekiştirerek cevapladı.

''Wufan,kaynım acıktı.Nemek yiyelim.Şonya daaaa....'' çocuk heyecanla bağırdı.Sanki çok mühim bir şey söyleyecekmişte heyecanlandırmak istiyormuş gibi duraksadı. ''Pallanço'ya dideliiiim'' çocuk sevinçle bağırdığında,Kris kafasını salladı.

Koşarak yemek tabaklarını aldılar ve çimenlerin arasına oturdular.Kris,kıskandığı için diğerlerinden uzakta oturuyorlardı.

Yemeklerini yerlerken Luhan,kendi tabağında olmayıp,Kris'in tabağında olan bir yemeği göstererek somurttu. ''Mu ne?Mende niye yok?Mende istiyoyum...Mende,mende...'' gözleri çoktan dolmaya başlamıştı bile.Dudaklarının büzülmesi ise birazdan ağlayacağının hebercisiydi.

''O neki?'' büyük olan gösterdiği şeye bakıp,hiç düşünmeden alıp,Luhan'a verdi.Luhan gülümseyerek iç çekti ve Kris'e sırıttı. ''Haaa...Teşekküy edeyim,Wufan'' Kris'te ona baktı ve konuştu. ''Sen burada otur,ben ondan alıp geleceğim.Sakın bir yere gitme'' çocuk usluca kafa salladı.

Büyüğü gidince ise o adını bilmediği şeyi yemee koyuldu.Ancak ikisinin de bilmediği bir şey vardı.Luhan'ın annesi bilerek o adını bilmedikleri 'kalamar'dan koydurmamıştı.Çünkü küçüğün deniz ürünlerine alerjisi vardı.

Kris elinde tabağıyla Luhan'ın yanına doğru gidiyordu.Ancak gördüğü şeyle elindeki tabağı atarak koşmaya başladı.O minik beden şimdi yerde,dudakları mor bir şekilde,nefes alamayarak bilinçsizce çırpınıyordu.

Kris onu zorlanarak kucağına aldı.Bir yandan ise bağırıyordu. ''ANNEE! YARDIM EDİN'' çocuk ise kaymış gözlerinden yaşlar akarak onun kucağında sarsılıyordu.

\\\\ END OF FLASHBACK ////

Kris Luhan'a yalvarırken hastaneye gelmişlerdi bile.Hızla arabadan inip arka koltukta yatan Luhan'ı kucağına aldı.Arabanın kapısını umursamadan açık bırakarak hastanenin kapısından girdi. ''YARDIM EDİN! ÖLÜYOR YALVARIRIM KURTARIN'' Kris bağırırken bir çok hemşire ve doktor koşarak geldi.

Luhan'ı sedyeye yatırdılar.Hızla sedyeyi sürerken Kris'e sorular soruyorlardı. ''Ne oldu?Hastanın nesi var?'' doktor sorduğunda,Kris gözlerini bir saniye bile sedyede bilinçsizce yatan küçükten ayırmıyordu.

''O-onun alerjisi var...Ka-kalamar yedi.Deniz ürünleri yiyemez o'' panikle anlatmaya çalışırken ancak bu kadar oluyordu. 

''Ne kadar süre oldu?'' doktor hala sorarken Kris sinirle bağırdı. ''BİLMİYORUM! LANET OLSUN BİLMİYORUM! ACELE EDİN!'' doktor onu omuzlarından durdurdu. ''Buradan sonrasına gelemezsiniz.Hastaya müdahele edilecek.Lütfen bekleyin'' Kris mecburen durmuştu.

Şu anda delirmek üzereydi. Luhan içerideydi ve onun elinden hiçbir şey gelmiyordu.Kris endişeyle koridorda volta atıyordu.Yürümeye devam ederken telefonu çaldı. ''A-alo'' cevapladığında Jongin'in sesini duymuştu.

''Wufan'' Jongin konuşmaya devam edecekken Kris'in sesiyle durdu. ''Sesine ne oldu?'' soğukça konuşuyordu.Sebebi ise tatilde olan olaylardı.

''Jongin...*hıgk* O...ölüyor'' Kris'in hıçkırık sesiyle,Jongin telaşla bağırdı. ''NE?KİM?LUHAN MI?'' Kris yutkunduktan sonra cevapladı. ''O...Biz hastanedeyiz'' mantıklı şeyler demeye çalışarak söyledi.

''Senin yüzünden mi?'' Jongin sertçe sordu. ''Tao yemek yapmış.Ka-kalamar yedi.O-onun alerjisi var'' hıçkırıklarının arasında zorla konuşuyordu. ''Tao kim?'' Jongin şaşkınca sorduğunda sesini yükseltti. 

''Önemli olan sence bu mu?'' söylediğinde Jongin ona çıkıştı. ''Wufan! Onun bu durumda olmasını asıl nedeni sensin,biliyorsun değil mi? O yüzden sakın bağırıp üste çekayım deme!'' uyardığında,Kris sesli bir iç çekti.

''Geliyoruz!'' son kez bunu deyip kapatmıştı.Hastaneyi sorma gereği duymamıştı.Çünkü zaten sürekli aynı hastaneye gidiyorllardı.

Kris tam dayanamayacak hale geldi ki doktorlar çıktı.Kris koşarak yanlarına gitti.''O nasıl?İyileşti değil mi?Biliyorum...iyileşti d-değil mi?'' sorarken sabırsızca bağırdı. ''LANET OLSUN! BİR ŞEY SÖYLEYİN! O İYİLEŞTİ DEYİN'' doktor sakince kafa sallayıp konuşmaya başladı.

''Tam zamanında yetiştirmişsiniz.Hemen müdahele ettik ve midesini yıkadık.Ancak çok dikkat edin,bir daha böyle bir şey olursa yetiştiremeyebilirsiniz.Hasta bu geceyi burada geçirsin.Birazdan odaya çıkarılacak.Geçmiş olsun'' doktor yanından geçip giderken Kris derin bir nefes aldı.

''Wufan'' arkadan gelen sesle o tarafa döndü.Jongin ve Kyungsoo geliyorlardı. ''Ne oldu?'' Jongin sorduğunda Kris cevapladı. ''Birazdan odaya çıkaracaklar'' Jongin onun sırtını patpatladı. ''Geçmiş olsun,Wufan'' hala soğukça konuşurken Luhan'ı sedyeyle çıkartmışlardı.

Kris,sedyeye doğru koşarken Kyungsoo alamaya başlamıştı bile.Sedyeyi takip ederek odaya gittiler.Yatağa yatırdıklarında çocuk taamen çıplaktı.Vücudundaki morluklar ise neredeyse geçmişti.

Kyungsoo ve Jongin odadan çıktılar.Kris ise hemşireyle beraber çocuğa hastane pijamalarından giydiriyordu.Luhan'ın soluk teni iyice solmuştu.

Giydirme işlemi bittiken sonra Jongin ve Kyungsoo içeri girdiler.Çocuk büyük pijamalarıyla yatakta uyuyordu.Kris ise yanındaki koltukta oturmuş onu izliyordu.

Aradan 2,5 saat geçmişti.Kris uyuyakalan Kyungsoo'yu göstererek konuştu. ''Siz gidin artık.Ben buradayım.'' Jongin Kyungsoo'ya bakıp kafa salladı. ''Sabah yine geliriz'' Jongin ayaklandığında Kyungsoo uyandı.Beraber odadan çıktılar.

Luhan uykusunda bazen yavaşça hareket ediyordu.Ama henüz uyanmamıştı.Biraz doğrularak çocuğun anlındaki saçları geriye itti.Çocuk huzursuzca kıpırdanıp sayıkladı. ''A-anne...''

Kris gözünden düşen yaşla ona baktı.Kris sanki uyuyan küçük onu duyabilecekmiş gibi konuştu.

''Kaderlerimiz ne kadar çok benziyor Luhan...Sen farkında olmasanda ikimiz aynıyız.İkimiz de geçmişteki günahların bedelini ödüyoruz.

Tek farkla...

Ben ödemem gereken bedeli ödedim,benim hesabım bitti.San ise ödüyorsun...'' b,raz duraksayıp devam etti.

''Ama boğuluyorum,Luhan...Bu bedel beni boğuyor.

Omuzlarımdaki ağırlık hiç bu kadar büyük olmamıştı.

Hiç bu kadar boğucu...

Bu kadar acılı...

Ve bu kadar korkulu...''

**BÖLÜM SONU**


FAHİŞE'NİN OĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin