16.BÖLÜM

9.4K 399 124
                                    

<<Yazar’ın ağzından;>>

Luhan,şaşkınlıkla gözlerini açıp,yüzündeki afallamayla kekeledi. ‘’N-ne’’ sorduğu soruyla karşısındaki çocuk alayla sırıtarak gözlerini devirdi.Luhan,bir cevap beklerken karşısındaki büyüğü birine benzettiğini,bir yerden anımsadığını fark etti.

Çocuk,Luhan’dan uzundu,birazda korkutucu ve…ve biraz garip gözüküyordu.Bir…panda gibi.Psikopat bir panda…

Çocuk elinde tuttuğu şekerle birlikte,dolgun kalçalarını kıvırarak,seksi bir şekilde yavaşça yürümeye başladı.Gelip,Luhan’ın hemen önünde durdu.Kafasını yana doğru eğip küçüğü incelemeye başladı.

Sonra ise yine aynı yavaşlıkta ve aynı kışkırtıcılıkla Luhan’ın etrafında dolanmaya başladı.Luhan ise tanımadığı bir adamın,durup dururken ona ‘Sürtük’ demesiyle girdiği şoktan,henüz kurtulamadığı için ne hareket edebiliyor,ne de bir şey söyleyebiliyordu.

Çocuk,küçüğün arkasına gelince yavaşça eğildi.Sanki her bir hareketinde görünmeyen bir şeyden zevk alıyor gibiydi.Elindeki ince,uzun şekeri dilinin ucuyla boydan boya yalayarak ıslatıp,ağzına soktu.

Bilerek ses yaparak ve neredeyse inlemeye benzer sesler çıkartarak küçüğün poposunu incelerken,küçük olan sonunda kendine gelip arkasını dönerek,korkutucu olan büyükle,göz göze geldi.

‘’Kıçın…cidden iyiymiş.Şimdi neden o kadar alıcın çıktığını anladım,sürtük! Milleti kışkırtıp,masum çocuk rolü oynadın ki böylece dikkat çekecektin ve o küçük poponu becertecek birini bulacaktın…Ve buldunda…’’

Büyük olan konuştuğunda Luhan sinirlenmiş ve korkusuyla karışınca gözleri dolmuştu.Korkuyla kendini sıkarken titremesi az da olsa fark edilebiliyordu. ‘’Hiçbir şey bilmiyorsun’’ Luhan konuştuğunda karşısındaki çocuk histerik bir kahkaha attı.

Kahkahanın yapmacıklığı o kadar belliydi ki o gür sesi koca evde yankılanmıştı.Kafasını geri atarak güldükten sonra geri düzelip suratı aynı sinsiliği almış ve gülümsemesinden geriye tek bir iz bile kalmamıştı.

‘’Beni hatırlamadın mı?Seni bunak sürtük!’’ Luhan’a yaklaşmaya başladığında çocuk korkuyla yutkundu.

‘’Huang Zi Tao…Kısaca Tao.Bu ismi bir daha sakın unutma sürtük.O sürtük pazarında,eğer sen olmasaydın,o çoktan beni almış olacaktı.Her neyse önemli olan bundan sonrası.Eğer bana ters olan bir hareket yapacak olursan seni gebertene kadar sikerim.Hem… belki Wufan’da bana katılır…Ha ne dersin?Deliğinde iki penis birden nasıl olur sence?Ben o iğrenç yerde çok denedim,emin olabilirsin’’

Dediği şeyle Luhan şok olmuştu ve korkusu iyice artmıştı.Ona ‘Wufan’ diyordu.

‘’Seni sürtük!’’ büyük olan tekrar söylediğinde Luhan,derin bir nefes aldı. ‘’Ben.sürtük.değilim’’ Luhan teker teker,vurgulayarak söylediğinde büyük olan,alayla bir ses çıkarttı.

‘’Sürtük değilsen…Bir fahişesin o zaman.Anadan oğla…’’ işte bu sözler küçüğün dayanabileceği son noktasıydı.Luhan’ın gözlerindeki yaşlar akmaya ve sinirle kasılıp,titremeye başlamıştı.

‘’AHHHHH!’’ küçük,sinir krizi geçirmeye başlamıştı.Bu yüzden büyük bir çığlık attı ve az önce içmek için alacağı su dolu,cam sürahiyi eline alıp,hızla yere fırlattı.

‘’NE OLDU?ZORUNA MI GİTTİ FAHİŞE?’’ büyük inatla üstüne giderken Luhan çığlıklarını arttırdı.Hem ağlıyor,hem eline ne geçerse fırlatıyor,hem de boğazı yırtılana kadar çığlık atıyordu.

‘’SUUUUSS!’’ çocuk kulaklarını tutarak bağırıyordu ve kıpkırmızı olmuştu.

Tao,daha fazla sabretmeyerek sertçe yürüdü ve Luhan'ın zaten fazla ince olan kolunu sertçe tuttu. ''Bana bak sürtük! Kendine gel! Karşında askerlik arkadaşın yok.İnkar etmeyi bırak.Sen bir fahi...'' lafını tamamlayamadan,Luhan onu tüm gücüyle itti.

''HAYIR! KONUŞMA...SUUUS!'' çocuk bağırırken bir anda evin kapısı açıldı.

Gelen Kris'ti ve eve girip,mutfağın kapısında durmuştu.Luhan ise onu hala fark edememiş olduğu için tüm gücüyle bağırmaya devam ediyordu.

Tao Kris'in geldiğini görünce kendini yere fırlatmış,ağlama numarası yapıyordu.Mutfağın kapısında anlamsızca bakan Kris ne olduğunu anlamaya çalışarak sordu. ''Ne oluyor burada?'' sinirli olduğu sesindeki tınıdan rahat bir şekilde anlaşılıyordu.

Luhan korkutucu sesi duyduğunda bağırmayı bırakıp durdu ve korkuyla titreyerek ona baktı.Daha demin çığlık ve ağlama seslerinden geçilmeyen mutfakta şimdi 'çıt' bile çıkmıyordu.

''Ne oluyor burada dedim!'' Kris,korkunç sesiyle sorduğunda,Luhan sadece hıçkırarak ona bakıyor ve savunmasızca titriyordu.

''W-Wufan *hıgk*...K-Kurtar beni...B-ben sadece bu evde yaşayacağımı söyledim.O-o ise bana s-saldırdı'' Tao tüm oyunculuğunu kullanarak yaptığı rolde başarılı olmuş olacak ki Kris sinirle yürüyüp Luhan'ın önünde durdu.

''Ne yaptığını sanıyorsun?'' Luhan hiçbir şey söylemeyerek kafasını kaldırıp Kris'in gözlerinin tam içine baktı.Hiçbir şey söylemeyip sadece baktı.

Kris,Luhan öyle bir şekilde gözünün içine bakınca biraz garip hissetti.Ama bakışlarını düşünmemeye çalışarak konuşmaya devam etti. ''O bizimle yaşayacak ve ona iyi davranacaksın anlaşıldı mı? Şimdi şu pisliklerini topla!'' dedikten sonra,küçüğün azından kaçan hıçkırığı görmezden gelerek hala yerde olan Tao'nun yanına gitti.

''Tao?'' sorduğunda yerde oturan çocuk,hızla kalkarak Kris'in boynuna sarıldı.Kris,şaşırdığını belli etmeyerek ellerini,boynuna sarılan esmerin beline koydu.

''Çok korktum,Wufan'' yalanına en iyi şekilde devam ederken Kris onun sırtını patpatladı. ''Şşt...Tamam Tao,sakin ol'' yavaşça yürümeye başladığında,Tao arkada kalan küçüğe bakıp sinsice sırıttı.

Sonra suratını tekrar buruşturarak,oyununa devam etti. ''Wufan...'' çocuk onun adını söyleyip boynuna daha sıkı sarıldı ve yürümeye devam ettiler.

Arkalarında perişan bir halde olan küçüğe aldırmadan mutfaktan çıktılar.

Luhan,dizlerinin üstüne çöktü ve hıçkırıklarla,tek başına,yapayalnız bir şekilde ağlamaya başladı.

Çok bağırıp,çığlık attığından olsa gerek bir anda karnının yan tarafından belinin arkasına doğru giden yere bir ağrı saplanmıştı.

Çocuk ağrıyan yerini tutarak ve hıçkırıklarının duyulmaması için kendini sıkarak ağlamaya devam etti.

<<Kris'in Ağzından;>>

Sabah kalktığımda o hala uyuyordu.Onu uyandırmadan yavaşça kalkıp üstümü giyindim ve kahvemi içmeye başladım.

Luhan'ı düşünürken aklıma gelen fikirle sırıtarak,arabamın anahtarını alıp,evden çıktım.Şirkete gitmeden önce aklımdaki düşünceyi gerçekleştirmek için o sürtük pazarına gittim.

Bu sefer aklımda çok daha farklı bir şey vardı.Yapacağım şey,ona fiziksel olarak değil ama psikolojik olarak acı verecekti.

Sürtüklerin olduğu yere gelip,onları gezerken Luhan'ı aldığım günde karşılaştığım 'Buranın en tecrübelisi' denilen çocuğu gördüm.

Bu aralar şansım gerçekten yerinde diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım.Adımlarımı ona doğru yönlendirdiğimde hala beni fark etmemişti.

Luhan'a göre biraz fazla...tecrübeliydi.Bu neredeyse aldığı nefesten bile anlaşılabiliyordu.

İyice yaklaştığımda beni fark etti.Şaşırdığı,beni görünce gözlerini kocaman açıp sonra da hızlıca kırpıştırmasından belliydi.

Tepkisine gülümseyip yanına ilerledim.Onun yanına gelir gelmez yanındaki pezevenk onun adı,yaşı,boyu,kilosu vs. gibi bir çok ayrıntıları ardı ardına sıralıyordu.

Onu dinlerken,isminin Huang Zi Tao olduğunu öğrendiğim çocuğun kolundan tutup arkasını çevirdi.Ensesine baskı uygulayarak onu önümde domalttı.

Poposunun yanaklarını tutarak iki yana ayırdığında becerilmekten genişlemiş ve adam ayırdıkça neredeyse içi gözüken deliği gördüm.

Fazla becerilmiş....Luhan'ın ki ile hiç bir alakası yoktu.Onun ki fazla dar.

Adamın sesini duyana kadar deliğe,ağzım ve gözlerim bir metre açık bir şekilde baktığımı fark edememiştim.

Kafamı iki yana sallayarak kendime geldim. ''Ne kadar süreliğine kiralayacaksınız?'' adam sorduğunda seslice boğazımı temizleyip cevapladım. ''Onu kiralamayacağım.Satın alacağım'' dediğimi duyduklarında ikisi de şaşkınlıkla bana baktılar.

''Ne?'' adam inanamayarak sordu. ''Onu satın alacağım dedim.Ne var almayayım mı?'' ben lafımı bitirir bitirmez çocuk birden rlime atladı.

Elimi tutup,kışkırtıcı bir şekilde bana bakarak dudağını yaladı ve çıplak poposunu cüretkar bir biçimde sağa sola oynattı. ''Ahh!Hayır.Beni almalısın...Kesinlikle pişman olmazsın''

Hala elimi tutarken bir kez daha dudaklarını yavaşça,gözüme sokarak yaladı,sonra da üst dişleriyle alt dudağını ısırıp sündürdü.

Resmen bu iş için doğmuş.Tekrar gülümsedim ve cevap vermeden,ödeme yerine gidip,parayı ödedim.Kıyafetlerini giyip,yanıma geldi ve beraber yürümeye başladık.

Arabaya binip,her zamanki gibi sıkıcı yolda ilerliyorduk. ''Zitao...'' lafıma devam edemeden onun kısa bir düzeltmesiyle duraksadım. ''Tao...Yani Zitao demene gerek yok.Sadece...Tao'' kafamı sallayıp devam ettim.

''Biliyorsun,önceki geldiğimde Luhan'ı almıştım ve onunla aynı evde yaşayacaksın.Tabi benimle de'' kafasını çevirip,bana baktı.

''Ahh...Sorun değil.Bundan önce değil aynı ev,aynı oda da;aynı yatakta,aynı bedende kaç kişiyle beraber yattığımı hayal bile edemezsin.Bu yüzden...ben alışkınım'' bunu söylerken parmaklarıyla oynuyordu.Sanki istemiyormuş gibi...

''Tao...Yanlış anlamazsan bir şey sormak istiyorum...'' sanki sormak istediğimi anlamışçasına buruk bir şekilde gülümsedi. ''Tabi ki sorabilirsin.Elbet bir gün soracaksın zaten...'' söylediğinde merakıma yenik düşerek sordum.

''S-senin...ö-öyle bir yerde...'' sorumu tamamlamadan cevaplamaya başladı. ''Imm...Aslında bu...biraz uzun'' yine aynı buruk gülümsemeyle söylediğinde üzüldüğümü hissettim ve 'keşke sormasaydım' diye düşündüm. 

''T-Tao ben...Sormamalıydım,ben...Neyse boşver ve sormamışım farz et'' kafasını iki yana salladı. ''Hayır,önemli değil.Anlatmak istiyorum.Çünkü...ç-çünkü bu zamana kadar hiç kimseye anlatmadım.Hiç kimseye ve...ve bu acıtıyor'' ona baktığımda dudağının titrediğini ve kendini sıktığını fark ettim.

''Ben şu an 22 yaşındayım.Oraya düştüğümde 16 yaşındaydım'' gözlerimi şokla açıp ona döndüm. ''N-ne?'' sesim istem dışı biraz yüksek çıkmıştı.

''Babam,annemi öldürdüğü için hapisteydi ve kmsem yoktu.Kendime kendime geçinmeye çalışırken 16 yaşında b-birine aşık oldum...Aşık olduğumu sandım.Sonra bir akşam beni,arkadaşlarıyla tanıştırmak için dışarıya çıkarttı.Onunla beraber 6 kişilerdi ve hepsi benden 3-4 yaş büyüktü.Çok içseler de bilinçlilerdi.Ben ne kadar korksamda,kendi kuruntum olduğunu düşündüm ve kendimi avutmaya çalıştım.Sonra birden o,arkadaşlarının yanında biraz fazla rahat davranmaya başladı.Yani eli kolu rahat durmamaya ve ne kadar durmasını söylesemde arkadaşlarının yanında beni ellemeye başladı.Beni taciz ederken onları da kışkırtmaya başladı.Onlarda dünden razı oldukları için...B-ben karşı koyamadım...Onlar çok g-güçlüydü.Bense hem küçük hem güçsüzdüm.Ama dediğim gibi sarhoş değillerdi,her şeyi bilerek ve isteyerek yaptılar.En başta da o...O gece 6 kişi tarafından acımasızca kirletildim.İşleri bittiğinde ben b-bilincimi kaybetmiştim.Gözümü açtığımda ise kendimi burada buldum.Evet,bu yaşıma kadar,yani 6 yıldır,her türlü insanla karşılaştım.Hem de çok yakından...Ama gidecek yerim yoktu.Dışarı çıksam yine aynı şeyler olacaktı.En azından orada yemek yiyebiliyordum.Tabi bedeli ağır olsa da...O gün o sarı,bakire çocuk geldiğinde onda kendimi gördüm.6 yıl önceki halimi...O hala aynıydı,ama ben...İşte bu yüzden ondan,görür görmez nefret ettim.Hele bir de sen,önce bana gelip sonra ona gidince...Kendimi bir hiç hissettim.Aslında zaten öyleyim.6 yıl önce ben bir hiç oldum.Koca,kirli bir hiç...'' söyleyeceklerine biraz durup,bana bakarak devam etti.

''Şimdi,en büyük dileğin ne diye sorunca 'para,ev,araba' diyen insanları hiç anlayamıyorum.Bana sorsalar...Benim en büyük dileğim onları bile değil,sadece onu bulup intikam almak...O gece,diğer beşinin değil ama onun yaptıkları,onun sözleri... en çok o acıtıyor canımı.Hayattan tek isteğim,bir gün becerilmekten gebermeden önce onu bulup,bana yaptıklarının hesabını,beni ne hale getirdiğinin hesabını sormak'' 

Sustuğunda şok olmuştum.Bunları yaşayıp,kaldırabilmiş miydi?Peki ya o...O kaldırabilecek miydi? O da mı böyle hissediyordu?

Bir şey söylememi bekliyor gibi bana bakınca düşüncelerimden sıyrılıp ona baktım. ''Ben...üzgünüm.Seni üzmek istememiştim'' söylediğimde yapmacık bir kahkaha attı.

''Ahahahah şaka yapıyor olmalısın.Ben üzülme faslını geçeli bayağı bir oldu.Şimdi o faslı geçmesi gereken küçük bir sarışın var'' söyledikten sonra kafamı salladım.

Acaba Luhan üzülme faslını ne zaman atlatabilecekti?Ya da atlatabilecek miydi ki?

Evin önüne geldiğimizi fark edince durdum ve arabadan indik.Eve girdiğimizde hiç ses yoktu.Sanırım hala uyuyordu.

Tao koltuğa oturduğunda ben odaya çıkıp Luhan'a baktım.Hala uyuyordu.Biraz yatağın kenarına oturup onu izledikten sonra aşağı indim.

''Tao,benim şirkette biraz işlerim var,ama çok sürmez.O yüzden çıkıyorum'' oturduğu koltuktan kalkarak yanıma koştu ve yanağımdan öptü.Biraz şaşırsam da belli etmedim.Gülümseyip evden çıktım ve işe gittim.

Sıkıcı şirket işlerini bitirip,eve döndüm.Arabayı perk edip eve doğru yürürken bir çığlık sesi duydum.

Bu onun sesiydi. ''LUHAN'' onun adını bağırıp,eve doğru koşarken hızlıca kapıyı açtım.Mutfağın kapısından baktığımda,gördüğüm görüntüyle resmen şoka uğradım.

Luhan ayakta,Tao yerdeydi ve Luhan,bir şeyler fırlatıp,ağlayarak,delirmiş gibi çığlık atıyordu.

''Ne oluyor burada?'' sorduğumda korkuyla durdu ve bana baktı.Tanrım...Benden ne kadar da korkuyor.

Olduğu yerde titreyip,hıçkırarak bana bakıyordu.Sorduğum soruya bir cevap vermedi.Ben ona bakarken Tao'nun sesini duydum.

Gerçekten böyle bir şey yapmış olabilir miydi ki? Neden Tao burada yaşayacağını söylediği için ona saldırdın ki?

Yürüyerek onun yanına gittim. ''Ne yaptığını sanıyorsun?'' tekrar sorduğumda onun çilekli kokusuna karşı koymaya çalışıyordum.

Hiçbir şey söylemeden biraz önce eğdiği kafasını kaldırıp bana baktı.Onun bakışları ne kadar...garip.

Resmen acı çektiği gözünden belli oluyordu.Başka zaman olsaydı,ona sarılıp koynumdan çıkarmazdım.

İçimdeki garip hisleri yok etmek için zorla konuştum.''O bizimle yaşayacak ve ona iyi davranacaksın anlaşıldı mı?Şimdi şu pisliklerini topla'' dedim.

Ağzından kaçırdığı hıçkırıkla sanki birileri kalbimi sıkıyormuş gibi hissettim.Böyle hislerim çoğalmaya başlayınca ona bakmaktan vazgeçip Tao'nun yanına gittim.

Tao'nun ismini seslendiğimde o,hızlıca kalkıp boynuma sarıldı.Ne kadarda...samimi...

Şaşırdığımı yine belli etmeyerek ellerimi,beline koydum. ''Çok korktum Wufan'' dedikten sonra beynimde yankılanan sadece 'Wufan' ismi olmuştu.

Yolda gelirken ona gerçek ismimi söylemiştim.Ama 'Wufan' diye hitap etmesi hala garibime gidiyor.Ama Tao bana 'Wufan' dese de onun söylemesi kadar sinirlendirmemişti beni.

Onun sırtını patpatlayarak,sakinleştirici şeyler söyledim.Yavaşça yürüyüp mutfaktan çıktık.

Onun ağladığını bildiğim için düşünmemeye çalıştım.

Onu...

Bakışlarını...

Hıçkırıklarını ve gözyaşlarını...

**BÖLÜM SONU**

FAHİŞE'NİN OĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin