elli dokuz

32.8K 1.2K 194
                                    

(Perşembe günü)

Özgürlük, parmaklarımın ucunda ve sallanan bedenimdeydi. Müzik, tenimi okşarken yaptığım tek şey gözlerim kapalı dans etmekti. Aklımda ise Seth vardı, hiç çıkmıyordu. Düşündükçe kalbim hızlanıyordu. Bana değer veren tek kişiyi sevmemek nasıl da imkansızdı!

Ona bunu göstermekten korkuyordum, gider diye. Çünkü güveniyordum ama öyle bir güvendi ki, kelimenin anlamını tam karşılamıyordu fakat henüz böyle bir kelime de yaratılmamıştı.

Sarhoş değildim fakat kokusunu hissediyordum, bir bedevi gibi hayal kuruyordum ıssız yerlerde. Ya da gerçekten burada, arkamdaydı.

Büyük eller ince bir dokunuşla karnımın iki yanımdan kalçalarıma doğru kaydı. Bu dokunuşu tanıyordum: Seth. Kalçalarımla uyumlu bir şekilde vücudunu hareket ettirdiğinde ona yasladım, ellerimi saçlarımın aralarına sokarak, uçlarından yukarı doğru çıkardım. Parmaklarımın arasında kayan saçlarım omuzlarıma geri düşerken şarkı yavaşladı.

"Minnettarım." dedi, çalan şarkıya mırıldanarak eşlik ederek. Şarkıyı kulaklarıma fısıldıyordu ve bunu yaparken sesi aşırı seksi geliyordu. "Bana yaptıkların, beni inançlı tutmak için söylediklerin, bunca zaman kalbimi tehlikeden koruduğun için teşekkür ederim."

Hafif bir kıkırtı dudaklarımın arasından kaçtığında nefesini kulaklarımın üzerinde hissettim, elleri ise tişörtümü sıyırarak tenimin üzerinde geziniyordu. Ona doğru döndüm, kollarımı boynuna sardığımda belimde duran elleriyle vücudumu kendine çekti. Parmak ucumda yükselerek kulağına doğru konuştum: "Ev boş."

İlk önce büyükçe gözleri açıldı, ardından güldü ve gülüşü, tüm kötülükleri başka bir evrene sepetledi. Bence bir ressam bu gülüşü zihnine kazıyıp tuvaline model edinmeliydi.

Ellerim tişörtünün yan kısmına tutunduğunda kalabalığın arasından sıyrıldık ve dışarı çıktık. Belki hava beni kendime getirir diye derin bir nefes aldım fakat vanilyayla portakal çiçeği aralarında anlaşmış, zihnimi kandırmayı başarmışlardı. Bu sebeple de araba yolculuğu boyunca yan dönmüş, Seth'i izlemiştim. Hareketim hoşuna gitmişti, ona bakmamı mı yoksa yanındaki varlığımı mı seviyordu çözemedim.

Kapının önüne geldiğimde ise parmaklarımına arasındaki metal heyecanımdan dolayı birbirine sürtüyor, ses çıkarıyordu. Ve Seth, bunun aşırı farkında olmasıyla beraber inanılmaz bir şekilde eğlenmeye devam ediyordu.

Elimden alarak kapıyı açtığında kaşlarımı çattım ve ona kızmak için dudaklarımı araladım fakat sol koluyla beni kendine doğru çekip dudaklarını, dudaklarıma bastırdığında her şey uçtu gitti. Kendisiyle beraber beni içeri çekti, anahtarı tuttuğu eliyle kapıyı kapadı ve anahtarı konsolun üzerine attı.

Tenim baştan aşağı karıncalandı, bir iki saniye sonra öpüşme hızlandı ve dudaklarımız alev alarak her yerimizi yavaş yavaş yakmaya başladı. Koltuğa yatırılırken tişörtümü uçlarından tutarak çıkardı, sutyenimden taşan göğüslerimi öperek aşağı doğru indi, pantolonumun düğmesini açtıktan sonra tenime binlerce şefkat öpücüğü kondurdu. Kalbimin hızına uyum sağlayan bedenim ise kıpırdanmaktan kendini alamadı, kalçalarım kıvrılıyordu.

Tişörtünü çıkardı; düğmelerini açtı ve iç çamaşırı giyen bedenlerimiz ikimizden de önce sevişti. Sutyenimi açtıktan sonra askılarını yavaşça sıyırdı, tenime sürtünen parmaklarının yavaşlığı beni çıldırtıyordu. Büyüyen göz bebeklerine bakılırsa kasıtlı olarak yapmıyordu, her anın tadını çıkarmak istiyor gibiydi.

Göğüslerime dudaklarıyla dokunduğunda inledim, hareketleri hızlandığında ise hissettiğim yumuşak his kendini yok etti ve yerine daha fazlasını, çok ama çok daha fazlasını isteyen biri kuruldu. Bu nedenle ellerimi saçlarının arasına geçirdim, yolunu indirmesini söylemek istercesine çekeledim.

ben y, sevgilin • textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin