42 bölüm

11.5K 522 41
                                    

Ürgüpte kışlar bir başka güzeldi. Bembeyaz örtü her yeri kaplamış, gece lambaların sokağı ışıtması ile, yer yer turuncuya çalan renkler oluşmuştu. Avluda bulunan küpler neredeyse görünmez hale gelirken, ortada bulunan süs havuzu, üzerindeki beyazlıkla bir heykeli andırıyordu. Kurdoğlu konağı, eski neşeli hallerinden sıyrılıp, adeta baran ağanın yokluğuna şahitlik ediyordu. Her yer bembeyaz aydınlık olsada, kara bulutlar onların üzerine çöreklenmiş, gitmek istemiyordu. Turistler bu aylarda, yaza göre daha az yoğunlukla gidip gelirlerdi. Buda işlerin biraz daha yavaşlamasına neden olurken, çalışanlar için tatil imkanı sunuyordu.

Herkes kendi yaşam kavgasına düşerken, kendini yanlız hisseden bir tek o kadın vardı. Melek, kocası ile son konuşmasını hatırlarken, aradan iki hafta daha geçmiş, bu zaman zarfında yine sessiz, sakin, istenilyemen kadın olmuştu. Hayatına kimseyi almak istemeyen baran, geçirdiği küçük bir krizle onu ziyarete gelen karısının yüzüne dahi bakmamıştı. Oysa verdiği küçücük tepkiler meleği sevindirirken, bir umut heyecanlanmış, eski günlerin hayalini kurmuştu. Küçük oğlu günden güne büyürken, 3 aylık olmuş, verdiği tatlı sevimli hareketler, biraz olsun onu neşelendiriyordu. Üzerindeki pembe gecelik, inceliğinden dolayı üşütürken, hemen yanı başında olan örgü ceketini giyip, biraz olsun ısınmıştı. Eli boğazına giderken, yine boğulduğunu hissedip nefes almak istedi. Kapıyı açıp odasından çıktığında, merdiven başında bekleyip, ağzından çıkan buharlara odaklandı. Derin bir nefes alırken, elini kalbinin üzerine koyup, yine kocasını düşündü. "Acaba şuan ne yapıyordu? Uyuyor mu, yoksa yine bir kriz geçirmiş olabilir mi?" Tuttuğu nefesini bırakırken, gözünden düşen bir damlanın farkında dahi olmamıştı. Soğuk bütün bedenini esir alırken, merdivenleri ağır ağır inip, avluya gelmişti. Ne yaptığının farkında olmayan kadın, çaresiz ve çok üzgündü.

Şahin, ceketini çıkarıp öylesine bir yere bırakırken, kendisini sırt üstü yatağa bırakmıştı. Mavi gözlerini kapatıp bir süre dinlendirmiş, gecenin sessizliği ona iyi gelmişti. Zaten buraya gelip, havasını solumak bile bütün yorgunluğunu alıyordu. Baranın yokluğunda eksik bütün işlerle ilgilenirken, neredeyse hergün babası ve amcası ile konuşup, üç otelin gelir giderlerine bakıyordu. Buda onu yorgun düşürüp, erkenden yatmasına neden oluyordu. Avluda duyduğu bir kaç hışırtılı seslerle, gözlerini açıp odaklanmaya çalışırken, odasının kapısı büyük bir yavaşlıkla açılmıştı. Yatağından doğrulup oturur vaziyete geldiğinde, karanlıktan dolayı göremediği kişiye biraz daha odaklandı. Zayıf, orta boylu bir silüet, bir kaç adım atıp odasının zayıf ışığına yüzü denk geldiğinde, şaşırmıştı. Turuncu saçlı, mavi gözlü kadını görmüş ve hemen ayağa kalkıp yanına gelmişti.

Deli Ağa Tamamlandı...Onde as histórias ganham vida. Descobre agora