13 bölüm

17.9K 581 43
                                    

Melek ve yiğit, koşar adım çıktıkları bağ evinden, yolda rastladıkları bir at arabasıyla devam ederken, meleğin halsiz ve baygın bakışları yiğiti merakta bırakmış, göz hapsine aldığı ablasına bakıp, bütün yaşanan olaylara bir kez daha lanet etmişti. Ana yola geldiklerinde eskimiş tahta arabadan inerken, yiğit arabanın sahibine elini göğsüne koyup selam vermiş, uzaklaşan at arabasının arkasından ikili uzun süre bakıp durmuştu.

Ayakta durmakta zorlanan melek, yol kenarında sağına soluna bakınıp gördüğü odun kütüğüne oturdu. Üstü başı yırtılmış, yerde sürtünmekten dizlerinde ve ellerinde olan çiziklere baktı. Aslında fiziksel hiç bir acı hisettmiyordu. Çünki yaşayacağı acılar bunların yanında hiç bir şeydi. Mutsuzdu. Nasıl olmasın ki, başına gelmeyen şey kalmamış, suçsuzluğunu ispatlayacak hiç bir şeyi yoktu. Ölümü düşündü. Kocası baran ağanın tabancasını başına dayayıp çekeceği tetiği, infazının onun elinden verilecek olması, genç kadını bir kez daha yıktı. Uzun zamandır tuttuğu titrek nefesini dışarı verdi. Tutsa patlayacak gibi oluyordu.

Sesizce yerinde kıpırdamadan oturan kızın durumu fark eden yiğit, yanına yaklaşıp elini uzattı. Boğazını temizleyip dikkatini çekmek istedi.

"Abla, hadi gitmemiz lazım. Ağabeyim bağ evinde bizi bulamayınca çoktan aramaya başlamıştır." hadi" dedi. Başını kaldırıp yüzüne uzanan ele bir süre bakan melek, karasız bir şekilde yiğidin elini tutup gitmek için ayaklanmıştı.

"O ev kimin yiğit?"

Sorulan soruyla kaşlarını çatan genç adam, ne cevap vereceğini bilemedi. Nasıl derdi ki bağ evinde gördüğü aile tablosundaki resimlerden birisin de senin kocan baran ağa, vardı... diyemezdi. Kim neden ablasına zarar vermek istesin bilmiyordu. Ama ağabeyine o konaktan birisinin yardım ettiği kesindi. Melek sesiz kalan genç adama bütün öfkesiyle bağırdı.

"Konuşsana yiğit! Bütün bu olanları egelleyebilirdin. Hiç yaşanmazdı. Neden yiğit neden? Benim hayattan hiç bir beklentim yokken..." ağlamaya başladı genç kadın, hıçkırıklar arasında sözlerine devam etti. "Ağabeyin... belki ileride evlenip mutlu bir yuva kuracakken..."

"Haklısın abla, ama onu hiç dinledin mi? Ha! O sana kara sevdalı bilirmisin? Seninle yaşadığı her şey, ama her şey" eliyle başını gösterip "işte burada kayıtlı, bir anın eksiksiz, inan bana, evet saplantılı bir sevda, sonunun ölüm olduğunu bilmiyor mu sanırsın, denedim çok denedim. Allah benim belamı versin. Engel olamadım."

Ellerini gergince saçlarından geçirip yolan genç adam, yerdeki taşa sinirle tekme savurdu. Oda törenlerin gereğini az çok biliyordu. Kim isterdi ki, bile bile ölüme kucak açmayı, sadece kara sevdalı ağabeyi...

"Yiğit kardeşim yapma, ben bunları hiç bilmiyordum. Gerçekten. Biz, biz kardeş gibi büyüdük. O konakta bana en yakın siz ve yengemdi." İkili arasında geçen kısa bir sessizlikten sonra, melek bütün çaresizliği ile "peki şimdi ne olacak" dedi.

"Sen kocanın yanına dönüp, verilen hükmü kabul edeceksin. Bende ağabeyimi bulup buralardan kaçıracağım. Tabi benden önce bulmazlarsa, plan bu, üzgünüm abla, ama elimden hiç bir şey gelmiyor." Oda çaresiz gözlerle ablasına baktı.

"Üzülme kardeşim, senin suçun yok haklısın. Verilecek hükümde belli olduğuna göre, gidelim dedi."

Ana yolda az ileriden gelen siyah araç dikkatlerini çekmiş, yiğit eliyle dur işareti yapıp hızla yaklaşan arabanın önüne kendini atıp durdurmuştu. Son anda frene basan aracın sahibi, orta yaşlardaki adam sinirle indiği arabadan kahve gözlerini yiğit'e dikip bağırmaya başlamıştı.

Deli Ağa Tamamlandı...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin