33 bölüm

11.9K 535 58
                                    

Mehmet ağa, ağır hareketlerle arabasından inerken, ona yardım edip sağlam koluna giren, baş kahyası osman olmuştu. Fıratın ölümünden sonra ağalar onun haklı olduğuna karar verince, bu işten de paçayı sıyırmış, hayatına kaldığı yerden devam ediyordu. Melek ve fırat için çıkan ölüm hükmünün biri gerçekleşmiş, amcasının kurşunu ile hayata veda etmişti. Melek için ise verilen hüküm ortadan kalkmış, fırat ölmeden yazdığı mektubu baş ağaya göndermişti.

"Ben gerçekten çok sevdim. Melek beni ağabeyi gibi görse de sevdim. Başka hiç bir suçum yok. Hakkımda verilen hüküm kabulümdür. Ben onsuz zaten bir ölüyüm. Onun bu olayda hiç bir suçu günahı yoktur. Her şeyi ben planlayıp yaptım. Bu yazdıklarımı okuyorsanız çoktan aranızdan ayrılmışımdır. Babam anam haklarınızı helal edin. Meleğim sende çok mutlu ol..."

Fıratın yazdığı mektup dilden dile ulaşmışyürek yakmıştı. Gencecik delikanlı toprağın altındaydı. Hayat acıda olsa devam ediyordu.Bu zaman zarfında halil ve iki kuması çocukları ile karaduman konağından ayrılıp, kendilerine yeni bir hayat kurmuştu. Kalsalardı yüz yüze nasıl bakarlardı bilinmiyordu.

Mehmet ağa için şu hayatta tek önemli şey doğacak oğluydu. Yüzünde oluşan gülümseme ile başını sağa sola salladı. Sargılı olan kolunu pansuman yaptırmak için geldiği hastahane avlusunda, gördüğü mariaya derin bir iç çekerek bakmıştı. Hayatı boyunca tek aşık olduğu kadın yıllara inat hala çok güzeldi. "Ah babam ah, torak altında rahat yatarmısın bilmem." demişti.

Yıllar önce: Mehmet ve Maria...

Gençliğin verdiği o yıllarda, babasının emri ile istanbula tapu işlemleri için giden mehmet, bitmek bilmeyen mühürler, imzalarla akşama kadar uğraşmıştı. Nihayet bitti derken, kapı önünde son bir kez kontrol etmiş, elindeki kağıtlar bir anda yere saçılınca, nefreti ayuka çıkmıştı. "Kim bu densiz" derken başını yerden kaldırmış, gördüğü mavi gözlerin büyüsüne o an kapılmıştı.

Maria ise, o yıllarda özel bir kolejde ingilizce öğretmenliği yaparken, müdürün ısrarı ile gerekli evrakları yaptırmış, tam unuttuğu kimliği aklına gelince geri dönmek zorunda kalmıştı. Devlet dairesi önünde, iki dikkatsiz genç insanın yaptığı hata, onların yere çöküp dağılan kağıtları toplaması ile bitmiş, başını kaldıran kadın, ona sıcacık bakan ela gözlerle karşılaşmıştı. Fakat genç adamın buralardan olmadığı bariz belliydi. Altında siyah bir pantolon, üzerinde eski bir ceket ve başında kahve tonlarda şapka bulunuyordu. Onun giyim kuşamından cahillik aktığını anlamıştı. Ayağa kalkıp, tam yoluna devam edecekken "bayan" diye bir ses duymuş, arkasını dönüp ela gözlere bakmıştı.

Mehmet, o anın büyüsünden çıkar çıkmaz, elinde olan farklı bir kağıdı görünce, ağır adımlarla giden genç bayana seslenme ihtiyacı duymuştu. Biraz utangaç tavırla göz göze geldikleri an, elindeki kağıdı uzatıp "bu senin herhal" demişti. İki uyumsuz ten arasında birbirine değen parmaklar elektrik çarpmışa dönmüştü.

Deli Ağa Tamamlandı...Where stories live. Discover now