Bölüm 6

11K 371 129
                                    

6. BÖLÜM

Çeviri:Nieklaus&Taemin-ah

Luhan yavaşça kapıyı kapattı, gizlice merdivenlerden çıktı. Odasının kapısını açtığında Victoria yatakta oturmuş onu karşılamayı bekliyordu.

''Dün gece neredeydin?'' sordu.Luhan ne cevap vereceğini bilmiyordu, huzursuz hissetti. 

''Ben..Ben..Minseok'un evindeydim.'' Yalan söyledi. ''Matematikte ona özel ders vermemi istedi.'' Tekrar güvenini kazanırken ekledi. 

''Oh?'' Victoria dudaklarını oynattı, tamamiyle ikna olmamıştı.

Luhan yere baktı. ''Gerçekten üzgünüm, dün onlarda kalacağımı söylemedim.'' 

''Sorun değil.Ama bir dahaki sefere beni haberdar et tamam mı?'' Parmağını ona yöneltti. Luhan başını salladı. 

''Pekala önce duş al. Bende kahvaltı hazırlayacağım.'' gülümsedi ve Luhan'nın poposuna yavaşça vurdu. 

Luhan sızlandı,Victoria bunu farketti. ''İyi misin?'' gözlerin kırpıştırdı. ''O kadarda sert vurmadım.''

''Ben iyiyim.'' Luhan başını salladı. 

''Tuhaf davranıyorsun.'' Kendi odasına giderken söylendi. Ayak sesleri uzaklaştığında Luhan rahat bir nefes aldı ve aynaya bakmaya gitti. Yansımasına baktı, boynunun sol tarafında ısırık izi vardı. Tekrar Yifan'ı hatırladığında berbat hissetti. 

Victoria gizlice kapıdan onü gözetliyordu. Oğlunun olgunlaşması karşısında gülümsedi. 

''Anne?'' Mutfağın kapısını ittirdiğinde annesinin çalıştığını gördü. ''Çok güzel kokuyor anne, bekleseydin sana yardım edebilirdim.'' Sandalyeye oturdu.

''Seni beklemek mi?'' Victoria homurdandı. ''Sen okulda derslerinin bitmesini beklerken bende senin eve gelmeni bekliyordum neredeyse açlıktan ölecektim.'' Luhan'nın eline kahve verirken imalı bir şekilde göz kırptı. 

Luhan annesinin söyledikleri karşısında dondu. 

Victoria başladı. ''Annen dün gece Minseok'ların evinde olmadığını biliyor. Akşama doğru geldi ve evde olup olmadığını sordu hasta olduğunu sanmış. 2 gündür okula gitmiyormuşsun. Bana bunu açıklar mısın tatlım?'' Bir cevap beklerken elleriyle masaya vuruyordu. 

''B-ben uh.. Ben dün..'' sustu. 

''Dün gece neredeydin? Ne yapıyordun?'' Victoria onu sorguya çektikçe Luhan geriliyordu. 

Luhan hakkında diğer bir gerçek; annesine yalan söylemezdi. Vereceği cevap karşısında kızarmadan duramıyordu, öylece söyleyemezdi. 

''Hazır değil misin?'' Victoria sorguya devam etti. ''Bunun için bekleyebilirim.'' masaya vururken gülümsedi. Victoria oğlunun geçersiz bir sebep yüzünden okulu asmayacağını biliyordu, Luhan annesinin bu konularda sıkı olduğunu farketti. 

''lütfen sorma.'' Luhan yüzünü elleriyle kapatırken söyledi. 

''Ben senin annenim. Bilmeyede hakkım var.'' Victoria çıkıştı. 

''Biliyorum.'' dedi Luhan ''Ama söyleyemem, bu utandırıcı..'' hala yüzün kapatıyordu. 

''Senden utanacak olsaydım iyi bir annede olamazdım. Böyle düşün.'' Onu ikna etmeye çalıştı. ''Şimdi söyle bana.'' gülümsedi, aniden birşey farketti. 

''Neden boynunu kapatıyorsun? Ne oldu?'' 

Luhan hızlıca cevapladı. ''Hiç bişey, soğuğa yakalanmışım.'' Ama bunun için çok geçti, Victoria boynundaki havluyu çekti ve izleri gördü.

''Anne.'' Luhan yalvardı. ''Bakma.'' boynunu kapamaya çalıştı.Victoria alışılmadık bir şekilde sırıttı. 

''Kim yaptı bunu?'' Victoria sordu. 

''Söyledim ya anne sinek ısırığı.'' 

Victoria güldü. ''Luhan sinek ısırığının nasıl göründüğünü biliyorum, bunlar çok farklı.'' Boynunu işaret etti. 

Luhan pes etti. Köşeye sıkışmıştı. Annesine dürütsçe yanıt vermeye karar verip derin bir nefes aldı. 

''Seks mi.. yaptın?'' Victoria sordu, Luhan'nın rahatça konuşmasını istiyordu.Başta kızardı ve bakışlarını kaçırdı. 

Victoria bunun ne demek olduğunu biliyordu. Onun için sessizlik ''Evet.'' demekti. 

''Nasıl biri?'' 

''Bilmiyorum.'' Luhan yere baktı. 

''Yakışıklı mı?'' 

Luhan başını salladı. 

''İyi biri mi?'' 

''Belkide.'' 

''Büyük olanından mı?'' (Şeyini kastediyo dsgsdfg ) 

Luhan gözlerini kocaman açtı. ''Anne!'' 

Victoria sadece güldü. ''Tamam o zaman.'' kıkırdadı. ''Erkek arkadaşın mı?'' 

''Tabiikide değil!'' Kafasını sallarken cevapladı. 

''Ondan hoşlanıyor musun?'' 

Cevaplamadı. O bir erkekti, çok az görüşmüşlerdi bunu kabul etmesi iiçin zamana ihtiyacı vardı. Victoria bu soruyu sormaması gerektiğini anlayıp başka bir soru sordu. 

''Adı ne?'' Çayından bir yudum aldı. 

''Yifan.'' adını söylediğini farkedince aniden ellerriyle dudaklarını kapadı, annesi gülüyordu. 

''Yifan?'' Başını salladı. ''Güzel isim bir dahaki sefer onu buraya getir. Onunla tanışmak istiyorum''

''Bana kızgın değil misin?'' Luhan utangaç bir şekilde sordu. 

Cevaplamadan önce cıkladı.(diliyle yaptığı hareket yazıcam anlamıcanız diye cık cık cık yapayım dedim dsfgs ) ''O zaman torunlarım olmayacak.'' Victoria güldü. ''Ama senin yaptığın her tercih beni mutlu eder.'' Gülümsedi. ''Sadece bir yere giderken bana haber ver.'' Bir çay daha doldurd. ''Ve lütfen dersleri atlama.'' 

''Atlamayacağım.'' parmaklarıyla oynarken cevapladı. 

''Dün Tao buraya geldi.''Victoria söyledi. 

''Neden?'' Meraklı bir şekilde sordu.

''Sana bakmaya gelmiş burada olmadığını görünce çok üzüldü.'' cevapladı. 

Tao'yla olan buluşmasını unutmuştu. Çocuğa verdiği sözü hatırladı. 

''Aman tanrım!'' Luhan endişeli bir şekilde söyledi. 

''Ne-ne?'' Victoria sordu. 

''Gitmem gerekiyor anne. Tao'yla görüşmeliyim.'' Hızlıca koştu. 

Koşabildiği kadar hızlı koştu, koşarken aklından küfrediyordu, Jessica'nın evine vardı. Kapıyı hızlıca tıklattı. ''Abla!'' 
''Bekle geliyorum.'' Bir kaç dakika sonra Jessica kapıyı açtı. 

''Luhan, bu ne güzel bir sürpriz.'' gülümsedi. 

''Tao'yu görebilir miyim?''

''Tabiiki.'' Jessica başını salladı. '' Odasında, içeri gir.'' Luhan'nın girebilmesi için geri çekildi. 

''Yukarı çık, sola dön 2. oda onun odası.'' Jessica tarif etti. 

''Tamam teşekkürler.'' Luhan hızlıca merdivenlerden çıktı. İçeri girmeden önce kapıda durdu. Nazikçe kapıyı tıklattı. 

''Tao? Lulu burada.'' 

Ama ses yoktu. 

Yavaşça kapıyı açtı. Tao yatağına oturmuş camdan dışarıyı izliyordu. Tao'nun bu hai suçlu hissetmesine sebep olmuştu, çocuğa verdiği sözü tutmamıştı. Suç ortağı Yifan'a içinden küfretmeden duramadı. Bir kaç adım atıp Tao'nun yatağına doğru ilerledi. 

''Tao.'' Düşük ses tonuyla seslendi. ''Özür dilerim ben -'' 

''Yalan söyledin!'' Tao ıslak suratıyla ona baktı. ''Bana söz verdin dün benimle oynayacaktın ama orada değildin!'' 

''Tao..'' nefes aldı. ''Ben sadec-'' 

''Senden nefret ediyorum!'' 

Luhan onun yanına oturdu ve hızlıca ona sarıldı. ''Üzgünüm Tao sözümü tutamamak istemezdim. Beni affet.'' Luhan özür diledi. ''Seninle bugn oynayacağım tamam mı?''

''Tamam.'' Panda burnunu çekti. Şimdi iyi görünüyordu. ''Lulu boynuna ne oldu? Her yeri kızarmış.'' 

Luhan hızlıca avcuyla izleri kapattı. ''Hiçbirşey.'' 

''Ah dün neden gelemediğini anladım. Dracula seni ısırdı değil mi? Televizyonda gördüm! Dracula insanların boynunu ısırıyor ve bir sürü iz bırakıyor.'' Tao gözlerini kocaman açtı, çok sevimli görünüyordu. ''Bu Dracula çok kötü.'' 

Luhan güldü. ''Evet öyledir.'' Elini boynundan indirdi. 

'Özür dilerim Tao. Yalan söyledim.' 

''Burada bekle Lulu! Senin için birşey getireceğim.'' Luhan başını salladı, Tao çekmecesini açtı ve birşey aldı. Luhan'nın yanına geri döndü.

''Tadaa!'' Luhan'a elindeki yarabantlarını heycanlı bir şekilde gösterdi. 

''Boynuna yapıştırayım.''' Tao Luhan'nın boynuna yapıştırdı. ''Bak. Oldu!'' 

Tao'nun verdiği hediye karşısında Luhan ona gülümsedi. 

''Draculayla bir daha oynama '' Tao sevimlice uyardı. ''O kötü. Sadece benimle oyna tamam mı?''

''Tamam Tao.'' Luhan başını salladı. ''Seninle oynayacağım.'' 

1 saat oyun oynadıktan sonra küçük çocuğun uykusu geldi. Luhan onu kucağına alıp yavaşça yatağa yerleştirdi. Küçük çocuğu yatağa yerleştirdikten sonra aşşağı indi Jessica'da bulaşıkları bitirmek üzereydi.
''Abla?'' seslendi. 

''Oh tatlım.'' hızlıca ıslak elini havluyla kuruladı, diğer elide buzdolabındaydı. ''Gel otur, sonrada kekin tadına bak.'' Buzdolabını açtı ve bir kap çıkardı. 

''Tao uyuyor mu?'' Jessica sordu, karşısına oturdu. 

''1 saat oynadıktan sonra uyuyakaldı.'' Luhan güldü. ''Dün onu üzdüğüm için özür dilerim.'' 

''Sorun değil.'' Elini salladı. '' O sadece bir çocuk.'' 

Jessica kekten bir parça Luhan'a verdi. ''İşte.'' dolu ağzıyla konuşmaya çalıştı.

''Tadı güzel mi?'' 

''Evet!'' gülümseyerek cevapladı. 

''Güzel. Çilekli yaptım. '' ekledi. Gözü Luhan'nın boynundaki yarabantlarına kaydı. 

''Luhan boynuna ne oldu? Bir sürü yarabandı yapıştırmışsın.'' boynunu işaret etti. 

''Oh.'' Luhan onlara dokundu. ''Sabah Taoyla oynarken o yapıştırdı, ve dün bisikletten düştüm.'' Luhan hızlıca konuyu değiştirdi. 

''Eşin nasıl?'' 

''İyi.'' Jessica güldü.''Dün beni aradı ve haftaya geleceğini söyledi ikimizide çok özlemiş.'' 

Luhan gülümsedi. 

''Vic nasıl?'' 

''İdare ediyor. Şimdi yürüyor bana yemek bile hazırlıyor.'' Luhan gülümsedi.

''Bu çok iyi!'' Jessica güldü. '' Boş olduğu zamanlar beni ziyaret etsin böylece yalnız olmam.'' Seslice güldü. ''Yada bunu ben yapmalıyım. Muhtemelen daha yeni düzeliyordur.'' 

''Peki söylerim.'' Keki yerken söyledi. 

''Luhan unutmadan söyleyeyim yarın dağıtım yapmana gerek yok.'' Luhan'a portakal suyu koyarken gülümsedi. 

''Neden?'' Teleşlı bir şekilde sordu. ''Biri şikayet mi etti?'' Aklından geçen ilk isim 'Yifan'dı 

''Ondan değil.'' Açıklamadan önce kafasını salaldı. '' 3 tane eve dağıtım yapılıcak buraya yakın ve hepsi yanyana bu yüzden gerek yok.'' 

''Oh anladım.'' Luhan derin bir nefes aldı. 

''Zengin adamı biliyorsun değil mi? Bu sabah beni aradı bu hafta ona süt yollamamızı istemedi.'' Jessica kekten ısırık alırken söyledi. 

''Oh.'' Luhan yemeyi bıraktı ve teyzesine baktı. Jessica'da ona baktı. 

''İyi misin?'' Elini salladı. 

Luhan aklındaki düşünceleri atmak istercesine kafasını salladı. ''Evet. İyiyim.'' Zorlukla gülümsedi. Jessica başını salladı ve daha fazla şey sormadı. 

''Abla şimdi gitsem iyi olur, annem bekliyordur.'' Luhan ayağa kalktı gitmeden önce eğildi. ''Kek ve meyve suyu için teşekkürler!'' 

''Önemli değil tatlım.'' dedi Jessica ve o uzaklaşıncaya kadar kapıda bekledi. Luhan başka sokağa girdiğinde içeri girdi. 

O zaman 1 haftalığa gitti demek mi bu?Yifan.. Şimdi ne yapıyorsun? 

Luhan düşünerek yürüyordu. Etrafına bakmıyordu bile, birinin omzunu tutup onu sarstığını hissetti.

''Lulu!'' Minseok seslendi, hala omzunu sarsıyordu.

Luhan ona döndü. ''Baozi?!'' Luhan ona baktı. ''Burada ne yapıyorsun?'' 

''Cidden?'' Minseok gözlerini kaydırdı.''7 kez seni aradım ama hiçbirini cevaplamadın.'' 

''Oh bir sorun yok Baozi sadece yorgunum.Özür dilerim.'' Luhan gülümsedi. 

''Sorun değil.'' Minseok fırçaladı. 

''Burada ne yapıyorsun?'' Birlikte yürürken Luhan sordu. 

''Amcamlardan dönüyorum, bizim eve yakınlar. Eve giderken seni gördüm.'' gülümsedi. 

''2 gündür seni göremiyorum.. Hey! Geçtiğimiz 2 gün boyunca ne yaptın?''Minseok aniden ses tonunu değiştirdi. 

''uh...''Luhan yere baktı. ''Hastaydım, evde dinlendim.'' 

''Ve son olarak bana söylemeliydin, senin en yakın arkadaşın olduğumu düşünmüştüm!'' Minseok tısladı ve bakışlarını başka yerlere yöneltti. 

''Pekala. Özür dilerim. Özür dilerim.'' Luhan üzgün surat ifadesiyle ard arda tekrarladı. 

''Hep böyleydin!''Minseok onun kafasına vurdu ve güldü. 

''B-bekle.'' Luhan'ı omzundan tutup ger çekti. ''Nereye gidiyorsun?'' 

''Evime doğr-'' Luhan sözünü tamamlamadan önce etrafına baktı ve büyük evi gördü.

''Neredeyim ben?'' Luhan gözlerini kıpıştırdı. 

''Ne düşünüyordun Lulu? '' Xiumin kaşlarını çattı. '' Ve bu evin etrafında neden yürüyorsun?'' Minseok parmağıyla işaret etti Luhan'da parmağı takip etti. Yifan'nın evini gördüğünde şok oldu. 'Burada ne işim var?B-bu Yifan'nın evi..'

Minseol yanağını dürttü.''Beni duyuyor musun? Neden o eve bakıyorsun? Bildiğim kadarıyla zengin adamın evi burası.'' Luhan'a bakıp iç geçirdi.

''O adamı tanıyor musun?'' 

''Hayır.'' Luhan sustu ve ardından etrafına bakındı. ''Hadi gidelim.'' Luhan Minseok'u çekiştirdi.

''Yavaş ol Lulu!'' Minseok onu yatıştırmaya çalıştı. ''Biliyorsun koşmada iyi değilim.'' 

''Bunu söylemene gerek yoktu.'' Luhan gözlerini kaydırdı. Belli bir tempoda yürümeye devam ettiler.
-----------------

Kris hasta hissediyordu, Chanyeol'un dikkatini bile çekmişti. Bu toplantının sıkıcı olacağını biliyordu Chanyeol için o kadarda sıkıcı değildi. Kris'in hapiırması Chanyeol'un dikkatini çekti. 

''Grip misin?'' Chanyeol sordu. Kris ona baktı ve direk bir şekilde cevapladı. '' Belli olmuyor mu?'' Kris kalemiyle oynarken gözlerini kaydırdı. ''Chanyeol bu cidden berbat, gelmeden önce toplantının konusunu bilmeliydin.''

Buna rağmen Chanyeol güldü, Kris'in kızgın olması onu eğlendiriyordu. ''Neden? Kore'deki birini mi özledin?''

''Belki.'' Kris gözlerini kaydırdı. ''Bu seni ilgilendirmez, Chanyeol.''

''Dur tahmin edey-'' Chanyeol konuşmaya başlayacakken, Kris sözünü kesti. ''O aklına gelenden daha iyi.'' 

Chanyeol duyduğu ''o'' kelimesiyle dondu. (Burda 'he' var ondan  ) 

''Erkek mi?'' Chanyeol dondu. '' Erkeklerdende hoşlandığını bilmiyordum.'' Patronu-ayrıca-arkadaşının seçimine güldü. 

Kris Chanyeol'un suratına baktı ve durakladı. ''Ben cinsiyeti ne olursa olsun sevdiğim insanla olmak istiyorum.'' 

''O zaman aşık mısın?'' Chanyeol kaşlarını kaldırıp sordu. 

''Öylede diyemem ama birgün olacağıma eminim.'' Kris cevapladı. 

Chanyeol başını salladı aralarındaki kısa sürelik sessizlikten sonra Kris arkadaşına bu konuda soru sormak istedi. 

''Peki ya senden ne haber?'' 

''Dün gece seviştik.''Chanyeol güldü. '' Onu görmek için sabırsızlanıyorum, geriye dönersek onu gerçekten seviyorum.''

''Birine aşık olduğunu bilmiyordum, hep cebinde yedek bulundururdun.'' 

''O öncedendi, onunla herşey değişti.'' Göz kıptı. 

''Anladım, aferin sana.'' Kris önündeki dosyalarla meşguldü, Chanyeol onu rahatsız ederse onu öldürüceğin biliyordu. 

Bir süre dosyalarla ilgilendikten sonra Chanyeol onu dürttü. ''Kris.''

''NE VAR?!'' Kris bağırdı ama Chanyeol onu sakinleştirdi. '' Şurdadaki adamı görüyor musun? Yaşlı adamın yanında oturan gösterişli çocuğu.'' Karşılarında olan çocuğu işaret etti. 

Kris, yabanacıların parmakla gösterilmesini hoş bulmadığı için Chanyeol'un eline vurdu. ''Ne olmuş ona?'' 

''Sabahtan beri bize bakıyor ama ben seninle ilgilendiğini düşünüyorum.'' Chanyeol güldü. 

''Ama ben ilgilenmiyorum istiyorsan sen çıkabilirsin.'' Kris gözlerini kaydırdı. 

''Çoktan denedim.. ama işe yaramadı.'' Chanyeol yanaklarını şişirdi. 

''Çok kötü olmuş.'' Kris güldü. ''Neden ilk etapta erkek arkadaşın olmasını önemsiyorsun?'' 

Chanyeol sırıttı ama Kris herşeyin berbat gittiğini görünce tısladı. 

''Sakin ol patron.'' Kris adamın konuşmasının bitmesini bekledi. 

Toplantının ilk bölümü bittiğinde Kris ve Chanyeol yiyeceklerin servis edildiği odaya gitti. Kris ilk bölümde sıkıldığını farkedip sosyalleşme kararı aldı kendi gibi aynı seviyede olan birkaç şşirket sahibiyle tanıştı onların 2-3 çalışanıylada Chanyeol tanıştı. 

Bir süre sonra Kris izin isteyerek, balkona çıkıp derin nefes aldı ve geyiği hakkında düşünmeye başladı. 

Xiao Lu.. Şuanda ne yapıyordur? diye düşündü Kris. Kris önündeki meyve suyundan içti. Sütü tercih ederim.. Luhan'nın tadı aklına gelince içinden küfretti. 

''Tsk! Burada olmamalıyım.'' Kris homurdandı. 

''O zaman ilk etapta buraya gelmeyecektin.'' Kris sese yöneldiğinde Chanyeol'un 'gösterişli' olarak tabir ettiği adamı gördü. 

''Üzgünüm.'' Eğildi.

''Oh Sehun.''

''Kris Wu.'' 

''Bana sadece Sehun de. Memnun oldum.'' Sehun resmi bir şekilde karşıladı. ''Birisi seni rahatsız ediyor değil mi?'' 

''Afedersin?'' Yeni tanıştığı bir adamdan böyle bir soru beklemiyordu. 

''Beni duydun.'' Sırıttı ve Kris'e yaklaştı. ''Sabahtan beri seni gözetliyorum.'' 

''Benimle flört mü ediyorsun?'' Kris sordu. ''Şunu söylemeiiyim ki ben ilgilenmiyorum.''

''Belki.'' Kris'in dudaklarına bakarken güldü. '' Seninle ilgileniyorum flört etmek için yeterli mi?''

''Çok garipsin.'' Kris alay edip kapıya yöneldi. ''Afedersiniz. '' Sehun'un yanından geçerken Sehun onun omzunu tuttu. '' Gerek yok.'' Sehun güldü. ''Önce ben ayrılayım, rahatsız ettiğim için üzgünüm.'' Aniden Kris'İn dudaklarını öptü ve kıkırdardı. 

''Yarın görüşürüz Bay Wu.'' Sehun kapıdan çıktı. 

Kris şok olmuştu,ama tepkisi biraz gecikmişti. Meyve suyunu içtikten sonra Chanyeol'u bulmak için içeri girdi. Sehun'nun köşede durduğunu farketti. 

Sehun Kris'in ona baktığını farkedince göz kırptı. Kris görmezden gelip Chanyeol'u aramaya devam etti.

Odada buluştuklarında Chanyeol sırıttı. ''Öpüştünüz.'' 

''Bir öpücük Chanyeol.'' Kris açıkladı. ''Bundan hoşlanmadım o yüzden varsayımda bulunma.'' 

Chanyeol kıkırdadı. ''Oh gerçekten mi ?O zaman neden öptüğünde geri çekilmedin?'' 

Kris arkadaşı tarafından sinir ediliyordu, ''Çeneni kapalı tutmazsan boğazını ayağımla ezerim.'' 

Chanyeol sinirli Kris'te uzaklaşırken ''Tamam'' dedi 

Yorgun hisseden Kris odasına gitti.Odasına girer girmez kendini yatağa attı. Sehun'nun yaptığını üzerinden atmaya yardımcı olmadı. 

Duvara yastık fırlatırken küfretti. Luhan'ı aramayı düşündü ama iletişim bilgilerinin olmadığını farketti. 

''Neden onu aramak isteyeyim? Delirmiş olmalıyım.'' uykuya dalmadan önce küfrederek gözünü kapadı, Luhan hakkında düşünürken sert bir şekilde mastürbasyon yaptı. 

------ 
Kris Hong Kong'a gideli 4 gün geçmişti, Jessica'nın dediği günden hesaplıyordu Luhan. Sınıftayken bile o adam hakkında hayal kuruyordu. Aklından resimler geçtikçe yüzü kızarıyordu. Nerede olduğunu farketmeden ayağa kalkıp masaya vurdu. 

''Aklımdan çık!'' Luhan bağırdı, saçlarını dağıttı ve acıyasıya kadar kafasına vurdu. 

''Hayal kurmayı bırak!'' Sınıf öğretmeni onu uyardı, tüm sınıf arkadaşları ona gülüyordu. Öğretmen tahtaya vurduğunda tekrar sessizlik sağlandı.
''Dersten sonra görüşeceğiz duydun mu?'' Yüksek sesle söyledi. ''Şimdi sandalyeyi kaldır.'' 

''Peki efendim.'' Luhan başını salladı ve sandalyeyi kaldırdı. 

''Güzel. Şimdi otur.'' sınıfın dikkatini çekmek için arkasındaki beyaz tahtaya vurdu. 

''Pekala, dediğim gibi..'' 

''Lu'' Minseok onu dürttü.

''Hm?'' Luhan başını çevirdi. 

''İyi misin?'' Minseok fısıldadı. 

''Evet.'' Luhan fısıldadı, Minseok konuşacakken öğretmeninin bakışlarına maruz kaldı. 

''Minseok, dersten sonra Luhan ve seninle görüşeceğiz.'' dedi öğretmen. (Çıkışa gelin laaağn sfgsd ) 

''A-ama neden?'' Minseok öğretmenin fısıldısını duyduğuna şaşırmıştı.

''Neden diye soruyor musun birde?'' Minseok'un masasına gitti ve tahta cetvelle sıraya vurduğunda Minseok irkildi. 

''Özür dilerim.'' 

''Şimdi dikkatinizi verin.'' Minseok sızlandı. 

''En azından yalnız değilim.'' Luhan güldü,barış işareti gösterdi. Minseok gözlerini kaydırdı.

--------------------------

Ders bittiğinde Minseok ve Luhan kütüphanediki kitapları alfabe sırasına göre düzenlemeye başladılar.

''Bu yorucu.'' Minseok elindeki kitabı rafa yerleştirdi. ''Alfabeden nefret ettiğimi biliyorsun değil mi?'' 

''Çoktan yoruldum.'' Luhan'ı dürterken sızlandı. 

''Baozi, şuan işin ortasındayım.'' Luhan tersledi. 

''Ama sadece..'' Minseok bir kaç saniye sonra farketti. ''Bana yine Baozi dedin!''

''Evet çünkü bu sana uyuyor.'' Luhan güldü. ''Şikayet etmeyi kesersen sana bubble tea ısmarlayacağım.'' 

Ismarlamayı duyan Minseok'un yüzü parladı. ''Yay! Tamam!'' Gözlerini daraltıp Luhan'a baktı. ''Bana istediğin gibi seslenebilirsin.'' 

Luhan gülümsedi ve işlerine geri döndüler.

İkiside kitapları yerleştrimeyi bitirdiğinde neredeyse saat öğlen 3'tü. Minseok bubble tea için heycanlı ve minnettardı.

----------------
Okullarının yanındaki Bubble Tea satan dükkana yürürlerke,n "Bubble tea bizi bekliyor," diye kıkırdadı Luhan.

İçeceklerini aldıktan sonra, dükkanın yakınındaki bir parka oturdular. 

"Burnumu özel hayatıma sokmak istediğimden değil Lulu," kendi kendine konuşmaya başladı Minseok, "Ama belki de aşıksın?" Luhan ona baktı,

"N-Ne?" 

Minseok yalnızca içini çekti ve "Şu son birkaç gündür alışılmadık şekilde davranıyorsun," dedi. "Daima onu ezmekten başka çıkış yolunun olmadığını düşünen genç bir kız gibisin." 

"Değilim," diyerek kafasını salladı Luha,n masumu oynuyordu ama Minseok gözlerini ona dikmişti, Luhan'ın akıllıca yalana başvurduğunu biliyordu. Luhan yalnızca içini çekti, tekrardan mağlup olmuştu. 

"Yalnızca onun hakkında ne hissettiğimi bilmiyorum." Minseok bu konuyla ilgili daha da meraklanmaya başlamıştı.
"Onun seni sevdiğini düşünüyor musun?" diye sordu fakat Luhan cevaplamadı. Minseok çok soru sorduğunun farkına vardı ve yavaşladı. "Ya da en azından senin gibi?" 

"Emin değilim," diye mırıldandı ama onu duygularından kurtulup onu neşelendirmek için silkelendi.

"Zaten neden beni sevsin ki?" diye kıkırdadı. "Ayrıca, bir ilişkisinin olup olmadığını bile bilmiyorum. Ama eğer varsa," çayını yudumladıktan sonra devam etti."Sevgilisi ile karşılaştırıldığında ben bir hiçim." 

Minseok, "Sen sensin" diyerek karşı çıktı. "Kendini diğerleri ile karşılaştırma, anlarsın, diğer herkes bizden farklı. Karşılaştırılacak bir şey yok çünkü gerçekler ve bizim kişiliğimiz çok bariz." 

"Teşekkürler," diyebildi sadece Luhan. En yakın arkadaşının sözleri ile hafiflediğini hissetti.

"Bir gün benimle tanıştır, tamam mı?" Hafifçe Luhan'ın omzuna vururken Minseok gülümsedi. Luhan bunu yapmanın imkansız olacağını düşünerek yalnızca güldü.
________________________________________
Uzun süren bir duştan sonra, Kris banyodan çıktı ve kendini hala ıslak olan saçıyla yatağa attı. Kore’ye gitmek istemesini sağlayan konferanstan sonra kendini yorgun hissetmişti. Hong Kong’da geçirdiği günler bütün günlerini öldürüyordu ancak başka bir şansı yoktu. 

Uyumak üzereydi ancak kapıdan gelen birkaç tıklama duydu ve tısladı. Görünüşe göre kapı vuruşları kabaydı. Zaten Chanyeol’ü bekliyordu, kapıya doğru yürüdü ve öfkeli bir şekilde açtı.

‘’Chanyeol, sadece-‘’ Kapısında Chanyeol yerine başka biri göründüğünde durdu. Karşısındakinin beklentilerini umursamadan adama, ‘’Uyuyabilir miyim?’’diye sordu.

Sehun yalnızca sırıttı.

‘’Ne istiyorsun?’’

Cevaplayamadan, Sehun’u, onu kapının önünde bırakarak içeri girdiğini gördü. ‘’Sehun, şimdi olmaz. Yorgunum.’’ Kris can sıkıcı bir şekilde tısladı ancak kendini sakin tutmaya çalıştı. 

“Anahtarımı içerde bıraktım ve odam kilitli, bir geceliğine burada kalabilir miyim?” Sehun nazik bir şekilde sormuştu ama yine de sesinde biraz edepsiz bir hava vardı. Kris, sesindeki bu havayı görmezden gelerek iç çekti. “Beni rahatsız etme.” diye uyardı.
“Pekala!” dedi Sehun neşeyle. Kris ise yatağın diğer tarafına geçip uzandı ve aynı zamanda Sehun’la arasındaki mesafeyi koruyordu. 
“Tekrar söylüyorum, beni rahatsız etme.” Kris onu bir kez daha uyardıktan sonra uyumak için gözlerini kapadı. Sehun ise sadece başını sallamıştı.
Dakikalar geçmişti, Sehun uyuyamamıştı. Başlangıçta, uykusuzluk çekiyordu. Ne yapabileceğini düşünürken yanındaki adama göz gezdirdi. Sehun onu seksi buluyordu – geniş omuzlarını, gözlerini, fazla pembe olmadığı için erkeksi imajını koruyan dudaklarını…
Kendine karşı koymaya çalışsa da yavaşça Kris’in dudaklarına doğru eğildi. “Çok yakışıklısın, Kris.” diye fısıldadı Sehun. “Bunu biliyor muydun?” Dudaklarını nazikçe Kris’in dudaklarına bastırdı. ‘Tadı çok güzel, işte şimdi sertleşiyorum’ diye düşündü Sehun. ‘ Seni istiyorum Kris.’

Sehun, Kris’in pantolonunun düğmelerini çözerek hapsedilmiş uzunluğu dışarı çıkardı. Ona göre kusursuz bir şekilde büyüktü ve buna hayran kalmıştı. Sehun cilveli bir şekilde penisin başını yalamaya başladı. Kris’in korkuyla geri çekilmediğini görünce, gittikçe derinleşen yalama işlemine devam etti.
Öte yandan Kris, sıcaklık ve rahatsızlık hissederken aynı zamanda zevk alıyordu. Bir şeylerin doğru olmadığını biliyordu. Yavaşça gözlerini açıp aşağı doğru baktığında, Sehun’un ağzının açık ve penisinin de onun ağzında olduğunu görmüştü. 
Kris nefes nefese kalmıştı, “N-Ne yapıyorsun sen? Du-“ lafını bitiremeden, Sehun uzunluğu çekerken hızlı bir şekilde emmeye başlamıştı. Kris gözlerini şaşkınlıkla kocaman açtı.
Sehun hareket etti. “Bunu istediğini biliyorum.” Kris’in boynunu öpmüştü. “OOOOOOOOOOOOOOOO?” Kris azar azar nefes alıyordu, ne karşılık verebiliyor ne de kabul edebiliyordu.

‘’Sana yardım etmeme izin ver,’’ dedi Sehun Kris’in uzunluğunu bu sefer daha saldırganca emerken. Penisi çekerken kavradı ve aynı anda başını emdi. Kris sadece hafifçe derin nefesler alıyordu ve gözlerini kapadı. Luhan’ın yüzünü görünce daha da sertleşmişti. Luhan’ı gördüğü anı hatırladı, yatağa bağlanmış bir şekilde, nefes nefese anlamsızca soluk alırkenki ağzının içinde penisi bulunan yüzünü hatırladı. Çocukla ilgili her şey zihnine gelmişti. Xiao Lu…

Kris gözlerini açtı ve Sehun’un hala penisini emdiğini gördü ancak hissettiği yalnızca zevkti, Luhan’ın ağzı ile karşılaştırıldığında özel bir şey yoktu, kesinlikle çok farklıydı. 

Orgazm olmayı beklemeden Sehun’u itti ve dolaba doğru yürüyüp duş almadan önce astığı kot pantolonunu çekti. Pantolon giydikten sonra beyaz bir tişört giydi. Ayakkabılarını da giyip çantasını kavradı ve kapıya gitti. Dışarı çıkmadan önce Sehun onu durdurdu.

‘’Bekle! Nereye gidiyorsun?!’’ diye sordu.

‘’Dışarı gidiyorum. Burada uyuyabilir yada istediğini yapabilirsin. Yalnızca odadan çıkmadan önce, anahtarı içeride bırakmadığından emin ol.’’Kris kapıyı açtı ve Sehun’u allak bullak olmuş bir şekilde bıraktı.

________________________________________
Luhan ödevinden sonra susuzluğunu gidermek için aşağı inip bir bardak su aldı. Ardından kapıyı açıp huzurlu bir şekilde uyuyan annesini kontrol etti, onun rahat olduğundan emin oldu ve ardından kapıyı yavaşça kapatıp odasına döndü. Yatağa yattığında aklında birden bire bir erkek fotoğrafı geldi.
“Yifan,” diye fısıldadı Luhan ve uykulu gözlerini kapadı. 

ç/N: Bölüm sırasında bana büyük yardımları dokunan 1llionairebitch arkadaşıma teşekkür ederim (: -taemin 
Biraz gecikti taşınma işlerinden dolayı kusura bakmayın 

MILKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin