güneşin doğuş ezgisi | ikinci ön okuma

6.3K 394 85
                                    

Evet, merhabalar! Yine bir ön okumayla karşınızdayım. Bu on okumada da yeni bir karakteri ve ilk bölümde çokça gördüğümüz Buğra' daha yakından tanımanızı istedim. Keyifli okumalar dilerim, yorumlarınızı benden eksik etmemeniz umuduyla!^^

Bölüm Şarkıları:
1. The Civil Wars - Talking in Your Sleep (Audio)
2. The Civil Wars - Dance With Me To The End Of Love
3. JBM – Red October

güneşin doğuş ezgisi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

güneşin doğuş ezgisi

Mayıs ayını katleden bir karanlık hakimdi gökyüzüne, kara yağmur bulutları çatacak bir yer arıyor gibiydi. İçime çektiğim hava ciğerlerimi yakarken oturduğum banktan kalkıp savsak adımlarla birkaç metre ileride gözüken iskeleye doğru ilerlemeye başladım, sol yanımda olduğu gibi hırçın mavilik şakıyordu. Kayalara çarpan dalgaların öfkeli melodisi kulaklarıma ulaştıkça yumuşak bir tebessümle kıvrılıyordu dudaklarım, omuzlarımın arkasında sırtımı döven saçlarım dalgalara karşı hâlâ sapasağlam duran kayalar kadar inatçıydı. Tüm kırıklara rağmen varlığını belki de bir inat uğruna sürdürecek kadar gurur delisi belki, belki de bunların hepsi benim zihnimde canlanan birer abartıdan ibaretti. Başkaları için. Başkaları...

İskelenin ucuna geldiğimde durup bulunduğum yerin nemli oluşuna aldırmadan oturdum ve kulaklığımı takıp en son dinlemekte olduğum şarkıyı başa sardım. Fransızca bir şarkıydı, kadının ne dediği konusunda hiçbir fikrim yoktu ama şarkı tamamen içine çekiyordu. Gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım, soğuk soğuk esen rüzgâr dalgaların kayadan seken köpüklerini tenime sürdüğü sırada gökyüzü bağrındaki ağırlıkları o an bırakmak istemiş olacak ki minik bir damla yağmur burnumun ucuna düşüverdi. Aheste bir tebessümle gülüp ellerimi biraz arkamda kalacak şekilde tahta iskeleye yaslayıp başımı geriye doğru yatırdım ve çisildemeye başlayan yağmuru tüm benliğimle kucakladım.

Yağmur, tek arkadaşım ve ben artık on altı yaşını gerisinde bırakmış biriydim. Bugün, 25 Mayıs'tı. Babamdan sonra tek başıma girdiğim on birinci yaşım. 

Yüzüme tatlı tatlı yağan yağmurla gözlerimi kapayıp denizin kokusunu canlandıran yağmur kokusunu soludum uzun uzun, sanki ciğerlerimdeki kalmayasıca yüklerin hepsi birer birer dökülüyordu o an.  Yağmur damlalarıyla senkronize olmuş gibiydiler, yağmur cana düşüyor ve düştüğünde canla beraber parçalara ayrılıyordu. Gözlerim bu düşünceyle kapanırken kulağımdaki şarkı değişip yerini bir başkasına bıraktığında müziğin neşeli ritmi o anki ruh halime epey tezat düşmüştü. Umursamadım; bu, yapmayı gün geçtikçe daha iyi öğrendiğim yegane şeydi. İnsanlara, olan bitene kulak tıkayabilmek gerekiyordu bazen; tabii bu 'bazen' diye kısıtlandırdığım süre zarfının benim için pek bir sınırı olduğu da söylenemezdi.

Çocukluğumda kutlanan doğum günlerime dair hatırama kazınan en belirgin şey sakladığım çocukluk fotoğraflarımdan ibaretti. Onların hepsine babam yanımdaydı ama kimin çektiğini hiçbir zaman öğrenememiştim, o kişinin annem olmadığını biliyordum sadece ve bu bile ona kızmam için son derece yeterli bir sebepti. Anaokulu ismi verilen okul öncesi hazırlık döneminde öğretmenimin üstünde mumlar yanan pastayı önüme koyunca oyun arkadaşlarım büyük bir neşeyle bana doğum günü şarkısı söylemeye başlamıştı. Korkmuştum, ürkmüştüm. Hatta bu muameleye daha fazla dayanamayıp kendimi tuvalete kilitlemiştim ve bu da kutladığımı net bir şekilde hatırladığım ilk doğum günüm olmuştu, babamın ölümünün üstünden sadece üç ay geçmişti. Bunun yanı sıra o gün tuvaletten annem gelene kadar çıkmadığımı hatırlıyordum; geldiğinde beni yatıştırmayı denememişti. Sadece ben çıkana kadar tuvalette beklemiş, bekliyor olduğunu belli etmek için topuklusuyla mermerde rahatsız edici bir ritim tutmuştu.

NOTA ♫ ♪ (Müzikten Bedenler #1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin