hissizliğin sınırlarındaki nota ♫ ♪

14.2K 606 179
                                    

Öncelikle kurguda zaman aşımı olduğunu belirtmem gerek, şu anda 2012'nin Aralık'ındalar.

Bu zamana kadar yazabildiğim, sanırım en uzun bölüm bu. Zor bir bölüm oldu, ağır oldu. Umarım kalbinize dokunur kalbime dokunduğu kadarıyla. Dün ekleyecektim ama LYS sonuçlarından sonra devam edemedim bir süre, iki günü iki saatlik uykuyla tamamladım bu yüzden yazım yanlışları elbet vardır, affola. Bölümü çoğunlukla telefondan yazmak zorunda kaldım... Yorumlarınızı bekliyorum, sevgiyle kalın.

Bölüm Parçaları:

1. Jorge Mendez - Cold (1 Hour Mix)
2. Evi Vine - Down

*Özel Öneri: Cloves-Don't Forget About Me (Me Before You)

Yirmi Yedinci Bölüm

27 Aralık. O gece dedem ölmüştü, üzerini beyaz bir çarşafla örtmüştük ve karnında, bedeni şişmesin diye bir bıçak duruyordu. Bir çınlama yayıldı kulaklarıma, başımın içinde bir sancı hissediyordum. Sanki biri bağırıyordu, kulağıma çok yakındı o biri; tüm ses sallıyordu beynimi. O gece öldü dedem. Oysa dedemi hiç tanımamıştım, hiç sarılmamıştık; onu birinci tekil aitlik ekiyle nasıl sahiplendiğimi bilmiyorum. Hayır, isyan etmiyordum; isyan değildi bu. Kabullenememek de değildi, sindirememek. Dedem ölmüştü. Hazmedemiyordu yüreğim, ciğerlerime bir şey ağır geliyordu ama bunlar nefes değildi, nefeslerim zaten boğazımda tıkanmıştı. Aralık ayındaydık, yağmur yağıyordu. Hava soğuktu alabildiğine, dedem ölmüştü. Havanın soğuğu bile yas tutar biçimdeydi. O an kendimden utandım. Ağlarsam düzelirdi belki, belki de dedem yeniden uyanırdı? Ağlayamıyordum. Suçluluk duygusu kaplıyordu içimdeki boşluğu ve ağlayamıyordum yine de.

Gözlerim yanımda duran adamın bileğindeki saate kaydı. Sabah ezanı okunalı iki saat kadar olmuştu ve hava sabahın da soğukluğunu taşıyordu. Siyah giysiler içindeki insanlarla doluydu cenaze namazı, bense aykırıydım hepsine. Basit bir kot ve kalın bir kazakla montum vardı üstümde, sanki yas tutmadığım belliydi kıyafetlerimden. Kendimden utanmak istedim, halim yoktu. Nasıl olmuştu anlamamıştım ama dedem ölmüştü. Son sözlerini de bana söylemişti üstelik, kendimi fazla hissediyordum bedenime ancak taşamıyordu da ruhum kalıplarından.

"Hakkınızı helal ediyor musunuz," diye sordu imam, cemaatten onay dolu bir ses yükseldi. Bense sustum, yapabildiğim en iyi şeyi yaparak sustum. Bir hakkım var mıydı üstünde ya da bir hakkı var mıydı üstümde, emin değildim.

İmam sorusunu iki kez daha yineledi, benim gibi susanlara denk gelmedim. Herkes haklarını helal ettikten sonra dağıldı cenaze. "İyi adamdı rahmetli," diyordu yanımdan geçen yaşlı adam karısına, kadın burun kıvırdı: "Hep o hayırsız oğlu mahvetti adamı. Yazık, toprağı bol olsun." Adam eşini susturmayı denese de pek başarılı olamamıştı, geç kalmıştı ve her şeyi duymuştum. Babam mahvetmiş babasını, inanasım gelmemişti. Babam kötü biri değildi ki, ellerimi bile tutarken parmak uçlarıyla dokunurdu avuçlarıma. Küçüktüm ama hatırlıyordum, hep saçlarımı öperdi uçlarından. Kötü bir adam olsaydı beni de sevmezdi, annemi nasıl sevsindi? Hem, iyi adamlar bilmez miydi sevgiyi?

Hafsa Hanım dik tutmaya çalıştığı omuzlarına binen yükün ağırlığında sendeleyerek ilerledi eşinin mezarına doğru, laf arasında duymuştum; Halit Bey'le yarım asırlık bir evlilikleri olmuş. Ciğerim yanıyor, demişti bir ahbabına; ciğeri parçalanıyormuş sanki. Onu çok fazla görmemiş olsam da bu kadar darmadağın olabileceğini hayal etmemiştim. Sözlerim, ucu kanlı birer ok gibi hedef almıştı göğüs kafesinin saklayıp sardığı et parçasını ama hiçbiri böylesine parçalara ayırmamıştı onu. Dile kolay elli yıl, çekilecek kahır mıydı? Bilemezdim.

NOTA ♫ ♪ (Müzikten Bedenler #1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin