❄1.BÖLÜM~OYUN🔥

70.8K 2.3K 1K
                                    

#Ruelle- Deep End

"Cehennem ateşini melekler yaktı."

1.BÖLÜM: OYUN

Gölgeler ne kadar da tuhaf, öyle değil mi?

Karanlık olmasına rağmen, açığa çıkabilmek için ışığa ihtiyaç duyuyor. Bir çok kişi onu bedenimizin yansıması sansa da, asıl yansıttığı şey ruhumuz.

Gölgeler, insaların içindeki kötülüğün yansıması bence.

Eve hızlı adımlarla ilerlerken de bunu düşünüyordum. Peşimden sürüklenen gölgem, içimdeki kötülüğün ne kadarını yansıtıyordu? Ya da ölü ruhumun, karanlığını?

İç çektim kendi kendime, her zamanki gibi boş vermek en iyisiydi.

Kapüşonumun şapkası ile yüzümü gizlemişken, gözlerimi adımımın bir kaç metre uzağına dahi kaydırmıyordum. Sokaklar da hiç kimse yoktu, herkes evlerine dağılmış ve ışıklarını çoktan söndürmüştü. Bense ışığım dışarıdaymışçasına vurmuştum kendimi yollara. Diğer kızlar gibi gece dışarı çıkmaktan da korkmuyordum, aksine ben hava almak için bir tek gece dışarı çıkıyordum. Korkmuyordum, çünkü dışarıdan hiç kimse tarafından fark edilmiyordum. Görünmez biriydim ben.

İstanbul'un kimsesiz sokakları eşlik ederken bana biraz daha hızlandım. Eve geç kalmıştım ve ne olursa olsun kendimi daha fazla tehlikeye atmamalıydım. Yaşadığım küçük gecekondu tekin olmayan çıkmaz sokakların birindeydi. Gerçi beni merak edecek veyahut benim için endişelenecek biri yoktu hayatımda, ihtiyacım da yoktu. Yıllardır kendi kendine yetmiş bir kızdım ben.


En son evimin olduğu sokağa girdiğimde az da olsa rahat bir nefes aldım. Belli aralıklarla yapılmış olan gecekonduların önünden geçip kendiminkinin önünde durdum. Anahtarı, omzuma geçirdiğim çantadan çıkardığım da yuvasına yerleştirdim ve bir çevirmede açılan kapıdan içeri girdim.

Kapıyı, kilitleme gereksinimi duymadan tekrar kapattım. Uzun zamandır yapmadığım bir şeydi bu, korkularımın üzerine yıllar önce tozlu bir çarşaf örtmüştüm. Eğilip ayağımdaki postalları çıkarmaya başladım, ardından üzerimdeki kapüşonu. Onuda çıkarınca siyah bir kot pantolon ve siyah sporcu atletiyle kalmıştım. Sıcaktan ve kalın giysilerden nefret eden biriydim fakat kendimi gizlemek için bazı şeyler şarttı.

İçeri girer girmez büyük bir oda karşılıyordu insanı. Sol tarafta büyük bir cam, hemen önünde eski bir kanepe ve tahta sehpa vardı, karşısında ise zorlukla aldığım bir televizyon. Sağ yanımda Amerikan mutfak tarzına uygun küçük bir düzen vardı. Karşı duvarda büyük bir kitaplık, hemen yanında ise odama açılan bir kapı. Sol tarafın sonunda ise lavabo mevcuttu. Küçük bir yerdi burası ama temizdi, ve bana fazlasıyla yetiyordu.

Odama doğru ilerlerken omzumda ki çantayı koltuğa öylesine fırlattım, anahtarı ise sehpanın üzerine koydum. Bir elimde kapüşon, odama girdiğimde önce onu astım ve ardından kapalı olan pencereyi açtım, sıcağa asla ve asla gelemezdim. Burda da öyle çok eşya yoktu, camın yanındaki tek kişilik yatak, ve hemen karşısında olan gardıroptan ibaretti. Eski bir halı ve komodin ile de tamamlanmıştı.

Tam içeriye gitmeye yeltendim ki gardırobumun boy aynasına takıldı bakışlarım. Dışarıdaki sokak lambasının ışığı içeri vurduğundan ışıkları yakmamıştım, bu yüzden loş bir ortam vardı, ama yinede kendimi seçebiliyordum.

Y A N G I NTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon