12. Bölüm

705 50 2
                                    

Şaşkındı, itiraz edememişti bile. Haftasonu Selda'nın partisine gidecekti, hem de Kerem Bey ile... Bir şekilde bu gereksiz durumdan çıkmalıydı.

Teknede o dakikalardan sonra Meri kızların yanından hiç ayrılmadı, güvenli bölge gibiydi kızların yanı. Ne Selda'nın, ne de Kerem Bey'in yüzüne de bakamıyordu, sessizce kendi köşesinde gecenin bitmesini bekledi. Eve döndüklerinde ise hissettiği yorgunluk sadece kafasındaki düşünceler sebebiyleydi, sabaha kadar gözünü kırpmadı.

Zahide ve Hülya, neşeli şekilde kalktıklarında ilk işleri Meri'yi sıkıştırmak olmuştu. Tekneyi, daveti tüm detaylarıyla dinlemek istiyorlardı. Yaşadıkları dışında güzel güzel anlattı Meri'de, seviyordu bu iki kadını, niyetleri iyiydi. Sonra da devam etti rutin işine... Kızlar zaten ona hep iyi geliyordu, dağıtmış oldu biraz kafasını. Kendi kendine tembihlemişti, artık bu adamın herhangi bir hareketine gereksiz bir anlam yüklemeyecekti ama haftasonu yaklaştıkça gerginliği artıyordu, hala Selda'ya gelemeyeceğini söyleyememişti bile. Bir türlü gelmiyordu eve, onların evine gittiklerinde de görememişti, gittikçe sıkıcı bir duruma giriyordu.

O stresle, bir de Zahide'nin istemeden kalbini kırmıştı, genç kadın ortak kullandıkları dolapta, amcasının emanet ettiği zarfın olduğu poşeti açmış, tam üstünde yazanları okumaya başlamışken girmişti odalarına. Bir anda öfkeyle, çok kızgın bir şekilde elinden alıvermişti zarfı.

"Ne yaptığını sanıyorsun!" Derin derin nefes alırken, kendisinin bile açmaya korktuğu şeyleri açıp bakmış olma ihtimali için delirmişti Meri. "Açtın mı zarfı?"

"Ne açacağım ya, anlamadım zaten ne olduğunu. Çöp sandım poşetin içinde!"

"Çöp değil ama! Sakın bir daha elleme özel eşyalarıma." Sesi titriyordu, açmamış olmasına, okumamış olmasına şükretti sadece.

"Tamam kızma. Yanlışlıkla aldım zaten. Devlet sırrı var sanki içinde!"

"Seni ilgilendirmez! Kusura bakma, bağırdım biraz ama önemli benim için bu zarf. Lütfen bir daha alma." Sakinleşmeye çalışıyordu ama Zahide kırılmıştı.

"Tamam, ellemem kıymetli eşyalarına."

Uzatmadı Meri, soru sormasını da istemiyordu, daha sonra bir şekilde alacaktı gönlünü zaten. Kırmak istemezdi ama bu zarfı, hayatını değiştiren şeylerin içinde olma ihtimali olan bu zarfı, amcasının geleceği güne kadar ne pahasına olursa olsun herkesten koruyacaktı.

Bu gelgitlerle ve düşüncelerle geçen günlerin ardından en sonunda, cumartesi sabahı olduğunda, hala ortada ne Selda ne de Kerem Bey vardı. Selda'ya söyleyememişti Kerem Bey ile de haber gönderemiyordu. Konuyu nasıl olsa kapatırım diye düşündüğünden arasının biraz bozuk olduğu Zahide'ye ve Hülya'ya da söylememişti, çok stresliydi.  En sonunda kardeşleri kadar sohbet etme fırsatı olmasa bile, daha çok tanıdığı Sevinç Hanım'a söylemekte buldu çareyi. Havuz kenarında, kızları yüzerken sakince güneşlenen kadının yanına geçti.

"Sevinç Hanım merhaba, müsaitseniz size bir şey söyleyecektim." Güler yüzlü, kibar patronu gülümseyerek dönmüştü kendisine... Konuşmasını bekliyordu... Kelimeleri özenle seçerek, kabalık etmemek için elinden geleni yapıyordu Meri.

"Sevinç Hanım, biz Selda Hanım'la, sık sık sohbet ediyoruz, kendisi çok kibar, çok yakın davranıyor bana. Teknede de yine kibarlık yaptı, doğum gününe çağırdı beni ama bence uygun değil, hoş olmaz. Kendi ısrar etti ama siz söyleseniz, olmaz deseniz? Göremedim kaç gündür söyleyemiyorum bende telefonu da yok..."

"Meri'ciğim, kaç gündür sıkıntın bu mu tatlım?" Gülümsüyordu tatlı kadın. "Hiç heveslenme Selda aklına koyduğunu yapar. Zaten söyledi bana, bir de,  birkaç paket göndermiş Necip birazdan getirir. Bence de sana iyi gelir bu parti, geldiğinden beri izin bile kullanmadın, gençsin eğlen biraz."

MeriWhere stories live. Discover now