17-''Daha yeni başlıyoruz''

En başından başla
                                    

Gülümsedi.

Bu gülümseme çok şey anlatıyordu bana. Kardeşlik, arkadaşlık, dostluk. Her şey.

Bardağı yavaşça dudağıma götürdüm ve bir yudum aldım. Bu sırada açılan banyo kapışana yöneldi gözlerimiz. Rüzgar üzerine bir kot pantolon, beyaz bir t-shirt giyinmiş komodinin üzerinde ki telefonunu, arabanın anahtarını ve cüzdanını alıp gözlerini üzerime dikti. Bu sırada Toprak konuştu.

‘’Nereye gidiyorsun Rüzgar?’’

Rüzgarın üzerimdeki gözleri benden Toprağa kayınca bende merakla ağzından çıkacak cümleleri beklemeye başladım. Söz vermişti uyanacağımda burada olacağına.

Teorik olarak uyanmış ve yanımda olsa da sonuçta böyle kalp krizi geçireceğim bir kabustan sonra korkacağımı bilmeliydi.

‘’İşim var.’’ Dedi dümdüz çıkan sesiyle. Sonra da yüzüme bile bakmadan ve başka bir şey demeden çıkıp gitti.

Arkasından bakakaldım öylece. Hayır. Kızgın öfkeli veya kötü şeyler düşünmüyordum. Sadece kırgındım işte.

Bana böcek gibisin dediğinde, hayatımda bir lekesin dediğin, hayatımdan siktir git dediğinde olduğu gibi kırgındım. Kalbim anlayamadığım bir şekilde Rüzgar tarafından bir daha hiç bulamayacağım parçalara ayrılıyordu. Parçalar eriyor eriyor ve bir kısmı bir yumru şeklinde boğazımda takılıyordu. Bir diğer kısmı ise gözlerimden damlalar halinde akıp kayboluyordu.

Kalbimi parçalamayı bitirdikten sonra eminim ruhuma gelecekti sıra. Ama ruhum da giderse biterdim ben. Ölürdüm o zaman.

‘’Tam bir öküz.’’ Dedi yavaşça başını sallarken. Toprağa döndüm ve umursamaz bir gülümseme yolladım. Gözlerim saate dalınca saatin gece yarısı üç olması Rüzgarın bu saatte ne işi olabileceğini getirdi aklıma ama doğru onun bu saatler de uyuyor olması bile imkansız saçma bir şeydi. O gece çocuğuydu. ‘’Boş ver. Saat çok geç olmuş sizi de uykunuzdan ettim. Sen de uykuna devam et.’’ Dedim yatağıma yayılırken.

‘’İyi ol da uyurum.’’ Dedi esnemesini bastırmaya çalışırken. O an yine kendimi çok değerli hissettim. Toprak bana kendimi hep değerli hissettiriyordu. ‘’Ben iyiyim Toprak. Lütfen sende uyu.’’ Dedim gözlerinin içine bakarken.

‘’Rüzgar erken ayrılmanızı istedi değil mi?’’ dedi yavaşça. Dudağımdan hiç silinmeyen sahte gülümsemeyle birlikte başımı salladım yavaşça. ‘’Abimi hiç anlayamıyorum. Seninle orada o dansı ederken gayet normal gözüküyor ama şu yaptığını görüyorum şaşırıp kalıyorum.’’ Dedi kaşlarını çatmış perdeleri incelerken.

Hiçbir şey demedim. Hatta gözlerimi yumdum. Uyuduğumu sanması onunda uyumasını sağlayacak tek şeydi. Biraz sonra beni gördüğünü anladım sonra da ‘’Umarım abim seni paramparça etmez kardeşim. Umarım…’’ dedikten sonra yavaşça yataktan kalktığını hissettim. Lambanın kapanan sesi oda da duyuldu. Biraz sonra kapanan kapımın sesiyle gözlerim hafifçe gözlerimi araladım ve korkunun bedenimi sarmaması için hemen lambayı açtım.

Gözlerim boşluğa kayınca kendime engel olamadan Rüzgarı düşünmeye başladım. İstemesem de zihnimi meşgul ediyordu.

Bana alayla sürekli prenses diyordu.

Bana nefretle sürekli karıcığım diyordu. Ah! Neden nefretle söylüyordu ki bunu?

Bana küçümseyici bakışlarla küçük kız diyordu.

Onun gözünde şımarık, baba parasıyla büyüyen zengin bir Barbie bebektim.

Hayır, öyle olmasam bile o nasıl büyümüştü ki? Kendi mi kazanmıştı parasını nedir anlamıyorum.

SU VE RÜZGAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin