17-''Daha yeni başlıyoruz''

Start from the beginning
                                    

‘’Su.’’ Diye bağırdım hemen kollarını ellerimin içine hapsedip. Ama durdurmanın imkanı yok gibi sanki. Hala tepiniyor ağlıyor ve bağırıyordu. ‘’Su?’’ dedim tekrar bende bu sefer bağırarak. ‘’Ne oluyor? Hey! Dur dedim sana.’’ Dedim öfke tüm benliğimi sarmaya başlamıştı bile. Çığlını kesip işaret parmağını karşıya kaldırınca başka çığlıkları da duydu kulaklarım.

Karşıya bakınca Ateş ve Umut’u seçebilmişti gözlerim. Hemen gece lambasına uzandım ve ışığı yaktım. Bu sırada açık odamızın kapısından annem babam ve Toprak girdi.

Anlamayan gözlerle Su’ya döndüm tekrar. Öyle kötü ağlıyordu ki acaba bir yerine bir şey mi oldu diye vücuduna baktım. Acı çeker gibi bir hali vardı ama ne yorganda kan izi vardı ne de çıplak bacaklarında.

Kaşları çatılmış Ateş ve Umut’a bakıyordu.

‘’Rüzgar? Neler oluyor burada?’’ dedi annem korkuyla. Ateş ve Umut ağlayarak bize yaklaşmaya başlayınca Su’yun ağzından bir çığlık daha koptu ve korkuyla arkama geçti. Gerçekten hiçbir şey anlamıyordum. Elleri omuzlarımı sıkmaya başladığında ne kadar kasıldığını fark ettim. Ateş ve Umut korkuyla kaçıp Toprağın kucağına atlayınca Toprak onları teselli etti sonra ‘’Anne çocukları odalarına götürün lütfen.’’ Dedi.

Su’yu kollarından tutup yanıma çekince halen nasıl böyle ağlayabildiğini merak ediyordum doğrusu.

‘’Onlar…’’ dedi hıçkırıklarının arasından ama bu sefer daha beter ağlamaya başladı. Toprak yatağın diğer tarafında belirince Su hemen onun boynuna atladı. ‘’Şşş…’’ dedi Toprak sakince. ‘’Sadece Ateş ve Umut. Kötü bir kabustu.’’ Dedi yumuşacık sesiyle.

Gözlerimi devirmeden edemedim. Çocuk gibi gördüğü bir rüyaya ağlayan bu kız başımı çok ağrıtmaya başlamıştı.

‘’Rüzgar. Toprakla ilgilen ben su alıp geleceğim.’’ Dedi ve zorla da olsa kızın kollarını boynundan çekip koşar adımlarla odadan çıktı. Bir saniye’ye kalmadan cılız küçük kollar belimi korkuyla sardı. Çıplak kolları çıplak belimi sarınca acaba hormonların mı değişiyor Rüzgar Erkin diye sormadan edemiyordum?

Çünkü bugün onu o elbiseyle görmüş, o elbise üzerindeyken hiç masum sayılmayan bir dans yapmış, havuzda ıslanmış, ıslak haliyle çıplak bacağına ve beline dokunup onu taşımış, üzerini giyinirken arkamı dönmüş, o iki parça kumaşla onu görmüş  ve çırılçıplak bacaklarıyla yanımda uyurken ona dokunmamıştım bile.

Şu ana kadar bunların tekini bile başka bir kızda yaşamam onu çoktan altıma alıp inleterek becermeme yeterde artardı bile. Ama ben sadece durmuştum. Bu kız çok olmaya başladı.

Onun zamanı çoktan bitti.

SU

Ellerimi hiç düşünmeden Rüzgarın beline sardığımda korkumun biraz olsun geçtiğini biliyordum. Ateş ve Umut’u böyle bu kabustan sonra görmek kalbimi durduracak kadar korkutmuştu beni. Rüzgar hiç hareket etmeden öylece duruyordu. En azından elini tekrar belime sarsa olmaz mıydı? Ben buradayım geçti dese?

Ah hiç sanmıyorum. Bu hiç onun tarzı olmazdı. Zaten beni havuzdan buraya taşımasına bile şaşırıp kalmıştım. Şimdi de beni teselli edecek hali yoktu ya?

O Rüzgar Erkindi. Kendinden başka kimseyi düşünmeyen bağımlı zengin piçi.

Onun kollarımın altındaki teni tenime değdiğinde vücudumdan milyonlarca karınca geçiyordu. Burnum adeta bayram ediyordu bu mükemmel koku için. Bedenim bu güzel yüz için yanıyordu.

Toprak içeriye elinde bir bardak suyla girince kollarımı yavaşça çözdüm bedeninden. O da bunu bekliyormuş gibi hemen yataktan çıktı bir kez bile bakmadan banyoya geçti. Toprak yanıma oturunca yavaşça uzattığı bardağı aldım. Hafif bir buruklukla ‘’Teşekkür ederim.’’ Dedim yavaşça.

SU VE RÜZGAR (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now