DEĞİŞİK

17.8K 1K 145
                                    


" Ya da intihar etmeliyim! Aşkı, hayatı ve herkesi terk ederek, yok olmalıyım. Yapılmayacak iş değil!"

Her umutsuzluğa kapılışım da babamın verdiği öğüt aklıma geliyordu. Beni karşısına alıp, gözlerimin tam içine bakarak " bak kızım şimdi sana söyleyeceklerimi can kulağıyla dinle.

Babamın ne diyeceğini merakla dinlerken, tıpkı babam gibi bende onun gözlerine bakmaya başladım.

- Biz her zaman senin yanında olmayabiliriz, her düştüğün vakit koşarak seni yerden de kaldıramayacağımız zamanlar olacak. Sen çok güçlü bir kızsın, düştüğün gibi kalkmasını da öğrenmelisin. Dizin kanadı diye nasıl koşmaktan vazgeçmiyorsan önüne çıkan zorluklar yüzünden hedefinden de vazgeçmeyeceksin. Her zaman başın dik, alnın ak olsun. Biz şimdi nasıl senle gurur duyuyorsak, senle aramıza mesafe girdiğinde de bu düşüncemiz değişmeyecek. Seni çok seviyoruz. Sen her zaman kalbimizin baş köşesinde yer alacaksın, tıpkı bizim de senin kalbinde olduğumuz gibi"

Daha 9 yaşında ki bir çocuğa verilen bu öğütler baya kafamı karıştırsa da, sadece babamı onaylamakla yetinmiştim. Şimdi düşünüyorum da babam öleceğini sanki biliyordu, sırf bu yüzden bana öğütler vermişti. Onların yokluğunda ayakta durup, hayatıma devam etmemi istemiş gibiydi.

- Bu elbiseye bahanen ne?

İnanmayacaksınız belki ama resmen şu an savaşla alışveriş yapıyoruz. Yani aslında o seçiyor bende hayır demekle yetiniyorum.
Seçtiği elbiseler resmen çarşaf misali, hatta çarşaf giysem daha güzel olur bana.

- Savaş Allah aşkına bu elbiseyi giymemi beklemiyorsun dimi? Bırakta ben seçim lütfen ya.

Savaşa yavru kedi misali bakışlar atarken, bulunduğumuz mağazanın çalışanları bizi göz hapsine almış, bazılarıda savaşın az uzağında durup emrini bekliyordu.

- Tamam baş belası ama eğer açık olursa, asla seçtiğin kıyafetle bu mağazadan çıkamazsın!

Yanaklarımı şişirirken, elimi havaya kaldırıp sabır diledim.

- Peki ağam, emriniz olur.

Elbise reyonlarına dönerken, savaşa saydırmaya başlamıştım bile.
" neymiş efendim açık olmayacakmış, yoksa beyimiz izin vermezmiş. İşi gücü yok emir yağdırıyor anca. Pabucumun ağası"

- Seni duyuyorum!

Savaşın sesiyle beraber korkuyla arkamı dönerken, savaşın tam arkamda durduğunu görünce gözlerim kocaman oldu.

Bir süre öyle dururken, çalışanların hınzır bakışları yüzünden hemen önüme dönüp elbise bakmaya devam ettim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir süre öyle dururken, çalışanların hınzır bakışları yüzünden hemen önüme dönüp elbise bakmaya devam ettim.
Beğendiğim her elbisenin savaşın onayını almayacağını biliyordum. Son anda gözüme çarpan zümrüt yeşili elbiseyle gözlerimden kalpler çıkmaya başladı resmen.
Elbisenin önü diz altını biraz geçerken arka kısmıda yere kadar uzuyordu. Sıfır kollu V yakalı elbisenin güzel bir altın renginde kemeri vardı.
Elime aldığım gibi savaşa doğru salladım.

- elbisemi buldum.

Savaş gözlerini kısarak elbiseyi incelemeye başlarken, heyecanlı gözlerle vereceği tepkiyi bekliyordum.

- başka elbise bulamadın mı?

- savaş uzatma işte, hem bak geç kaldım. Daha oraya gidip hazırlıklara yardım edicem. Elbisede açık değil.

Savaş bir nevi benimle baş edemeyeceğini anlamış gibi başını yavaşça salladı.

- oley be zafer benimdir.

Gülerek bu cümleyi kurarken, savaşın kaşları hızlı bir şekilde çatılmıştı. Pot kırdığımı anlarken, hemen gülümsememi sildim.

- şaka yaptım çatma hemen kaşlarını.

Savaşla mağazadan çıkarken, resmen yüzümde güller açıyordu. İlk defa savaşla beraber vakit geçirmiştik ve eğlenceli olduğunu söylemeden geçemiycektim.
Savaşın arabası sokağın başında dururken, bakışlarımı ona çevirdim.

- Sende gelsene, hem eminim nur seni görünce çok mutlu olacaktır.

- düğün bittiğinde haber verirsin, seni almaya salihi yollarım.

Savaşın söylediğim şeyleri duymamazlıktan gelmesine göz devirirken, daha fazla zorlamamaya karar verip arabadan sessizce indim.

Elbet birgün affedecekti kardeşini, sadece biraz daha zamana ihtiyacı vardı. Savaş eyşandan dolayı hassastı bu yüzden affetmek onun için kolay bir durum değildi. Yani kardeşiyle eyşanı aynı kefeye koymaması gerekiyordu. Sonuçta nur kimseyi aldatmamıştı. Aksine aşkına sahip çıkmıştı. Savaşta elbet bu gerçeği anlayıp kardeşini affedecekti.
Teyzemlerle beraber son hazırlıklara yardım ederken, düğün konvoyunun kapıya gelmesiyle beraber, odaya geçip üstümü giymeye başladım. Savaşla beraber aldığım kıyafeti üstüme geçirirken resmen taş gibi olduğum gerçeğiyle aynada kendimi öpücük yolladım.
Kendimi seviyordum, yani mavi gözler ve dolgun dudaklarla gayet taştım. Nazar değmesin. Kendime verdiğim gazla birlikte halime gülmeye başladım. Keyfim ne zaman yerine gelse, kendime asılıyordum. Çoğu insan bu halime bakıp manyak olduğum düşüncesine varıyordu tabi bende bunun aksini asla iddia etmemiştim.
Düğün konvoyu yola çıkarken, evde ben,nur ve yusuf abi tek kalmıştık. Hazırlanma işim bittiğinde odadan çıkıp mutfağa geçtim. Nur üstüne mavi uzun bir bir elbise geçirmişti. Çok güzel olmuştu. Saçlarını topuz yapıp hafif makyajla hazırlığını bitirmişti.

- Çok güzel olmuşsun.

Nurun bakışları bana dönerken, içten bir gülümseme bana sundu.

- senin kadar güzel olamam. Elbisen çok güzel.

- abinle beraber aldık, aşık oldum bu elbiseye.

Nurun yüzünde şaşkın bir ifade oluşurken, ne olduğuna bir anlam verememiştim.

- İnanamıyorum! Koskoca savaş Pehlivan senle beraber alışverişemi geldi? Dünyanın sonu geliyor kesin!

- Nur ne diyorsun anlamıyorum! Savaşın alışverişe gelmesinin nesi garip? Yani şahsen benle beraber gelmesi garipti ama o kadar. Herşey gayet normal bence.

Nur yanıma yanaşıp, hınzırca gülümsemeye başladı.

- Bak esilacım ben 23 yaşındayım. Bu yaşıma kadar bir kez olsun abimle alışverişe gitmedik. Abim alışverişten nefret eder! Birşey alması gerektiğinde de çalışanları yolluyor.

Nurun sözleriyle düşünce denizine dalarken, alışveriş teklifini bana savaşın sunması nedeniyle iyice kafam karışmıştı.

Cidden savaş bugün baya değişik davranıyordu. İlk önce bana kızmıştı sonra beni babasına karşı savunmuştu oda yetmemiş gibi beni alışverişe götürüp elbise almıştı.
İyice korkmaya başlıyordum! Acaba hastamıydı? Belkide ciddi anlamda kafasına darbe almıştı! İçimi kemiren düşünceler yüzünden tüm enerjim uçup gitmişti.

- Nur söylesene acaba abinin neyi var? Yani ciddi anlamda korkmaya başladım. Onun böyle iyi olması hiç hoşuma gitmedi!

Nur söylediklerimle birlikte koca bir kahkaha atmaya başlarken, gözlerimi kısıp ne olduğunu anlamaya çalıştım.
Nura şimdi gıcık olmam normaldi bence, durduğu yerden gülmeye devam ediyordu.

- hadi gidelim artık, geç kaldık!

Yusuf abinin sesiyle nurun gülümsemesi kesilirken, nur yusuf abiye doğru yürümeye başladı.

- Nur dursana! Neden güldüğünü söylemedin daha!

Nur bana doğru dönüp en sıcak gülümsemesini sundu.

- Senin tatlı haline gülümsüyorum, merak etme abim gayet iyi, hatta bence hiç olmadığı kadar iyi. Bu durumdan korkmak yerine sende abime ayak uydurmaya bak!!'

Savaşa ayak uydurmak mı? Cidden kafayı yiyecektim

SEN UYURKEN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin