İlk Kıpırtılar

17.1K 1K 181
                                    

Millet süper bir bölümle karşınızdayım lütfen beğeni ve yorum yapmayı unutmayın 😘😘❤️


Bazı insanlar vardır, gözlerine baktığında hayatı görürsün.
Yaşamayı, çabalamayı, sevmeyi öğrenirsin onlara baktıkça.
Ki hala az da olsa var o insanlardan.
Kendinkini bulabilmen dileğiyle...

Biz insanlar hiçbir zaman tam olarak ne istediğimizi bilemedik, sürekli isteyip durduk. Öyle bir an geldi ki ölümü bile istedik. Hani derler ya insanın karnından önce gözü doymalı diye, ne kadar doğru bir laf!
Hep çok istedik, oysaki herşeyin fazlası zarardı, buna sevgide dahil.!

-düğün nasıl geçti gelin ağam?

Salih abinin sesiyle düşünce denizinden çıkıp bakışlarımı sürücü koltuğuna yönlendirdim.

- güzel geçti abi. Yani mardin düğünleri baya farklı. Şu silah patlatma olayı baya korkutucu onun haricinde eğlenceliydi.

Salih abi söylediklerime tebessüm ederken, bende gülümsedim.

Konağın önünde duran arabadan inerken, salih abiye dönüp teşekkür ettim.
İçeri girdiğim gibi, ortalıkta gezinen birkaç çalışanın bakışları hemen beni buldu. Beni baştan aşağı süzerlerken onlara baş selamı vermekle yetindim.

Hızlı bir şekilde merdivenleri çıkarken, terasta tek başına oturan zeliha hanımı görünce adımlarımı ona
doğru yönlendirdim.
Saat 12'ye geliyordu ve bu saatte zeliha hanımın ayakta olması pekte hayra alamet değildi.

-hayırlı akşamlar zeliha hanım. Hayırdır bu saatte ayaktasınız, inşallah kötü birşey yoktur!

Zeliha hanım bana tebessüm ederken oturmam için eliyle yanını işaret etti. Sessizce zeliha hanımın yanına geçerken, bakışlarımı yüzünden ayırmadım.

- İyiyim çok şükür bir sorun yok. Sadece oturmuş öyle düşünüyorum. Sen nasılsın kızım? Düğün nasıldı?

- Düğün çok güzel geçti, merak etmeyin gayet iyiyim. Herşey yolunda, ama siz iyi değilsiniz! Hadi söyleyin bana, cidden neyiniz var?

Zeliha hanımın yüzünden hiç silinmeyen tebessümü yok olurken, içimi endişe kapladı. Bakışlarından tonlarca duygu geçiyordu.

- Birşey yok kızım, sadece biraz yorgun düştüm.

Yüzüme tebessüm yerleştirirken, babamın lafı geldi aklıma. Zeliha hanımın elini tutup, güven vermek istercesine hafifçe sıktım.

- Siz yorgunum diyince babam geldi aklıma.
Bir ara babamla evde tek kalmıştık. Oturmuş babam için resim çizerken, oda koltukta oturmuş beni izliyordu. Bakışlarımı resimden çekip babama baktığım da öylece gözlerinin daldığını farketmiştim, direk yanına gidip "baba neyin var dedim." Babam da beni kucağına alıp saçımı okşayıp, bir süre sessiz kaldı. Bakışları tekrar bana dönerken, yüzüne sıcak bir tebessüm yerleştirdi ve "sadece ruhum biraz yorgun düştü kızım" dedi.

Ben böyle anlatırken, zeliha hanımın bakışları bana dönmüş ve sessizce dinlemeye devam etmeye başlamıştı. Gözlerim buğulanırken, konuşmaya devam ettim.

- Endişeyle ayağa fırlayıp babamın elinden çekiştirdiğimi hatırlıyorum. Oysa ki Babamın hasta olduğunu düşünüp ne kadar da korkmuştum. O zamanlar çocuktum, büyüklerin sıkıntılarını anlamıyordum. Canım yansa onların bir öpücüğü tüm acılarımı dindiriyordu. Onların acıları içinde bir öpücüğün yeterli olduğunu düşünürdüm. Ama geç olsada anladım gerçeği, küçükken herşey gözümüze toz pembe gözüküyor oysa ki gerçek dünya hiç hayallerimizde ki gibi değilmiş. Acılar, ölümler ve daha niceleri. Bu dünya acılarla dolu zeliha hanım. Ve inanın artık bir öpücükle acılar dindirilmiyor. Sürekli güçlü, ve mutlu görünmeye çalışmaktan ruhunuz yorgun düşmüş sizinde.

Bakışlarım tekrar zeliha hanıma dönerken, onunda gözlerinin dolduğunu farkettim, biraz daha burda durursam ağlayacağımı anlayınca hızlı bir şekilde ayağa kalkıp yüzüme tebessüm yerleştirdim.

- umarım ruhunuzun yorgunluğu çabuk geçer, iyi geceler.

Yazardan devam...
Genç kız içindeki acıları yanındaki kadına anlatırken, onları dinleyen adamı hiç farketmemişti. Zaten genç adamda farkedilmek istemiyordu. Yüzünden hiç silinmeyen gülümsemeye sahip kızın aslında bir maske taktığını farkeden adam içinde oluşan duyguya anlam verememişti. Pişmandı evet pişmanlık içini kemirmeye başlamıştı bile, ona söylediği sözlerden dolayı kendine öfkelendi. Oysa ki karısının ne kadar masum olduğunu bilmesine rağmen, ona karşı kötü olmaktan alıkoyamıyordu kendisini. Tüm suç eyşandaydı. Onun yüzünden kadınlara karşı böyle katıydı. Ama bu saatten sonra eskisi gibi olmayacağını da biliyordu. Karısına hakettiği değeri verecekti.

Genç kız kendini odaya attığında dökülmeye hazır olan gözyaşları akmaya başlamıştı bile, ne kadar güçlü durmaya çalışırsa çalışsın, tüm vücudu yara bere içindeydi. Ona dokunan herkes canını yakıyordu. Bilerek yada bilmeyerek genç kızı üzmüşlerdi.

Adamın odada olmaması en çok şimdi işini gelmişti, bu halini görmesini asla istemiyordu. Ona karşı dik durmalıydı. Canının yandığını asla göstermemeliydi. Şayet kızın acısını görürse; yarasını sarmak yerine daha da deşeceğini düşünüyordu. Bilmediği şey Adamın yaralarına merhem olmak istediğiydi.

Gözyaşlarını silip her zaman ki gibi yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Odanın kapısı açılırken bakışları adamla buluştu. Oturduğu koltuktan yavaşça kalkarken, adamın onu baştan aşağı süzdüğü gözlerinden kaçmamıştı.
Adamsa 1 aydan fazla süredir evli olduğu kızın bu kadar güzel olduğunu yeni farketmiş gibi onu göz hapsine almıştı. Gözleri insanı kendine resmen hapsediyordu. Bide sürekli saklamaya çalıştığı çilleri...
Çillerin bir kıza bu kadar yakışması normalmiydi? Oysa ki hiç bir kıza yakıştırmayacağı birşeydi bu. Adam kıza yakalanmanın verdiği tedirginlikle bakışlarını hızlı bir şekilde kızdan çekip, odanın içinde dolaştırmaya başladı.
Kızın gözleri kızarmıştı, demek ki ağlamıştı, her an atağa geçmeye hazır karısı yaralıydı onun gibi, ama bunu hiç bir zaman göstermemişti.
Onunla konuşmak istemiş ve bakışlarını tekrar ona çevirmişti.

- Düğün nasıl geçti?

adam bu soruyu sorarken, kızın şaşırdığını farketmişti. Bu zamana kadar sürekli kavga modunda ve laf atmaya hazır olan adam, normal bir soru sormanın verdiği etkiyle yerinden hafifçe kıpırdandı.
Genç kız bugün yeterince adamın garip davranışları nedeniyle zaten, afallamıştı. Daha fazla kendine hakim olamayıp adama doğru yürüdü. Adamı baştan aşağı süzüp, her hangi bir sorun olup olmadığını incelemeye başladı. Adamın kaşları havaya kalkarken, genç kızım yüzüne dokunmasıyla vücudu buz tutmuştu.

- ee ateşin yok, acaba başına mı darbe aldın?

Genç kız kendi kendine konuşurken, adamın verdiği tepkiyi farketmemişti. Hızlı bir şekilde bu sefer eliyle adamın başına dokunup, yara veya şişik varmı diye incelemeye başladı. Adamla arasında ki mesafe sıfıra inerken, verdikleri nefesler birbirlerinin yüzüne vuruyordu. Adam zaten bulundukları atmosferden dolayı kopmuştu dünyadan, kızsa yaptığı hatanın yeni farkına varmış gibi gözleri kocaman açılmış bir şekilde adama bakmaya başladı.
Adama dokunmuş oda yetmezmiş gibi, şu an adama resmen yapışmıştı. Korkuyla geriye doğru kaçamak yapmak isterken, ayağı elbiseye takılınca sırt üstü düşeceğini anlayıp adama doğru kollarını uzattı, adam zaten kızın düşeceğini hissettiği gibi atak yapıp genç kızın ince belini kavrayıp kendine doğru çekti...

Birbirlerine sarılı halde kalırlarken, ne adam nede kız bu anı bozmaya cesaret edemiyordu. Kızın muhteşem kokusu adamın ciğerlerini bayram yerine çevirirken, genç kız ona sarılı kollarda kendini bu kadar huzurlu hissettiği için kendine şaşırıyordu.
Nasıl bu duruma gelmişlerdi, dahası bundan sonra nasıl olacaktı??

SEN UYURKEN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin