6. Bölüm: Ev Partisi

3.8K 268 49
                                    

Buraya geleli üç saat oluyor. Çıldırmak üzereyim! Bana neler yapacağını bilmiyorum. Belki öldürür, intihar etti der, belki her isteğini yaptırır, belki tuvalete kilitler, belki--

"Sen orada ne yapıyorsun?" Bu çok açık değil miydi? Son sözlerimi yazıyordum. Henüz o kısma gelmemiştim ama ölür gidersem diye bir kenara bunları karalamak gerekiyordu.

Yanıma geldi. Çalışma masasının üstündeki defteri, engellemeye çalışmama rağmen çekip aldı. Okumasını istemiyordum, kesin dalga geçecekti. Bir kahkaha patlatınca bu yüzden şaşırmamıştım.

"Sadece yirmi beş dakikadır burdasın." dedi bana alayla gülümseyerek. Az önce attığı o güzel kahkahanın aksine, bu gülüşten hiç hoşlanmıyordum. Tamamen yapaydı ve suratımın bir metre aşağı düşmesine neden oluyordu. "Ve sana hiçbir şey yapmayacağım. Korkmana gerek yok."

"Korkan da kimmiş?" gözlerimi kıstım. Bu benim cesur bakışımdı. Tamam belki bana bu kadar yakın durmasından kaynaklanan kızarmış cesur bakışımdı ama yine de böyle bakmak bile cesaret ister.

"Yani benden korkmuyorsun." bu sefer gülmüyordu.

Belki biraz korkuyordum. Tamam, ödüm patlamıştı.

"Ha-yır." dedim ısrarla aptal gibi. Ne korkmaması, altıma etmek üzereydim! Eğer bana doğru bir santim daha eğilirse yemin ederim...

Eğildi! Sandalyenin üstündeydim, kaçabileceğim hiçbir yer yoktu. Üstelik yüzü bana git gide yaklaşıyordu. Gözlerini gözlerimden bir saniye bile ayırmadı.

Gözleri...

Gözlerine bakarken zamanın durduğunu hissediyordum. Sanki ılık bir gecede, yaz melteminde yürüyor gibiydim. Gözlerinin belki de kilometrelerce derinine inebilirdim. O gece mavisi gözlerin altında yatan sırları öğrenmek için her şeyi yapardım...

Korku vücudumu tamamen terketti ve yerini rahatlamaya bıraktı. Artık gevşediğimi hissediyordum. Sanki nefret içimden kaçıyor gibiydi. Sanki yine Eski Sekoki oluyordum. Bunu ona borçluydum.

Bunları düşünmem en fazla iki saniyemi almıştı. O da artık bana iyice yaklaşmıştı. Aramızda birkaç santim kala durdu. Ben tam da kendimi buna hazırlamışken...

"Tamam," dedi gülerek. "Sana güvendim, benden korkmuyorsun." fakat bu gülümsemeyi de biliyordum. Benimle dalga geçiyordu. Okuldayken bir arkadaşına şaka yaptıktan sonra hep bu ifadeyi takınırdı. Sadece benimle oynuyordu. Onun için hiçbir şey ifade etmiyordum.

Buna daha fazla katlanamazdım. Artık geri çekildiği için rahatça kalkabilirdim. Ayağa kalktım ve kapıya yöneldim. Arkamdan seslenmedi. En azından bir özür bekliyordum. Aslında belki de seslenmemesi daha iyi olmuştu çünkü en ufak bir lafında ona geri koşacağımı biliyordum. Ondan vazgeçemeyeceğimi biliyordum...

& & & & &

Kapıyı çalmadan içeri daldım. Ne de olsa benim odamdı. Yuri'yle paylaşıyor olabilirdim ama çat pat girip çıkmamı sorun etmeyecek biriydi o. Çünkü kendisi de böyle yapıyordu.

Zaten küçücük bir odamız vardı ve her daim benim sayemde dağınık olurdu. Ama bu gece cidden birileri feci bir parti vermişti. En büyük şanssızlıkları da sinirli zamanıma denk gelmeleriydi.

"Yuri." dedim. Bağırmıyordum ama sesimden sinirli olduğumu anlamalılardı. Ne de olsa hepsiyle iki yıllık arkadaştık.

Bir anda yerde yatan üçü de kafalarını kaldırdılar ve bana aptal aptal baktılar. "Aaaaaa! Sekoki! Sen mi geldi?! *hık" Harika bir de içmişler. Keşke hiç uyandırmasaydım onları. 

"Sekokiiiiii!" Hanabe en kötüleriydi. Çenesi içtiğinde asla kapanmaz. "Bugün ne oldu biliyor musun? Efendim bana dedi ki: ..." O saçmalıklarına devam ederken ben dinlemeyi bıraktım. Matsuro'ya döndüm. O içince içine kapanırdı. Zaten kız tavlamak dışında pek konuşmaz ama şimdi iyice susmuştu.

"Matsuro." Yuri boş bakışlarla ona yaklaştı ve kucağına oturdu. "Hadi bir şeyler yapalım." Hemen koştum ve Yuri'yi Matsuro'nun kucağından aldım.

"Siz ikiniz," dedim elimle erkek kısmını gösterirken "Evinize gidiyorsunuz. Hemen." Matsuro otomatik olarak ayağa kalktı ama Hanabe'nin gitmeye niyeti yoktu.

"Daha yeni başladık, Sekoki-chan!" 

Yumruğumu sıkıp havaya kaldırdım. "Bana 'chan' diyecek erkek daha doğmadı!" diye bağırdım ve ikisini de tekmeleyip kapı dışına attım. "Nasıl yapacağınızı beni ilgilendirmiyor ama yarın işe ayık gelmezseniz, yüzleşeceğiniz şeylerden korkun!" Kapıyı suratlarına çarptım. "Aptal erkekler." sakinleşmek için biraz bekledim.

"Her neyse Yuri, sen de artık..." Yuri bir melek gibi yerde uyuyordu. Hafifçe kızarmıştı. Tahminen bana kızmıştır. Ama Matsuro gibi bir sapığın kucağından onu almak zorundaydım.

Yuri'yi taşımaya gücüm yetmezdi. Bu yüzden üstüne bir battaniye örttüm ve kafasının altına bir yastık sıkıştırdım. Ben buraya aittim. O zengin züppenin yanına değil.

Merhaba millet :) Jet hızıyla bölüm yazıyorum yeminle :D Ama öyle eğleniyorum ki... Bu hikayeye bayıldım ve sıkılmadan yazdığım ilk hikayem olma ödülünü ona takdim ediyorum :*

Her neyse bir sorum var, yeni kapağı nasıl buldunuz? Ben aynı Sekoki ve Tetsu'ya benziyorlar diye bayıldım! Umarım siz de sevmişsinizdir. Multimedyada da Matsuro var. (Taş o.O)

Bu bölümü süper okuyucum ShinigamiLotus'a ithaf ediyorum :) Okuduğun ve yorum yaptığın için teşekkür ederim :)

Hepinizi seviyorum, iyi okumalar :)

Karanlıktan KurtulmakWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu