un

7.8K 268 116
                                    

Umarım beğenirsiniz. Görüşleriniz benim için çok önemli. İyi okumalar!

Londra, 2008.

Nasırlı ellerimle tuttuğum kurşun kalem ucunu eskimiş kağıda iyice yedirmeye çalışıyordum. Soğuk, tüm vücudumu işgal altına almış; titrememi sağlıyordu. Ancak çizdiğim şeyin bozulmaması için kendimi öyle kasıyordum ki sanki donmam bu çizimden önemli değilmiş gibiydi. Yırtık pırtık olan yeleğime daha da asılırken son dokunuşları yaptım. Bir an önce resmi bitirmeli ve patronun yanına dönmeliydim yoksa büyük azar işitecektim. Bu yüzden ayaklanırken kurşun kalemin gümüş rengini karalamalara döktüm.

Kış geliyordu ve benim resim çizmek yerine çalışmam gerekiyordu. Ancak bir türlü bunu yapamıyordum. Çünkü içinde bulunduğum sefalete öyle alışmıştım ki kendimi uzaklaştırmak için bulabildiğim kağıt parçaları ve kurşun kalem uçlarıyla resim çizmeye çalışıyordum. Faydası oluyor muydu? Aslında fiziksel olarak hayır ama ruhsal açıdan bana yeni keşfedilmiş bir ilaç gibiydi, bir şifa...

Daha fazla üşümemek için ara sokaklardan hızla geçmeye çalışırken çöp kutusunun oradan bir şeyin üstüme fırlamasıyla çığlık atmıştım. Ardından ise çığlığımı kahkahalar böldü.

"Sana bunu kaç kere yapmamanı söyleyeceğim?" diye sinirle soludum benimle birlikte çalışan arkadaşım Harry'e.

"O yüz ifaden o kadar komik ki bu yüzden üşenmeden her seferinde seni korkutabilirim." dedi gülmekten kasılan karnını tutarken.

Harry, yeşil gözlü kıvırcık saçlı ve cesur bir genç adamdı. Kıyafetleri ne kadar kötü gözükse bile onları özenle kullanmaya dikkat eden, giydiği eski püskü ayakkabıları yeniymişçesine cilalatmaya çalışan birisiydi. O benim gibi değildi. İçine düştüğümüz durumu asla kabullenememişti. Kendisini ve beni hep bu yerden kurtaracağını, mutluluk içinde yaşayacağımızı söylüyordu. Ne kadar ona inanmak istesem bile dedikleri benim için kısa bir hayalden başka anlama gelmiyordu.

Henüz ikimizde reşit değildik ama hayatta tutunabilmek için bir yol bulmuştuk. Nasıl böyle kirli işlere bulaştığımızı merak ediyorsanız, inanın ben bile bunun cevabını henüz kesinleştirmiş değilim. Her şey çok ani gelişmişti. Kendimi bildim bileli sokaktaydım ve geçinmek için kağıt topluyor, işe yarayacak çöpleri alıyor ardından ise onu bize para veren adama, yani patrona, götürüyordum. Harry ise benden yaklaşık iki ay sonra bu işe başlamıştı. Nereden geldiğini ve niçin geldiğini asla bana söylemese bile, şu hayattaki en yakın arkadaşımdı. Ancak onun için böyle olmadığını biliyordum. Bakışları her şeyi belli ederken, yaptığım tek şey anlamamazlıktan gelmekti. Ona güvenim sonsuzdu ama beni sevmesi, bizim birlikte olmamız imkansızdı. İstesem bile onun sevgisine o anlamda karşılık veremezdim. Patron büyük sorun çıkarırdı. Tıpkı resimlerime karşı söylediği iğrenç sözler gibi...

"Kendine eğlenecek başka bir şey bul." dedim düşüncelerimden sıyrılır sıyrılmaz.

"Hadi ama Felicié, gülmemi çok görme." Yan yana çoktan yürümeye başlamıştık. Harry'nin elleri cebinde, üstündeki eski püskü paltoyu kendini ısıtmak için kullanıyordu.

"Bugün ne kadar mal topladın?" diye sordum ağzımı her açtığımda soğuktan dışarı çıkan dumanı izlerken.

"Patronun bugünlük yemek ihtiyacımı karşılayacak kadar." dedi ve bakışlarıyla benim ne kadar topladığımı öğrenmeye çalıştı ama gözleri çoktan cebimdeki bir şeye takılmıştı.

"O ne?" Çatılmış kaşları ile yerinde durduğunda hızla cebime uzandı ancak kendimi hemen geri çektim.

"Hiçbir şey," diye yanıtlarken gözlerimi gözlerine çevirmemeye çalışıyordum.

Young and Artist | Harry StylesWhere stories live. Discover now