"Onu tanımadığım için ne söylemem gerektiğini bilmiyorum ama Armağan, belki de ablanın karakteri budur. Bu o kadar kötü mü? Neden onu da kendinize benzetmek istediğinizi anlayamıyorum açıkçası."

"Onu kendimize benzetmek istemiyoruz. Onun mutlu olmasını istiyoruz. Hiç de mutlu görünmüyor Bora. Görsen, eminim anlarsın. Sanki bizimkilerin kuklaları gibi. Her sözlerine tamam diyor, ondan ne isterlerse kabul ediyor, sanki dünyaya iyi evlat olmak için gelmiş gibi davranıyor. Kendine ait hiçbir düşüncesi yokmuş gibi."

"Eminim kendince doğru kabul ettiği nedenleri vardır. Peki, bu düşüncelerini ya da düşüncelerinizi ablanızla paylaştınız mı?"

Aniden gelen suçluluk hissiyle kulaklarımın ısındığını hissettim. Her zaman dürüst davrandığımı iddia etmeme rağmen burada durmuş ablamın yüzüne karşı neredeyse hiç paylaşmadığım duygularımı Bora'ya anlatıyor, hatta düpedüz yakınıyordum.

"Hemen suçlama kendini," dedi elimi tutup parmaklarımızı birbirine kenetlerken. "Muhtemelen şu anda bana anlattığın kadar çok kafaya takmıyorsun bu konuyu. O yüzden de ablanla konuşmak aklına gelmedi."

"Ne kadar iyisin," diye mırıldandım. "Haklılık payın olsa da bu durumun yanlışlığını değiştirmiyor."

"Sen de ablanla en yakın zamanda konuşup durumu düzeltirsin."

Kafamı sallayarak Bora'yı onaylarken Firu'dan önce Sarp'la konuşmayı not ettim aklıma.

"Sıra ben de," dedim içim sıkılmış bir vaziyette. "Neden babanla yaşamıyorsun?"

Elimi bırakacak gibi oldu ama parmaklarımı iyice sıkarak benden uzaklaşmasına engel oldum. Pes ederek geriye yaslandı.

"Üniversiteden döndükten sonra bir ay daha babamla kaldım ama o bir ay içim içime sığmadı. O evde daha fazla duramadığımı fark ettim. Yalnızlığa alışmıştım ve babamın gözleri sürekli benim üzerimdeydi. Ne yapıyorum, nereye gidiyorum, arabayı dikkatli kullanıyor muyum, çok mu içiyorum, çok mu geç eve dönüyorum..."

"Bizim de hayatımız öyle geçti diyebilirim," dedim hafif bir tebessümle. Onu anladığımı bilsin istiyordum. Yanında olduğumu, sadece güzel anılarını değil dinlemek için değil, karabasanları kovalamak için de burada olduğumu anlasın istiyordum.

"Ablanı bilemem ama yanında Sarp varmış Armağan ve bana inan bu büyük şans. Babamın tek odak noktası bendim. Yankı'yı da çok sever elbette. Onun ailesi olmadığı için üzerine de düşer ama aynı şey değil. Annemden sonra..." Derin bir iç çekip boşta kalan elini yüzünde dolaştırdı. "Babam hayatına devam edemedi. Tek sahip olduğu varlık bendim ve sevgisi zamanla boğucu hale gelmeye başladı. Üniversite benim için ufak çaplı bir kaçıştı ve dönünce de duramadım. Önce askere gittim. Pekiyi bir dönem değildi. Sanırım bazı şeyleri daha beter hale getirdi."

Aklında yer eden kötü anıları def etmek ister gibi kafasını iki yana salladı.

"Tanıdığım birçok kişi ailesinden ayrı yaşıyor. Bu çok da garip değil."

"Aynı şehirde ve ayrılar mı? Evlenmeden? Belli ki kaçtıkları bir şeyler varmış."

"Bilemem ama..."

"Babamın sevgisinden kaçtığımı söylemem sana acımasızca geliyordur muhtemelen."

"Anladığımı iddia edemem. Senin yaşadıklarını yaşamadım. O yüzden doğru ya da yanlış yaptığına dair bir cümle kurmam yakışık almaz."

"İnanılmazsın," dedi buruk bir gülümsemeyle. "Sürekli diğerlerinden duyduğum o benzer cümleleri söylemeni bekliyorum ama sen asla bunu yapmıyorsun."

"Bence babanın sevgisinden kaçmak yerine, ona neler hissettiğini anlatsan orta bir yol bulabilirdiniz, gibi mi?"

Kaşlarını çatarken kafasını iki yana salladı. "Kesinlikle bunun gibi değil."

"Ne kadar zaman oldu?" diye sordum yaşının yanılmıyorsam yirmi sekiz olduğunu düşünüp hesabı kendim yapmaya çalışırken.

"On sene, üniversiteyi ve askerliği de dâhil edersen..." deyince istemsizce bir an afalladım. Zamanın nasıl da hızlıca akıp gittiğinin her zaman farkında olamıyorduk.

"Vay canına..."

"Ben de şaşırıyorum bazen. Neredeyse yedi senedir bu evde yaşıyorum."

"Neden Geçit'te çalışıyorsun?"

"Benim sıram," diyerek gülümsedi. "Ama önce bir şeyler atıştırmak istiyorum. Kahvaltı edelim beraber, olur mu?"

"Seve seve..."

Avucunda duran elimin üstünü öptükten sonra beni kanepede bırakıp mutfağa gitti. Yardım isteyip istemediğimi sorduğumda kıpırdamamamı, oradaki dağınıklıkla ancak kendisinin baş edebileceğini söyledi.

Mutfağın bir o yanı bir bu yanında dolanıp çay demlemesini, tezgâhı toparlayıp gayet dolu olan buzdolabından peynir, zeytin, domates ve birkaç parça daha kahvaltılık çıkarmasını, bir yandan ıslık çalarak sanki bana kahvaltı hazırlamasından daha doğal hiçbir şey yokmuş gibi rahatça hareket etmesini büyük bir keyifle izledim. Dayanamayıp telefonumu sessize aldıktan sonra sırtı bana dönük, eli bıçaklı haliyle fotoğrafını çekerken en ufak bir utanç duygusu yer almıyordu içimde. Bu güzel an, ölümsüzleştirilmeliydi çünkü benim için çok değerliydi.

Fırat'la olduğum onca zaman içerisinde ilk bir ayı saymazsak benim için bir şey yaptığını hatırlamıyordum bile. Yemeğe ya da sinemaya götürmesini falan saymıyordum asla. O sadece isterdi ve beklerdi ki istedikleri olsun. Ben de salağım ya dinlerdim onu, uyum sağlardım isteklerine. Daha önce ciddi bir ilişki yürütmemiştim ki hiç, nereden bilecektim eğrisini, doğrusunu. Şimdi şimdi daha iyi fark ediyordum yaptığım hataları. Fırat'a nasıl boyun eğdiğimi, onun mutluluğunu kendiminkinden daha üstün kıldığımı, baskın olup da bana höt zöt yapmasını kimi zaman çekici bulduğumu... Şaka gibi.

Ne zaman sinirlendirsem onu, kendime kızardım boş yere. Sarp'a ağzımı açıp da tek kelime etmezdim ki ortalık karışmasın. Çünkü bilirdim ki Sarp, ben haksız dahi olsam beni savunurdu.

Oysa şimdi, kaybının acısıyla başa çıkmayı başaramayan, dağılmış ama henüz tamamen parçalanmamış bir adamın salonunda oturuyor ve o adamın güzel kalbiyle bana bir şeyler hazırlamasını izliyordum. Rol yapmıyordu. Oyun oynamaya belli ki mecali yoktu. Etiyle kemiğiyle kendisiydi. Bora, kesinlikle muhteşem bir âşıktı. Elimde olmadan bir kez daha, keşke onunla bu kadar yara almadan önce karşılaşsaydım diye geçirdim içimden. Ama yersiz bir düşünceydi. Bizi biz yapan yaşadıklarımızdı ve belki de bu yaşadıklarımız yüzünden karşıma çıkmıştı.

***

Merhaba güzel okuyucularım!

Biliyorum bu iki sefer bölümler daha kısa oldu ama devam sahnesi henüz tamamlanmadı. Ben de abuk bir kelimede kesmiş olarak yayınlamak istemedim.

Ufak tefek bilgiler almaya başladık Bora'dan. Bundan sonraki bölümde daha çok merak ettiğimiz birkaç şeyi öğreneceğinizi söyleyebilirim. Meselaaaaa... Eski kız arkadaşı hakkında minik detaylar... :D

Salı günü yeni bölümde görüşürüz. <3

***

Facebook Sayfa: Zeynep Işıklar

Facebook Grup: Zeynep Işıklar'dan

Instagram: zeynepisiklar / zeynepinkitapligi_

Twitter: zeynepisiklar

***

Sen Aydınlatırsın Geceyi (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now