1. Bölüm "Deli Cesareti"

89.2K 1.7K 489
                                    

Hepinize selamlar, hikayeye başlamadan önce söylemek istediğim ufak bir şey var. Ben bu hikayeyi 15 yaşlarımda ergenliğin verdiği bir akılla yazdım. Klişe bir kitap olarak gelebilir, yaptığınız yorumlar kırıcı olmazsa sevinirim. Şu an aklımda daha iyi kurgular var, takip ederek beklemede kalabilirsiniz.

Teşekkürler ve iyi okumalar

                                       ❁

Alarm sesiyle gözlerimi araladım. Yine sabah olmuştu ve okul vakti gelmişti. Uğraşlarla yatakta doğrulup telefonu alıp saate baktım. Ne!? 7:44 mü? Oflayarak kalktım yataktan. Yine geç kalacaktım. Hemen banyoda yüzümü yıkayıp gardırobun önüne geçtim. Hava ne sıcak ne soğuktu, o yüzden yatay çizgili siyah beyaz omzumdan düşen tişört, altıma da siyah dar pantolon giydim. Makyaj yaparak zaman kaybetmek istemediğim için gözlerim ölü gibi durmasın diye maskara ve dudaklarıma da biraz parlak görünüm vermek için parlatıcı sürdüm.

Saate baktım 8 olmuştu. Hemen orta boylarda askılı çantamı alıp beyaz spor ayakkabılarımı giyip çıktım. Hemen arabaya bindim. Okula geç kalmamak için gazı kökledim.

Okula geldiğimde telefona mesaj geldi. Açıp baktım.

Kimden: Öküz
"Kızım nerde kaldın ya? Hoca derse girecek hâlâ yoksun."

Parmaklarımı klavyenin üzerinde hareket ettirip mesaj yazdım.

Kime: Öküz
"Okulun önündeyim geliyorum, patlama."

Telefonu çantama koyup dersimin olduğu amfiye girdim. Hoca daha gelmemişti. Mira ve Doruk birbirleriyle konuşuyorlardı.
Yanlarına gidip aralarına oturdum.

"Kızım sen niye hep geç kalıyorsun?" dedi Mira.

Tam cevap verecekken "Her zamanki hali yine bir sürü alarm kurmuş ve alarmları duymamıştır, alışamadın mı hâlâ?" dedi Doruk. Öküz ya belki öyle olmadı, tamam kabul öyle olabilir ama birazcık yani.

"Öküz müsün oğlum? Belki öyle olmadı..." deyip duraksadım, sonra "Ya da öyle oldu. Hem ne yapabilirim, alarmları duymuyorum." diye devam ettim.

"Senin kulaklarda sıkıntı var o zaman kanka." dedi Doruk. Boşuna öküz demiyorum.

"Neyse sana laf yetiştiremeyeceğim." dedim ve bu sırada hoca girdi, dersi anlatmaya başladı.

Hoca sınıftan çıkarken tam aç olduğumu söyleyecektim ki Doruk "Dur tahmin edeyim geç kaldığın için kahvaltı etmedin ve şu an açsın, 'kantine gidelim mi?' diyeceksin." dedi. Gözlerimi devirdim.

"Hayır belki öyle demeyecektim." dedim umursamaz bir şekilde. Sürekli onun haksız çıkmasından nefret ediyordum.

"Hadi Alya senin içini biliyorum öyle diyecektin." dedi Doruk.

"Ya tamam belki azıcık öyle demek istemiş olabilirim." dedim masum masum bakarken.

"Bakma şöyle kıramıyorum seni, hemen kabul edeceğimi bile bile böyle bakıyosun, değil mi?" dedi Doruk. Öyle bakmaya devam ettim.

"Yani geliyorsun, hadi kalkın kantine gidiyoruz çok açım." dedim. İkisininde elinden tutarak amfiden çıkardım. Kantine doğru ilerlemeye başladık.

Kantinde tostumuzu yedikten sonra, derse 10 dakika kala dersimizin olduğu amfiye çıktık.

"Benim son dersim, sizin?" dedim.

"Ay benimde Alya birlikte alışverişe çıkarız. Bir sürü elbise alırız, ondan sonra bir kafede otururuz. Ay sınavlar yaklaşıyor ne yapacağız? Bence ilk alışveriş yapıp sonra ders çalışırız da zaman kalır mı ki öyle? Neden kalmasın, kalır. Sonra bizde yemek yersin ya da dur alışverişe sonra çıkarız, bugün full ders çalışalım. Hem bu öküz de gelir. Alya bize ders anlatırsın, değil mi? Aramızda dersi en iyi olan sensin." dedi Mira. Bu kız bu enerjiyi nereden buluyor bu kadar ya? Ben o konuşurken nefes nefes kalmıştım resmen.

"Tamam sakin Mira, az motorun soğusun kızım." dedi Doruk.

"Ya plan yapıyoruz size de yaranılmıyor." dedi Mira.

"Tamam beraber size geçeriz. Alya da ders anlatır, hem biz anlarız hem o konun üstünden geçmiş olur." dedi çok bilmiş. Gözlerimi devirdim ve omuz silktim.

"İyi tamam." dedim.

Bütün dersler bitti. Mira'lara geldik. Şu an odada ders çalışıyorduk. Pardon çalışıyordum, geldiğimizden beri ben konuyu anlatıyorum ama bunlar beni dinlemiyorlardı.

"Yeter, ya beni bir dinleyin artık telefonlarla uğraşmayın, hem verin bakalım şu telefonları." deyip ellerindeki telefonları aldım. Kenara koydum.

"Alya ne yapıyorsun ya?" dedi Mira kaşlarını çatarak.

"Evet Alya telefonları verir misin?" dedi Doruk. Tek yaptıkları telefonla uğraşmaktı. Sosyal medyadan kopamıyorlardı.

"Hayır öküz bey ve pasaklı hanım yeter artık size ders anlatıyorum ama dinleyen yok ben gidiyorum." diyip ayaklandım.

"Tamam be otur dinliyoruz." dedi Mira. Geri oturup notlarımı açtım.

Bildiğim kadarıyla anlattım. Onlar not alırken bende notlarımın üzerinden geçtim. Sonra aşağı inip Mira'nın annesi Eslem teyze ile oturduk biraz.

"Mira ben kalkayım, saat geç oldu." dedim. Saat nerdeyse 8 olacaktı.

"Kızım hiçbir yere gidemezsin daha yemek yiyeceğiz." dedi Eslem teyze.

"Evet evet otursana kızım yemek yeriz, sonra birlikte kalkarız." dedi Doruk. Aç ayı bu çocuk. Her gördüğü yemeğe hayır diyememe gibi bir hastalığı var.

"Peki." dedikten sonra koltuğa geri oturdum.

Masa hazırlanmıştı. Mira'nın babası Yağız amca da gelmişti. Hep birlikte oturduk masaya.

"Alya kızım annen nasıl iyi mi?" dedi Yağız amca. Bize çok iyliği dokunmuştu. Her seferinde yardımımıza o koşmuştu.

"İyi, Yağız amca siz nasılsınız?" dedim gülümseyerek.

"İyiyiz kızım, işler güçler." dedi Yağız amca.

Yemek bittikten sonra ben ve Doruk çıktık. İkimizde kendi arabalarımıza binmiştik. Yolu kısaltmak için orman yolundan geçiyordum ama keşke geçmeseydim. Buralar hiç tekin bir yere benzemiyor.

Araba yavaş yavaş durmaya başladı. Çalıştırmaya çalıştım ama olmadı. Telefonun ışığını açıp kaportayı kaldırdım. Baktım ama anlamadığım için tam servisi arayacaktım ki patlama sesi duydum. Silah sesiydi herhalde. Korkuyordum, çok karanlıktı ve hiçbir şey görmüyordum.

Bir yanım ya birine bir şey olduysa git bak dediyse de, öbür yanım tam tersini söylüyordu. Cesaretimi toplayıp gitmeliydim. Birinin yardıma ihtiyacı olabilirdi. Daha fazla beklemeyerek adımlarımı ormana yönelttim. Nereden geliyordu bu cesaret, onuda bilmiyordum. Gecenin bu saatin de deli cesaretiyle silah sesi gelen ormana giriyordum ama bunu yapmalıydım çünkü birine bir şey olmuş olabilirdi.

Biraz yürüdükten sonra depo gibi bir şey gördüm, biraz daha ilerlerken bir adamın kanlar içinde yattığını gördüm. Telefonu cebime koyup adama baktım çok kan kaybetmişti.

Birden kafama soğuk bir şey dayandı. Arkamı döndüğümde silah dayalı olduğunu gördüm.

"NAPTIN LAN SEN!?" dedi kafama silah dayayan adam. Karanlık olduğu için yüzünü tam olarak göremiyordum ama çok korkuyordum.

"B-ben bir şey ya-yapmadım." dedim sesim titremişti, çünkü korkuyordum. Bu deli cesaretimle ormana girmiştim ve başıma gelecek şeyleri şimdiden haketmiştim.

Sonrası mı?

Sonrası karanlık...

                                   ❁

İlk hikayem umarım beğenirsiniz.

Mafya'nın Tatlı Belası (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now