Ron'un Ağızından
Duvardan Hermione ile birlikte geçtik. Ona döndüğümde sırıtarak trene bakıyordu. Düşüncelerini bölmemek için yavaşça yanından ayrılıp trene ilerledim. Acaba Harry ve Ginny nereye kayboldu? Her tarafa baktım ama yoklardı. Umarım boş bir kompartıman bulmuşlardır, çünkü bavulumu daha fazla sürüklemek istemiyorum. Büyük ihtimalle çoktan trene binmişlerdir diye düşünüp bende trene bindim. Trende ilerlerken ayağım takıldı ve yüzüstü yere kapaklandım. Daha doğrusu birinin üzerine. Kimin üzerine düştüm bilmiyorum ama sanki yasemin bahçesi gibi kokuyor.
''Önüne baksana Weasley!'' Kafamı kaldırdım ve önce Slytherin kravatı sonra da Pansy Parkinson'ın çatılmış kaşlarıyla karşılaştım. ''Üzgünüm Parkinson, ayağım takıldı. Ben şimdi kalk...'' dedim ve kalkarken yine dengemi sağlayamayıp üstüne kapaklandım. Bu sefer burunlarımız birbirine değiyordu. Gözleri ise yeşilin en güzel tonuydu. Ben bunları düşünürken o şaşkınlığını üstünden atıp beni göğsümden iterek yana attı. ''Bu kadar 'dengesiz' olduğunu bilmiyordum Weasley, bir daha bana yaklaşma yoksa yüzünün ortasına güzel bir lanet yersin!'' dedi. Ayağa kalkıp üstünü çırptıktan sonra hızlı adımlarla uzaklaştı. Vagonun sonunda ki kompartımana girdi ve gözden kayboldu. Sertçe kapanan kompartıman kapısının sesiyle kendime gelip bende ayaklandım. Bavulumla birlikte vagonun her kompartımanına bakarak ilerlemeye başladım. Son kompartımanın kapısını açınca gülümsedim. ''Merhaba gençler.''
Pansy'nin Ağızından
İstasyona geleli on dakika oldu ve ben her yeri aradım. Ne Draco ne Zabini ne de diğerlerini bulamadım. Büyük ihtimalle beni beklemeden trene bindiler.Eğer beni beklemeden trene bindilerse onları dağ gelinciğine çevireceğim. Trene bindim ve bütün kompartımanları tek tek aramaya başladım. Son iki kompartımana daha bakacağım sırada bir anda kendimi yerle bütünleşmiş bir şekilde buldum. Biri üstüme düşmüştü ve çok güzel kokuyordu. Sanki tarçınlı tatlı bir çörek gibi. Sonra yüzünü örten kızıl saçları gördüm, bu Weasley'di. Üstüme düşenin o olduğunu anlayınca bağırmaya başladım, ''Önüne baksana Weasley!'' Kaşlarımı çatmış ona bakarken o bana şaşkın bir şekilde bakıyordu.
''Üzgünüm Parkinson, ayağım takıldı. Ben şimdi kalk...'' derken dengesini kaybedip bir daha üstüme kapaklandı. Ama bu sefer çok yakındık, hatta burunlarımız birbirine değiyordu. Weasley'e hiç bu kadar yakından bakmamıştım. Okyanus mavisi gözleri o kadar derin bakıyordu ki sanki içimi görüyormuş gibi hissettim. Şaşkınlığımı üzerimden atıp onu göğsünden tutup yana doğru ittirdim. Ona dokununca ellerim karıncalanmıştı, ama neden? Bu duruma sinirlenip bağırmaya başladım, ''Bu kadar 'dengesiz' olduğunu bilmiyordum Weasley, bir daha bana yaklaşma yoksa yüzünün ortasına güzel bir lanet yersin!'' dedim. Hızla ayaklanıp üstümdeki tozları elimle silkeleyip ondan uzaklaştım. Son kompartımanın içine bakınca biraz rahatladım ve birbirlerine tuhaf bakışlar atan arkadaşlarıma bakıp 'ne oluyor' bakışımı attım.
*İşte karşınızda ikinci bölüm, ta ta ta taaaam.
Bu biraz kısa oldu ama dediğim gibi bunlar geçiş bölümü.
Hikayemi elimden geldiğince uzun bölümlerden oluşturacağım.
Üçüncü bölüm hazır bile. En kısa zaman da onu da yayınlıcam.
Gelen beğeni ve yorumlar için çok teşekkürler.
Kitap hakkında tavsiyeleriniz varsa bana mesaj atabilirsiniz. Ya da tanışmak için.
Keyifli okumalar.*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hogwarts Aşıkları (Dramione Ransy Hinny Nuna)
FanfictionWattpad'de ki bütün Dramione'leri okudun ama başka bulamadın mı? Maalesef bende bulamadım. Bende kendi hikayemi yazmaya karar verdim. Wattpad' de ki en iyi Dramione'leri okudum ve hepsi bana ilham verdi. Umarım benim hikayem de size ilham verir. ...