-Giriş-

10.7K 416 111
                                    

Genç melek geniş kanatlarını açmış, havada süzülüyordu. Rüzgar eski dostuydu, en çetin fırtınalarda bile kanatlarına boyun eğmiş, zorlu savaşlarına tanık olmuştu. Melek gülümsedi. Uçmayı her şeyden çok seviyordu. Özgürdü. Uğraştığı nefilimler yoktu, babası yoktu. Sadece o ve kanatları vardı.

Soğuk havayı ciğerlerine çekti. Temmuz ayında olmalarına rağmen gece hava serin oluyordu. Ve ya ben yerden metrelerce yüksekte olduğumdandır, diye düşündü kendi kendine. Gülümsemesi tüm yüzüne yayıldı. Bu gün ayın en sevdiği günüydü.

Ayın onaltısı.

Her gününü sırf bu gün için atlatıyordu belki de. Dayanması için güç veriyordu. O'na gitmek, onunla konuşmak, sarılmak, kokusunu içine çekmek...

Tanıdık mavi bina görüş açısına girdiği an alçalmaya başladı. Yıllarca alışmıştı tabii her ay geldiğinden. İstese gözü kapalı bile bulabilirdi bu evi.

Olabildiğince sessiz bir şekilde balkona indi ve kanatlarını sıkıca kapattı. Zaten açık olan kapıdan içeri sabırsızca girdi. İçi içine sığmıyordu. Onun için önemli olmayan odaları es geçip hızlı adımlarla yatak odasına yöneldi. Her ay olduğu gibi, yanmayan şöminenin karşısında oturmuş bekliyordu.

Yüzüne en sevecen gülümsemesini yerleştirdi. Normalde sahte olan gülümsemesi, bu odaya girdiği an ışıl ışıl oluyordu. Kanatlarını son bir kez kontrol edip odadaki tek koltuğa yaklaştı.

"Ben geldim."

Kadın, yüzünü okuduğu kitaptan kaldırıp genç meleğe baktı. Dalgın ifadesi yerini saf mutluluğa bıraktı ve kollarını sarılmak için açtı. "Gelmezsin sanıyordum."

Genç melek, bu anı beklermiş gibi hızla ilerleyip kocaman sarıldı. "Her geldiğimde bunu söylüyorsun."

Kadın yorgunca gülümsedi. "Baban öğrenirse neler olacağını biliyorsun." Solgun olan yüzü, her geldiğinde daha da soluyordu.

"Tek çocuğunu öldürebileceğini sanmıyorum."
Melek gülümsesede gözlerine ulaşmamıştı. Ancak kadın bunu fark etmemiş gibiydi.

"Lux, biliyorsun ki ölümden kötü olan şeyler de var." Kadının eli istemsizce sırtına kaydı ve ürperdi. Gözlerini genç meleğin kanatlarına dikip konuşmaya başladı. "Her geldiğinde söylediğim şeyi söyleyeceğim. Lütfen kendini daha fazla tehlikeye atma. Özellikle de benim için."  Gözleri dolmasına rağmen ses tonu her zaman olduğu gibi kontrollüydü.

"Anne, lütfen yine başlama. Seni özlüyorum, babam da özlüyor. Sırf gururu yüzünden oluyor bunlar."

"Bunlar babanın hatası değil, benim hatam."

"Hayır," diye bağırdı genç melek. "Hiç bir melek kanatlarının kesilmesini hak etmez anne."

Kadın bakışlarını yere indirdi. Oğluna söyleyemediği şeylerin yükü altında eziliyor gibi hissediyordu. "Yaşanan şeyleri bilmiyorsun. Daha fazla ısrar etme. Ve lütfen, beni yalnız bırak."

Genç melek ısrar etmedi. Ne kadar kızsa da , kırılsa da karşısındaki annesiydi ve annesi ne derse o olurdu. Bağırmadan, sinirlenmeden balkona doğru yürümeye başladı. Annesinin fazla zamanı kalmamıştı. Her gününü onunla geçirmek istiyordu ama yapamıyordu. Omuzlarında çok fazla yük vardı. Dünyadaki nefilimleri kontrol etmeliydi. Şirketi yönetmeliydi. Annesiyle konuşmaması gerekirdi. Babasının kesin talimatıydı. Hiçbir melekle irtibatı kalmamalıydı annesinin.

İnsan bölgesine meleklerin girişi yasaktı. Ve kural, herkes için kuraldı. Lux için bile. Şu anda kurallara aykırı davranıyordu. Yasak bölgedeydi. Babasının kulağına gittiği an işler karışırdı. Ama annesi her şeyden daha önemliydi.

Tam annesini düşündüğü sırada, çığlık sesi duydu. Merakını gizleyemeden çığlığın geldiği yöne baktı. Ara sokakların birinde hareketlenme vardı. Dikkat kesildi. Bir kız tökezleyecek koşuyor, arkasında da iki adam kovalıyordu. Eğer kız sağa dönerse çıkmaz sokakla burun buruna gelecekti. İçinden, sola sapması için yalvardı. Ancak kız sağa döndü. Çıkmaz sokakta kapana kısılmıştı. Adamlar ise köpek balıkları gibi kızın etrafında dönüp duruyordu. Oraya gitmemeliydi, olaya müdahale etmemeliydi. Eğer birileri onu insan bölgesinde görürse olay çıkardı.

Başmelek kanatları sayesinde hiç ses çıkarmadan kıza doğru alçaldı. Ve adamlarla kızın arasına indi. Alkol kokusu burnunu yakıyordu. Adamlar onu gördüğü an tökezledi. Bir tanesi kaçmak için hamle yapınca, diğeri engel oldu. "Siz ucubeleri bölgemizde istemiyoruz. Defol nefilim."

Alkolün verdiği cesaretle konuşuyordu belli ki. Genç melek kıpırdamadan durdu. Bu şekilde, ayışında duran bir heykele benziyordu. Adamların gitmesini bekliyordu, ama belli ki adamlar onu nefilim sandığı için hafife alıyorlardı.

Devasa kanatlarını hiç tereddüt etmeden açtı. Neredeyse tüm sokağı kaplayan kanatları göz alıcıydı. Siyah tüyler, alev alev yanıyordu. Sadece ayışığıyla aydınlanan sokak bir anda
öğle zamanı gibi gibi pırıl pırıl olmuştu.

İki adam da aynı anda yere düştü. "Başmelek," diye kekeleyip sürünerek kaçmaya başladılar. Genç melek bir süre bekleyip arkasını döndü. Kanatlarını sıkı sıkı kapatmayı da ihmal etmedi tabii.

Gördüğü kız, hiç beklediği gibi değildi. İnanmayarak gözlerini bir kaç kez kırptı. Kız çok güzeldi. Gördüğü bütün meleklerden güzeldi. İlahi bir güzelliği vardı. Açık sarı kıvırcık saçları, upuzun ve karmakarışıktı. Kocaman yeşil gözlerini açmış, şaşkınca meleğe bakıyordu. Çilli yüzü kızarmış ve kıza hoş bir hava katıyordu. Kıvrımlı hatlarını belli eden elbisesi yırtılmış, daha özel olan kısımlarını ise minik elleriyle kapatmaya çalışıyordu. Ve teni, adeta ay ışığında porselen gibi parlıyordu. En önemlisini, O'na benziyordu. Hatta benzemek değil, tıpa tıp aynısıydı. Yüzyıllar önce kaybettiği kişinin yeniden vücut bulmuş haliydi bu kız.

Ancak bir şey eksikti. Aklı  başından gitmişti evet, konuşmayı unutmuştu ona da evet, ama eksik olan bir şey vardı.

Kızın düşüncelerini okuyamıyordu.

Genç melek kızardı, nasıl olabilirdi böyle bir şey? Hayatında ilk defa güzel bir kız görmüyordu ki. Bu olanlar neydi şimdi? Akıl okuma yeteneğini de mi kaybettirmişti bu kız?

Burnuna keskin alkol kokusu gelince rahatladı. Tabii ya! Alkol, diye düşündü. Kız sarhoş diye okuyamıyordu düşüncelerini.

Boğazını temizleyip konuşmaya başladı, "İyi misiniz?"

Kız, şoku atlatmış gibi kendini yere bıraktı ve ağlamaya başladı. Minik vücudu titriyordu. Genç melek anlayamadı, adamlar yüzünden mi ağlıyordu yoksa melek yüzünden miydi?

"Ne oldu? Yanlış bir şey mi yaptım? Ben, siz tehlikedesiniz sandım."

"Eve gitmek istiyorum."

Melek, kızın sesini duyduğu anda, içinde bir şeylerin alev aldığını hissetti. Ancak hemen bastırdı. Kızı kucağına alıp havalandı. Aklındaki tek şey kızı evine götürmekti. Babasının yapacakları ve ya kurallar aklından uçup gitti. O an, kucağındaki kız düşmanının kızı bile olsa onu koruyacaktı.

Merhaba arkadaşlar, umarım beğenirsiniz. Fikriniz benim için çok önemli bu yüzden yorum yapmayı unutmayın 💕.

KANATLARWhere stories live. Discover now