1. BÖLÜM: SEÇİMLER

8.3K 559 249
                                    

BÖLÜM ŞARKISI: NEW HEROES BY TEN

KTH

Sirenlerin sabahın tam sekizinde çalmaya başlamasıyla bölgedeki herkes yavaş yavaş uyandı. Bugün büyük gündü, yani en azından devlet için. Her yıl haziran ayının 12'sinde bir oyun başlatırlardı. Bu oyun bildiğiniz mario cart yada tetris gibi bir şey değildi. Keşke öyle olsaydı ama değildi. Her yıl zamanı geldiğinde bölgeden 18 yaşını geçmiş 10 kişi seçilirdi ve bu kişiler neresi olduğunu sadece devletin bildiği bir yere gönderilirdi. Orada olan herşey canlı yayın olarak tüm dünya tarafından izlenilebilirdi ama asıl izleyenler zenginlerdi. Bir nevi zenginler kendilerini eğlendirmek için bizi kullanıyorlardı yani. Oyundaki tek amaç ise hayatta kalmaktı.

"Hayatım hadi yüzünü yıka. On dakikaya meydanda olmamız lazım biliyorsun." Annem üzerimden yorganı çekince homurdanmaya başladım. O lanet meydana bu lanet günde gitmek istemiyordum. 21 yaşındaydım ve üç senedir oyuna seçilmeyen şanslılardan biriydim. Bu şekilde mutluydum ve değişmesini istemiyordum. O sikik yere gidersem öleceğimi biliyordum çünkü.

"Tamam kalktım." Anneme düşündüklerimi belli etmeden mırıldandım ve tuvalete yürüdüm. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra üstüme basit siyah bir tişört ve siyah pantolon giydim.

"Abi..." Saçlarımı az da olsa düzeltmeye çalışırken kız kardeşimin endişeli sesini duymamla arkama baktım.

Gülümsedim ve dağınık atkuyruğu şeklinde toplu saçlarını okşadım. "Ne oldu Jieun?" Yüz ifadesinden fazlasıyla endişeli olduğu belliydi. Ben 18'ime bastığımdan beri her yıl endişeden ölüp biterdi bu gün. 12 yaşında olmasına rağmen çoğu zaman yaşına göre olgun davranırdı, hatta bazen benden de olgun.

"İçimde kötü bir his var..." Jieun'un kahve gözleri biriken yaşlarla parlamaya başlamıştı. Ağlayacağını anladığımda ensesinden tutup onu kendime yasladım ve kollarımı beline sardım.

"Şş, hiçbir şey olmayacak Jieun. Her sene boşuna endişeleniyorsun. Buradayım ben bak? Burada." Onu sakinleştirmek adına kulağına fısıldadım fakat ne kadar bunu düşünmek istemesemde benimde içimde kötü bir his vardı. Açıklayamayacağım bir histi fakat kötü bir şey olacağını hissediyordum.

Jieun burnunu çekerek geri çekildi ve hafifçe gülümsedi. "Doğru. Sen hiçbir yere gitmiyorsun." Jieun dişlerini göstererek gülümsedi ve yanağımı öptükten sonra koşarak odadan çıktı.

Jieun'un arkasından bakarak derince iç çektim. Bu kötü hissi içimden atmak istiyordum ama bir türlü olmuyordu. Cidden o oyuna seçilecek miydim? Böyle birşey olursa beni öldü sayın çünkü imkanı yok asla hayatta kalamam. Yemek ve su bulsam bile ileri teknolojileriyle bulunulan bölgeyi kontrol edebiliyorlardı. Bu da demek ki hava durumundan canlılara ve doğal afetlere kadar her şeyi kontrol edebiliyorlar.

"Ah..." Elimi saçlarımın arasından geçirdim ve odadan çıktım. Fazla endişelenmemeye bakacaktım ve rahat olacaktım.

Annem ve Jieun'u takip ederek evden dışarı adımımı attım. Çoğu kişi çoktan meydanda toplanmıştı. 18 yaşı geçmiş olanların üstlerinde bordo ceketler vardı ve kızlar ve erkekler olarak ayrı sıralara sokulmuşlardı.

"Ceketi al." Yanımdaki uzun ve cüsseli adam elime diğerlerindeki bordo ceketlerden tutuşturdu. Hafifçe başımı eğip ceketi giydim ve erkeklerin olduğu tarafa gidip sıranın arkasına geçtim.

"Taehyung!" adımın seslenilmesiyle kafamı sesin geldiği yöne çevirdim. Bu sefil sefalet bölgede beni umursayan sayılı insanlardan ve aynı zamandada en yakın arkadaşım olan Seokjin'i görünce istemsizce gülümsedim.

SURVIVAL. ⠀⠀[ TAEKOOK ]Where stories live. Discover now