31.Bölüm : Sinemaya Gidiyoruz!

Start from the beginning
                                    



31.Bölüm : Sinemaya Gidiyoruz!
*O an anladım ki, onun dünyası apayrıydı benimkisi apayrı...*


Gözlerimi titreyen telefonumla birlikte araladığım sırada güneş her zamanki gibi odama perdemin arasından sızmaya çalışıyor fakat başarılı olamıyordu. Dün gece perdeyi öylesine sıkı kapatmıştım ki yıldızların en büyüğü güneş bile giremiyordu odama... Sıkıntıyla hafifçe kıpırdandım ve yanımdaki masada duran telefonumu elime aldım. Gözlerimi zar zor sabitleştirip telefonumun ekranına baktım,

*Gelmemeye Giden Adam Ege'den bir yeni mesaj*

"Günaydın... Hadi uyan, sinemaya geç kalacağız!"

Kaşlarım çatılı bir şekilde ekrana baktım önce. Sonra durum kafama dank etince "Ah!" diyerek doğruldum, bugün Ege'yle sinemaya gidecektik! Yani o Fransa'da ben burada aynı anda aynı filmi izlemek için sinemaya gidecektik. Tabi ya, böyle söyleyince sanki Ege beni almaya gelecek de birlikte film izlemeye gideceğiz sandınız, değil mi? O iş biraz yaştı... Ama bu bile bizi o kadar mutlu ediyordu ki bugün benim için harika bir gün olacaktı... Doğum günümün üzerinden tam bir hafta geçmişti, ve biz Ege'yle birbirimize giderek bağlanıyorduk...

"Bu saatte uyandığıma inanamıyorum, saat 12 olacak neredeyse! Sen hazırlan, ben de hazırlanıp çıkacağım. Sinemada buluşuruz :)" yazdım ve yolladım, hem de yüzümde aptal bir sırıtışla. Yataktan kalktığım sırada telefonum tekrar titredi.

"Kırmızı giy :) Sana çok yakışıyor." Ekrana gülerek baktığım sırada içimdeki acınacak bir halde olduğumuzu fısıldayan sesi susturdum. En başından beri bunu söylüyordu bana içimdeki o ses. Acınacak bir haldesiniz, acınacak bir haldesiniz, acınacak bir haldesiniz... Ne var biliyor musun iç sesim? Acınacak bir halde olan sensin.

Şuna bakın ya, iç sesimle kavga ediyorum. Hem de çirkefçe! Delirmeye başladım.

Telefonumu bir kenara bıraktım ve dolabımı açtım. Kıyafetlerimi özenle seçtim, kırmızı boğazlı kazağımı, yırtık dar pantolonumu, battaniyeden hallice siyah şalımı... Yüzümü yıkar yıkamaz aynanın karşısına geri döndüm, saçlarımı tel tel özenle taradım. İki yanından bir oyayı işler gibi ördüm, hafif bir ruj sürdüm, sonra olabilecek her yerime parfüm sıktım. Ege'nin yanına gidiyordum sanki gerçekten... Keşke... Keşke.

"İki farklı ülkede aynı filmi aynı seansa bulabilmemiz dünyanın en büyük şansı değil mi ya?" yazdım, ve devam ettim, "İyi ki popüler filmler var!"

Star Wars'un yeni filmine gidiyorduk. Aslında ben Star Wars serisini sevenlerden değildim, ama Ege bayılıyordu. Ve benim de bayıldığımı sanıyor. Zorla gidiyorum sanmasın diye ona bana bu sinema teklifiyle geldiğinde şöyle demiştim, "NE? STAR WARS'UN YENİ FİLMİ Mİ ÇIKIYOR! BAYILIYORUM O SERİYE!"

Halbuki serinin diğer filmlerini izlemedim bile. Neyse, Ege bunu bilmek zorunda değil, ve şu an bu durumdan oldukça mutlu.

"Ve bu filmin ikimizin de sevdiği serinin yeni filmi olması nasıl bir tesadüf? Resmen evren bizim için çalışıyor bu aralar," yazdı bana birden. Başımı salladım, ah bir bilse Star Wars hakkında hiçbir fikrimin olmadığını...

"Aynen! Çok güzel bir tesadüf." Yazdığım mesaj yalan söylüyor olduğumu her açıdan belli etmiyor mu ya? Resmen EGE BEN YALAN SÖYLÜYORUM STAR WARS HAKKINDA HİÇBİR FİKRİM YOK diye bağırıyor mesajım.

"Luke'un ses tonunu duymayı özledim. Bir an önce filme girmek için sabırsızlıktan öleceğim." Ege'nin mesajına çaresizce baktım. Luke kim Allah aşkına? Korkuyla mesaj yazmaya başladım,

3391 KilometreWhere stories live. Discover now