13.Bölüm : Sana Döndüm.

544K 37.2K 13.9K
                                    

Yukarıdaki müziğin adı Sleep Dealer - The way home, mutlaka açın^^
Ve tabii ki karanlık bir odaya geçin :')


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Şövalye, içinde acısı, önünde kapkaranlık bir yol öylece ilerliyormuş. Gözlerinden akan yaşlar, göğüs kafesine çarpan kalbi pır pırmış. Acı çekiyor fakat sevdiğinden vazgeçmiyormuş. Bir an karanlığa dayanamamış başını kaldırmış, işte o an yıldızını bir kez daha iki dağ ötede görüvermiş günler sonra! Kaybolan yıldızı, acısını içine atıp pes etmeyen şövalyenin gözleri önündeymiş bir kez daha. Gülümsemiş şövalye gözyaşları içinde. "Mesele," demiş, "ışık gittiğinde bile pes etmeyip karanlıkta devam etmek yola... Karanlık ondan korkmayıp içine daldığında ışığını veriyor geri."


13.Bölüm : Sana Döndüm.
*Dizi izleyelim mi?*

Merhaba, ben acı.
En son konuşmamızı hatırlar mısınız? İzmir'in içine yeni yerleştiğim günlerde yazmıştım size. Şimdi uzun zamandır büyük bir parçasıyım onun. Giderek büyüyor, kalbinden taşmış bir halde bütün vücudunu kaplayarak sarıyorum tüm bedenini. İzmir konuşmuyor, beni küçültecek tek bir şey yapmıyor, yardım istemiyor. İzmir pes etmiş, yakında tüm bedenini benimle kaplamaya niyetli gibi içine attıkça atıyor. Korkuyorum. Onun yerine geçmekten çok korkuyorum. Yakında ondan eser kalmayacak, İzmir'in içinde bir acı değil acının içinde bir İzmir yaşıyor olacak. Ve ben bundan çok korkuyorum. Bütünü değil, ayrıntısı olmak istiyorum onun. Ve elimden hiçbir şey gelmiyor. O üzüldükçe, o içine attıkça büyümemi durduramıyorum. Mutluluktan eser yok, her saniye acı çekiyor yalnızca. Her saniye beni büyütüyor. Bir zavallı gibi kalkıp silkelenmeden öylece acıdan ölmeyi bekliyor. Oysa kalksa, konuşsa, bir gram yaşama isteği duysa küçüleceğim, içinde koştura koştura azalacağım. Ama yapmıyor, teslim olmuş çoktan. İzmir pes ediyor...

"İki seçenek var önünde tatlı kızım." Birkan Amca'nın sesiyle başımı kaldırdım. Askeriyedeki odasının deri koltuklarından birindeyim, elimi koltuğun kenarından yavaş yavaş kucağıma indirdim ve boş boş baktım yüzüne.

"Okulun devamsızlıklarını umursamayacak, mezun olacaksın. Üniversite sınavına da günler kaldı. Şimdi, birinci seçenek şu, askeriye seni her şeyinle okutmak istiyor. Seni İstanbul'da bağlantılı olduğumuz bir özel üniversiteye, istediğin bölüme puanın ne olursa olsun yazdıracağız. İstanbul'da yeni bir üniversite açılıyor. Düşük fiyattan tam on beş bin öğrenci alacaklar bu yıl. Öğrenci akını olacak oraya. Şu an en düşük puanlı bölümler onda. Tanıtımları tüm ülke çapında yapılıyor. Üniversitenin ödemeleri bize ait olacak. Kampüsün içindeki yurtta bir odan da olacak, onu da biz ödeyeceğiz. Sana her ay düzenli bir harçlık ödememiz de olacak. Yani birinci seçeneğin Türkiye'de kalıp kendi ayakların üzerinde durup okumak. Her şeyini biz karşılayacağız. İkinci seçeneğin ise şu, anneannen ve teyzen seni New York'a götürmek istiyor. Ki bu harika bir seçenek. Yepyeni bir hayat, yepyeni insanlar, yepyeni bir dil. Önce bir dil kursuna yazılırsın, anneannenle yaşarsın. Sonra bir üniversite kazanır orada okumaya devam edersin. Sanırım cevabını sormama bile gerek yok, düşünmeden hangisini seçeceğini tahmin edebiliyorum az çok." Yutkundum, bir kez daha boş boş baktım yüzüne.

3391 KilometreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin