7.Bölüm : Yan Yanaymışız Gibi...

768K 41.5K 31.8K
                                    


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Şövalye, haftalar boyu dağ tepe düz gitmiş. Gözü hep ondan dağlarca ötede olan ama bu uzaklığa rağmen her baktığında ona parlayan yıldızındaymış. Yirmi yedinci günün sonunda bir ağacın altında kestirdiği üç saatlik uykusundan uyandığında ayağa kalkmış. Başını kaldırıp iki dağ ötedeki yıldızına bakmak istemiş. Oysa o an yıldızını görememiş şövalye. Telaşa kapılmış, koşarak dağın uçurumunda bulmuş kendini. İki dağ ötede parlayan bir yıldızı bırakın, bir ateş böceği tanesi bile yokmuş. Aklını kaybedecek gibi olmuş şövalye. ''Tanrım!'' demiş kendi kendine, ''Bu nasıl bir sınav? Dağları tepeleri aştım. Gücümü başımı kaldırıp onu her gördüğümde aldım her seferinde. Oysa şimdi orada mı değil mi bilmiyorum. Bir yerlerde beni beklediğini biliyorum, oysa bihaberim artık yıldızımdan. Uzak olmak değilmiş insanı üzen, insanı asıl üzen sevdiğini kaybetmekmiş. İki dağ ötemde onu göremediğim günler, yedi dağ ötemde onu gördüğüm günlerden kötüymüş.'' O an keşke yine uzak olsak demiş içinden... ''Keşke uzak olsak da onu görebilsem, iyi olduğunu bilsem.'' Çünkü sevmek buymuş. Sevmek yakınında olmasa da sadece orada olduğunu bilmek, iyi olduğunu görmekmiş...


7.Bölüm : Yan Yanaymışız Gibi...
*Kucağımda uyudu...*


''Şimdi ben, kayıp...'' Dinlediğim şarkı, kendini kaybetmiş bir adamı anlatıyor. Sadece kendini değil, sahip olduğu her şeyi ve herkesi kaybetmiş bir adam. Her şeyden öylesine vazgeçmiş ki kendini en usta zalimin bile ellerine bırakmaya hazır bir adamı anlatıyor. En sonunda şöyle diyor, ''Vardır elbet bir çıkılacak yol.''


Oradasın, biliyorum. Bu satırları okuyorsun. Şimdi bu satıra geçtin, kaşların çatıldı. Kafan karıştı. Kimle konuştuğumu, bu satırları kime yazdığımı anlamaya çalışıyorsun. Ben bu satırları sana yazıyorum. Ona, buna, şuna değil. Sana yazıyorum. Dünyanın her neresindesin bilmiyorum, hangi şehrin hangi sokağından okuyorsun bu yazdıklarımı bilmiyorum. Bir otobüste misin, trende misin, saat orada kaç? Bilmiyorum... Ekrana dökülen saçların ne renk inan bana tahmin edemiyorum. Ve inan bana, bunların hiçbirinin önemi yok. Saçlarının renginin, saçlarının olup olmamasının, nerede olduğunun, saatinin kaç olduğunun... Tek önemli olan sensin. Bu satırları okuyor olman. Tek önemli olan şimdi bu cümleye geçmiş olman. Neler yaşadın, neleri atlattın, neler yaşayacaksın, neleri atlatmak zorunda kalacaksın bilmiyorum. Tek bir bildiğim var, bu dünyada çıkmaz sokak yok. Sonuna geldiğini düşündüğün her yolda, o yolun sonunda bir duvar da görsen adım attığında yıkılacak o duvar. Belki mahvolmuş bir haldesin, belki pes ettin, belki çaresizsin, belki artık hiçbir şeyin iyi olacağına inanmıyorsun. Ama sen bu satıra geçtiysen, hala umut var demektir. Çünkü bu satırları okumaya devam ediyorsan bu satırlardan bir kurtuluş yolu, bir cevap arıyorsun demektir. Derin bir nefes al. Bir nefes daha. Ve bil ki, ''vardır elbet bir çıkılacak yok.'' Yeter ki o yola adımını at. O telefonu eline al, kendini tuttuğun o mesajı at. Aynanın karşısına geç, kendine bir bak. O kadar değerlisin ki kendinin kendine yazık etmesine izin verme, saçlarını tara. Bir özür dile kendinden. Kendine yaptığın haksızlıklar için, kendini soktuğun o çıkmaz sokak için, kendini suçladığın her an için özür dile kendinden. Bu dünyadaki en önemli insan sensin. Bu dünyadaki en değerli insan sensin. Başkalarına verdiğin değerin yarısını bile kendine vermediysen eğer, şimdi bir kez daha özür dile kendinden. Ve bir kez daha. Unutma, herkes gittiğinde bile ruhun seninle kalacak... Senin en yakın arkadaşın, en daimi ailen sensin...

3391 KilometreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin