Thirty Four

2.7K 223 81
                                    

Özellikle bu bölüm, yorum gelirse çok mutlu olurum 💕🌼💕

Jungkook, sevgilisi için yeni boyattığı, Yoongi'ninkisi gibi simsiyah saçlarını gerginlikle karıştırırken bir türlü açılmayan kapıya, zile basmak yerine, yumruklarını indirmeye başladı. Hoseok'un bütün bunlara sebep olma ihtimali korkutuyordu onu, yıllardan beri tanıdığı hyungu böyle biri değildi. Bütün kalbiyle söyleyebilirdi bunu.

Öfkeyle, bilinçsizce ağzında çıkan küfürler kapının açılmasını sağlayan sihirli kelimelermiş gibi anında kapı aralanmış ve Hoseok görüş açısına girmişti. Hyungu durumun zorluğuna karşılık dudaklarını birbirine zorla bastırırken gamzelerini oldukça belli ediyordu. O gamzeler Jungkook'un en sevdiği ayrıntılar olsa da, o an bunu bile fark edememişti, tek yaptığı hyungunu hafifçe itip içeri girmesiydi.

"Üst katta, kapısı açıktır zaten. Aralık bırakmasını istemiştim." Arkasından gelen fısıltıyla merdivenleri ikişerli, üçerli tırmanmaya başladı siyah saçlı genç.

Cidden de Hoseok'un dediği gibi kapısı aralık olan tek oda vardı. Belki de, diye geçirdi içinden. Belki de benim için aralıktır o kapı?

Birkaç büyük adımda odaya ulaşıp içeriye göz gezdirdi. İşte oradaydı. Boy aynasının hemen önünde yere çökmüş, boş gözlerle suratını ve vücudunu inceliyordu. Siyah saçları, Jungkook'unkilerin aksine her tarafa saçılmış, dudakları ağlamaktan olsa gerek kızarmış ve aralıktı. Şu saniyeler bile onu etkilemesi çok sinirlendirmişti küçük olanı, ciddi olması gerekliydi!

İnce, kısa parmaklara dolanmış zincire takıldı gözleri, ona aldığı kolye bu sefer boynu yerine özensizce kemikli parmaklara dolanmıştı. Bu bir miktar acıtsa da onun katlarca daha fazla acı çektiğini hatırlamasıyla çıkan gıcırtıya aldırmadan beyaz kapıyı daha da araladı.

Yoongi kuru dudakları acıyacak şekilde burukça gülümserken kafasını yavaşça sesin geldiği yere, Jungkook'a doğru çevirdi. Gözleri o kadar yorgun duruyordu ki, bir parça koptu iri gözlünün kalbinden. Onu bu hale getiren kendisiydi hâlbuki fakat sevgisine güvenmiyor oluşu da kırıyordu onu. Eski ve saçma bir fikir olduğuna nasıl olur da inanmazdı?

"Y-Yoongi?" Kekelememek elde değildi ki.

Cevap olarak hala gözleri onu kıran gençteyken mırıldandı, "Hm?"

"Hyung, lütfen dinle beni. Bak hepsi sa-"

"Biliyorum Jungkook." Bakışlarını tekrar aynaya çevirirken aynı sakinlikle sözünü kesti. Hepsinin sadece aptalca fakat şu an geçersiz bir karardan ibaret olduğunu biliyordu. Onun takıldığı ve bu kadar yıkıldığı sadece bu da değildi zaten. Ama güven yıkıldı mı o da yıkılırdı. Bu hayatında iki kere başına gelmişti, iki kere aşık olmuştu.

"Keşke sana her şeyi anlatsaymışım... Belki o zaman, bana kendi çapında acır ve bu çocukça fikrinden vazgeçerdin." İri gözlü gencin kaşları bilinmezlikle çatılırken kapıdan uzaklaşıp aynanın ve Yoongi'nin biraz gerisindeki yatağa oturdu.

"Her şey?" Yoongi, oturduğu yerde sürünerek sevgilisine dönerken o kadar şirin durmuştu ki burukça gülümsedi Jungkook. İçinden bir ses onu son görüşü olduğunu söylerken, diğeri umut etmesini fısıldıyordu kalbine. Fakat Yoongi'yi bırakması pek olası görünmüyordu, bu kısa boylu, beyaz tenli adam onundu ve onun olarak kalacaktı.

"Seni çok sevmiş olabilirim ama hiçbir zaman ilkim olduğunu söylemedim. Birisi vardı, aynı senin gibi hafif esmer tenli, iri gözlü, çok güzel bir kız. O kadar saf bir güzelliği vardı ki onu ilk gördüğümde aklımın başımdan gitmesine engel olamamıştım. O kadar havalıydı ki yutkunmadan edememiştim." Bir süre duraksadı ve karşısındakinin tepkisine baktı. Küçük olan ne hissettiğini bile bilmiyordu o an fakat anlamadığı bir şekilde bunları dinlemek zordu. Yoongi de bunu hareket eden adem elmasından, yutkunmasından anlamış olacak ki belli etmediği keyfiyle devam etti anlatmaya.

Give it to Me//YoonKook Texting ✓  Where stories live. Discover now