3. BÖLÜM

111 69 2
                                    

Arkadaşlar okumaya devam lütfen diğer bölümlrr dahada güzel ve heycanlı. Oy vermeyi ve yorum yspmayı unutmayalim. Herkeze iyi okumalar😊

Fatmayla Rıza beş parasız kaçıyorlardı. Rıza balıkcılık yapıyordu. zamanla bir ev tuttular ve çocukları Deniz olmuştu. Rıza Fatmanın hamile kaldığı o gün, sevinçten havalara
uçmuştu ve sevinc çığlıkları içerisinde şunları söylüyordu:

-ismi Deniz olacak, kızda olsa erkekde olsa, adını rızkımızı veren denizden alacak, diyordu.

Sonra bir gün Rıza yine evden balık tutmaya diye çıkmış ve bir dahada dönmemişti.
Annesi, Denize ve kendine bakamamış ve meçbur başka biriyle evlenmişti. O güne kadar bir prenses gibi büyütülen Deniz, artık o evde bir sığıntı olmuştu. Üvey babasının adeta bir düşmanı haline gelmişti.
Üvey babası boyacıydı, iş bulduğu zamanlarda işe gider bulamadığı zamanlarda ise evde otururdu. Boyacılıkdan kazandıkları para kendilerine yetmediği için üvey babası evde kaldığı zamanlarda annesi, komşularının bulduğu bir bayanın evini temizlemeye giderdi.
Annesi işe gittigi zamanlarda Deniz adeta bir cehennemin içinde kalırdı. Üvey babası, annesi çıkar çıkmaz ayağıyla sarsarak Denizi uyandırır ve:

-Kalk çay koy kiz, yiyip içip yatma gibi kelimelerle bağırır ve sürekli hakaret ederdi.
Denize, annesine söylediğinde ise, annesini ve kendisini öldürmekle tehdit ederdi.
Deniz Annesine bir şey olacak korkusuyla kimseye birşey demezdi.
Ilk başlarda böyle başlayan işkence zamanla artmıştı. Artık Denizi öldüresiye dövüyor, yanan tüpe elini yaklaştırıyor ve yanınca çekiyordu.
Deniz, iyice zindana dönen hayatının içinde,  küçücük bedeniyle çırpınıyordu. Anneside bir kac sefer korumuşdu, ama annesine her ne yaptıysa onuda susturmayı başarmıştı.
Hergün dayak atılan Deniz, vücudundaki morluklarla yüzünde hiç bir iz olmayarak okuluna gidip geliyordu.
Günden güne içine kapanmış, günden güne sessizleşmiş, günden güne erimişti.
Çok yakın olduğu arkadaşı semranın annesi, semrayla beraber, hergün kendinide eve bırakıyordu. Semra hanım,  Denizdeki değişikliğide fark ediyordu ama aklına bu türlüsü gelmiyordu. Kimin aklına gelirdi ki?

Hergün Denize bir problemin mi var diye soruyordu ama Deniz hiç birşey söylemiyordu.
Denizin üvey babası işi iyice kötüleştirmişti. Cani, açımasız, kalpsiz olan bu adam şişleri ısıtıp ısıtıp, Denizin vücudana basıyordu.  Üstelik bunu sofrayı açarken bir bardağı kırdı, uyurken ses yaptı, yemeği geç hazırladı, sofraya mendil getirmeyi unuttu gibi sudan sebepler için yapıyor ve bunuda hak ettiğini düşünüyordu. Küçük bedeni bu açıya dayanamıyor günden güne eriyordu. Ve annesi olan biten herşeyi izliyor, hiç birşey yapmıyordu.
Birgün semranın annesi Denizdeki bu değişimi, sınıf ögretmenleri olan mehmet beye bahsetmişti.
Mehmet bey bunu kendisinde fark ettigini, bir kac kere Denize sorduğunu fakat herhangi bir cevap alamadığını söylemişti.
Semranın annesi çok ısrar ediyordu " 3 cocuk büyüktüm, bir çocuk nasıl olur, nasıl davranır bilmezmiyim" diyordu.
Kadının bu ısrarı üzerine mehmet bey okuldaki tüm ögretmenler ve müdür beyin eşliğinde bir toplantı yapmış ve bu durumu konuşmuştu.
Okuldaki  bir ögretmeni, bu çocugun tacize uğrayabileceğini ortaya sürmüştü. Tacize uğrayan cocukların bu şekilde içine kapanabileceğinden bahsetmişti.
Bunun üzerine tüm öğretmenlerin kararıyla okuldaki bir bayan ögretmen Denizle konusacaktı. O bayan ögretmen Denizi yanına çağırdı ve onunla konuşmaya başladı.

-Anlatmak istediğin birşey var mı Denizciğim?

Deniz oturduğu sandalyede elleri ic içe girmiş bir şekilde kafası yerde, ögretmeninin gözüne bakmadan,  kafasını olumsuz anlamında salladı.

-Denizciğim, benden çekinmene gerek yok ve hiç kimse bize birşey yapamaz. Benimle herşeyini konuşabilirsin dedi.

Deniz cevap vermemişti.

- Sana hiç dokunan oldumu? Tanımadığın bir adam sana bir kötülük yaptı mı?

Deniz hala ayni pozisyonda başını olumsuz anlamında sallamıştı.

Ögretmeni yanına yaklaştı, elini Denizin omuzuna koyup:
-Denizcigim, biliyor musun benimde senin yaşında bir kızım var. Yani bende senin bir annen sayılırım ve bu yaşlardaki bir kız çocuğunun hareketlerinden çok iyi anlarım. Şimdi lütfen yüzüme bakıp gerçekleri anlatır mısın?

Deniz kafasını hafifden kaldirdi. O an söyleyip kurtulmak istedi. Ama ya kurtulamazsa, o zaman ne olacaktı. Ögretmeniyle uzun uzun bakıştı. Sonra hiç birsey demeden arkasını döndü. Eteğinin içindeki gömleğini küçücük elleriyle çekiştirmeye başladı. Ögretmeni hayretler içinde izliyordu. Deniz birden sırtını açtı ve ögretmen gördüğü manzaranın karşısında dili tutulmus bir şekilde kala kaldı. Denizin sırtında bir beyaz yer yoktu. Heryeri mosmor ve yanıklar, yaralar, izler...  Hayretlerle baktı. Deniz tekrardan sırtını kapattı ve yüzü saşkınlık içinde kalmış ögretmenine dönüp titrek seslerle:

-Üvey babam ögretmenim. O. O yaptı dedi.
 
Ve sınıftan ayrıldı. Bunu üzerine devlet bu duruma el koydu ve Denizi o azaptan çıkardı.
Deniz o günden sonra yurtta kaldı ve o günden sonra ne annesini nede o caniyi bir daha görmemişdi.

Şimdi buda geçecek diyen Deniz hiç birseyin geçmeyeceğini bilerek arkadaşını teselli ediyordu.
Aklından hızlıca bir flim seridi gibi tüm kötü anılar geçiyordu. Deniz bunların hepsini annesinden dinlemişti. Ama annesi onu ne kadar korumuştu ki. Bir anne kızına bir cehennemi layık görüyorsa, Elin oğlu ne yapmaz ki Derin, diye geçiriyordu içinden.

Derin; Emin misin Deniz herşey geçer mi?

Deniz icindeki " gecmez, gecmez tabi kizim. Sende alışmaya bak" kelimelerini bastırıp, "arkadaşına geçeçek Derin hepsi geçeçek" dedi.

Aslına bakarsak Derininde gececeğinden hiç ümidi yoktu, oda hiç birseyin geçmeyeceğini biliyordu ve hatta emindi. Ama, yinede soruyordu belki bilmediği bir care vardır diye. Derin göz yaşlarını tutamayarak ağlamaya çoktan baslamış ve Denize:

-Ya geçmezse Deniz ya geçmezse. Dayanamam ben bu açıya demişti.

Deniz arkadaşına bakıyordu onun içindeki yanğını ne yapsada söndüremeyeceğini biliyor ve bunun için susuyordu. Sustu. Sadece sustu.

Çünkü konuşmakta fayda yoktu. O her zaman sustuğu gibi  şimdide susuyordu. Aslında içi feryat ediyordu ama dile getirecek takadi
yoktu. Konuştuğunda ne kadar yanacağını, ne kadar yakacagını bildiği için susuyordu.
Derin ağlıyordu, gözlerinden yaşlar bir sel gibi akıyor ve dinmek bilmiyordu. Deniz Sadece susuyor ve izliyordu. Derin o kadar acı çekikiyordu ki artık ne olsada, ne bitsede, başına ne gelsede şaşırmayacak, üzülmeyecekti.

ikiside Denizi izliyordu.
Derin, artık yorulmuştu. Derdini anlatacak bir Deniz vardı. Deniz onu anlıyordu da ya diğerleri, onlar anlayabilecekmiydi?
Babası; onu öldürebilirdi, ama o bundan korkmuyordu keşke diyordu keşke öldürse. Ya öldürmekten beter ederse.
Annem, annem kahrolur, biter. Ne kadar üzülsede el uzatmaz bana uzatamaz diye düşünüyordu.

Derin içini iyice saran bu acıyla, hışımla yerinden fırladı, soluğu denizin kenarında aldı. Deniz o an Derinin ne yapacagını anladı ve;

-Derin yapma dur, değmez hiçbirşey için değmez bak bana. Bana bak Derin....

Ama çok geçti Derin kendini çoktan soğuk sulara bırakmamıştı. Rahatlamıştı artık Derin. Bir nepzede olsa içindeki ateşi söndürmüştü.

Deniz göz yaşları içinde çıpınarak çığlık çığlığa bağırıyordu;

-Derinnn... Derin çık ne olur Derin. Yalvarıyorum çık, şaka yaptım de Derin. Benim senden başka kimim var ne olur çık. diye haykırışları gökyüzüne ulaşıyordu.

Derinin suya atladığını gören ve Denizin çıglıklarını duyan etraftaki insanlar oraya akın etmişlerdi.
Deniz panikden hiç birsey yapamıyor sadece bağırıyor ve ne olur kurtarın diyordu.

Deniz çaresizlik içinde kıvranırken omuzunu sarsan bir el ve " sakin ol onu kurtaracağız" diyen bir sesle kendine geldi. Ve bu kişi Derinin arkasından kendini denize fırlattı.

KARANLIK VE AYDINLIKWhere stories live. Discover now